Çetin, Bakır, Panter Hasan, Patron Murat, Heri Emre ve Boyacı
18 Mayıs 2007 Doğanşehir ? Gölbaşı
Deliksiz bir uykunun ardından saatim 6?da çalmaya başlıyor ama ben erteleye erteleye 6 buçukta anca uyanıyorum. Aynı odada kaldığımız amca hala uyuyor. Diğer yatak ise boş hiç bozulmamış, arkadaş ile zaten dünden bu yana hiç görüşemedik. Sanıyorum ki gece kalmaya gelmedi. Pencereyi aralıyorum ve hava durumuna bakıyorum. Bulutlu ama yağmur yok, sevinmeme yetiyor.
Toplandıktan sonra kapıyı yavaşça kapatarak amcayı rahatsız etmeden bisikletimi almak için belediyeye gidiyorum. Dün benimle ilgilenen Mehmet Ağabey belediyede ama bisikletin olduğu odanın anahtarı yok ortada. Görevli arkadaşı arıyor ve gelmesini bekliyoruz. Beklerken bana kahvaltı için çorba ısmarlıyor. Birlikte çorbalarımızı içiyoruz. Çok geçmeden görevli arkadaş geliyor ve saat 7 buçuk gibi odayı açıyoruz. Mehmet Ağabeye teşekkür ederek belediye önünde son bir defa fotoğraf çekilerek Doğanşehir?den ayrılıyorum.
İnişli çıkışlı yolda 4 km ilerledikten sonra ana yola ulaşıyorum. Ana yol biraz daha düz ve banket geniş. Rahat bir şekilde ve mutlu bir şekilde ilerliyorum.
Turumun 6.günü ve her şey yolunda gidiyor. Planımın bir gün önündeyim ve özlem dışında hiçbir sorunum yok. Keyifle geçiyor günlerim. Farklı insanlar tanıyor, farklı manzaralarda dalıp gidiyorum. Sürgü kasabasına varıyorum, soğuk bir meyve suyu için bulduğum ilk marketin önünde duruyorum. Marketin sahibi Abuzer Ağabey ile tanışıyorum.
Meyve suyumu yudumlarken bir iki muhabbetin belini kırıyoruz. Çok geçmeden birkaç kişi daha katılıyor muhabbete bende broşürümden veriyorum herkese. Erzincan?dan gelip Kahramanmaraş?a doğru gittiğimi, yolumun da İstanbul?da son bulacağından bahsediyorum. Merakla beni dinliyorlar, ardından izin isteyerek yolcu yolunda gerek diyerek ayrılıyorum Sürgü?den.
Çelikhan kavşağını geçtikten sonra yol epey daralıyor ve rampa başlıyor yavaş yavaş.
Dar yolda dikkatlice rampa tırmanıyorum. Vitesimi küçülterek yavaş tempoda bir türkü tutturarak pedalı çeviriyorum. Her dönen pedalda zirveye biraz daha yakınlaşıyorum. Yol çok sakin, kuş uçmaz kervan geçmez tabiri buraya birebir uyuyor. Reşadiye Köyünü aşağıda bırakıyorum ve haritama baktığımda bu tırmanışın Reşadiye Geçidi olduğunu görüyorum.
Yol biraz düzeliyor ve pedala asılmaya başlıyorum. Yolun hemen yanında bir kuş havalanıyor. Diğer kuşlardan çok daha büyük olduğu için bir anda karşıma çıkınca bir anlık ürperti oluyor içimde. Ardından kuşu tanımlamaya çalışıyorum ve Küçük Akbaba olduğunu anlıyorum. Büyük, beyaz ve kel kafalı bir kuş olan ?Küçük Akbaba? aynı zamanda çok sevimli görünüyor. Ben o bölgeden uzaklaşana kadar havada süzülüyor.
Issız ve sakin yolda ilerlemeye devam ediyorum. Nihayet bir süre sonra bir köyün içinden geçiyorum. Yol bu noktadan sonra düzleşiyor ve hızlı tempoda gidiyorum.
Çalan telefonum hızımı kesiyor ve mecbur olarak mola vermek zorunda kalıyorum. Telefonda ki muhabbetten sonra yine yoldayım ve bu defa önümde güzel bir iniş var. Aynı zamanda çok tehlikeli bir yol. Sağ tarafım uçurum, sol tarafım ise sarp kayalık. Uçurumun karşısındaki kayalıkların arasında akan suyun sesini hala duyar gibiyim. Muhteşem bir manzara ve muhteşem bir doğa.
Virajlı yolda hızla giderken karşıma 333 metre uzunluğunda tünel çıkıyor ve gözümde güneş gözlüklerini unutarak giriyorum. Birden kör olmuş gibi her taraf kararıyor. Tek gördüğüm ise tünelin çıkışındaki ışık. Tünelin içinde biriken sular yüzüme vuruyor ve yarasalar uçuşuyor. Hiç biri umurumda değil, gözlerim sadece çıkıştaki ışıkta. Nihayet tünel bitiyor ve çıktığımda yöresel ürünlerin satıldığı dükkânlar ile karşılaşıyorum. Bir tanesinde durarak yanı başındaki çeşmeden su dolduruyorum ve tünelin şokunu üzerimden atmaya çalışıyorum. İniş Erkenek Kasabasına kadar devam ediyor. Ben her zamanki gibi manzaranın tadını çıkarıyorum altımdan hızla akan yola inat.
Burada bir çeşme başında mola veriyorum ve yanıma yaklaşan bir amca bana çay ısmarlıyor. Birlikte çaylarımızı yudumlarken yine her zamanki gibi muhabbet ediyoruz. Bu güzel muhabbete bir son vererek tekrar yola dönüyorum. Hava kapatıyor ama yağmur yok. Moralim biraz bozulsa da eğlenceli yolda bir süre ilerledikten sonra Adıyaman il sınırına ulaşıyorum.
Bu noktadan sonra artık turumun beşinci il sınırlarına girmiş bulunuyorum. Bunun vermiş olduğu mutluluk ile daha bir heyecanla basıyorum pedala. Kendi gücümle gelmiş olmamın vermiş olduğu mutluluğu görmeliydiniz.
Karnım acıkıyor, yanımda taşıdığı pilakiyi yemek için uygun bir yer arıyorum. Yanımda ekmekte yok, bir lokanta veya market bulsam hemen durup alacağım. Ama hiçbir şey görünmüyor yolda. Tam da bulamazsam Gölbaşı?ya çok bir yolum kalmadı sabrederim derken, karşıma bir lokanta çıkıyor. Hemen bu çok güzel görünen, önünde şarıl şarıl sular akan, çevresi yemyeşil olan Vadi Restaurantta duruyorum. Beni gören görevli dışarıya çıkıyor ve meraklı gözlerle bana bakıyor. Bende durumumu anlatınca hemen beni masaya davet ediyor. Biraz muhabbetin ardından tanışıyoruz Tahsin Kaya ile. Bu arada ben pilakimi açıyorum ve başlıyorum yemeye. Tahsin ağabey ise içeriden ekmek ile birlikte bir bardak meyve suyu ve poğaça börek getiriyor. Her ne kadar teşekkür etsem de yemem için ısrar ediyor. Yemeğimi yerken bir yandan da muhabbetimize devam ediyoruz.
Karnımı doyurduktan sonra birkaç bardakta çay içiyoruz birlikte. Kalkarken suyumu da dolduruyorum ve Tahsin Ağabeye borcumu soruyorum. Her ne kadar ısrar etsem de benden para almıyor, bende teşekkür ederek yoluma koyuluyorum.
Hafif rampalı yolda yanımda benimle ters tarafa akan nehir ile birlikte ilerliyorum.
Gölbaşı ilçesine, saat 12 buçuk gibi Gölbaşı göllerine ve yanımda uzayıp giden demiryoluna paralel şekilde giderken giriş yapıyorum.
İlçe girişinde burada buluşacağım arkadaşım olan Abdullah Hakkı?yı arıyorum. Okulu nedeni ile Kahramanmaraş?ta olduğunu söyleyince buluşamıyoruz. Bende rotamı belediyeye doğru çeviriyorum. Öğle tatiline denk geldiğim için mesainin başlamasını bir parkın önünde bekliyorum. Parkın içinde ise kermes var. Bu arada beklerken daha önceden irtibat numarasını aldığım basına haber veriyorum. Çok geçmeden basında görevli arkadaş geliyor ve kısa bir soru cevabın ardından birkaç fotoğraf çekiyor. Sonrasında ise etrafıma toplanan öğrenci arkadaşlar ile tek tek tanışıyorum. Kim mi bunlar? Kendi tanımları ile Çetin, Bakır, Panter Hasan, Patron Murat, Heri Emre ve boyacı. Bana ilk yaklaşımları hello diyerek olsa da, yabancı olmadığımı anladıktan hatıra fotoğrafı çekiliyoruz ve sonra başlıyoruz muhabbet etmeye.
Gölbaşı?da yoğun bir bisiklet kullanımı var bu benim dikkatimi çekiyor, çok mutlu oluyorum. Kızlı erkekli çok sayıda bisiklet kullanan var.
Mesai başlıyor ve vakit kaybetmeden belediye gidiyorum. Belediye başkanı yurtdışında olduğu için vekili ile görüşüyorum. Projemi anlatarak konaklama konusunda yardımcı olmalarını istiyorum ve beni öğretmenevine gönderiyor. Bende öğretmenevine giderek yetkiliyi buluyorum ve belediyeden gönderdiklerini söylüyorum. Küçük bir anlaşmazlık olmuş olmalı ki görevli arkadaş benden para istiyor. Bende tekrar belediyeye dönmek istemiyorum ve 10 lira olan yatak ücretini ödüyorum.
Odaya yerleşmeden önce bisikletime de yer ayarlamaya çalışıyorum. Yetkili arkadaş bu konuda bana yardımcı oluyor ve arkada bulunan kapısı kilitli kömürlüğe koyabileceğimi söylüyor. İhtiyacım olan eşya ve kıyafetlerimi alıyorum bisikletin üzerinden ve bisikleti koyarak kömürlüğü kilitliyoruz. Odama çıktıktan sonra duş alıp rahatlıyorum ve biraz uzanıyorum. Sonrasında ise gezmek için dışarı çıkıyorum. Tren garı ve merkezde parkta gördüğüm kermese giderek oraları geziyorum.
İlçe merkezinde bol bol fotoğraf çekiyorum.
Gölbaşı?nın birde parmak üzümü meşhurmuş. Üzüm zamanı olmadığı için yeme fırsatı bulamasam da merkezde bulunan heykelini fotoğraflıyorum.
İlçede birçok park var ve hepside çok güzel. Gölbaşı Manzaraları…
Karşıma çıkan minik Tavşan…
Karnımı doyurduktan sonra öğretmenevine dönüyorum. Öğretmenevinin lokalinde, öğretmen olan oda arkadaşım ile laflıyoruz biraz. Ardından çalan telefonum ile yanından ayrılıyorum. Ailem ve arkadaşlarım ile konuşuyorum uzun uzun. Azda olsa hasret gideriyorum. Saat akşam 10 gibi uykum geliyor ve odama çıkıyorum. Üç katlı binanın en üstünde bir odada kalıyorum. Yatmadan önce günün notlarını alıyorum ve sonrasında uykuya dalıyorum.
Yol Bilgileri
Doğanşehir?den çıktıktan 4 km sonra Malatya ? Kahramanmaraş yoluna ulaşılıyor. Sürgü kasabasına kadar yol 10 km inişli çıkışı. Sürgü?den sonra ise Reşadiye Geçidi başlıyor. Dar ve dik bir eğime sahip geçit 5 km kadar sürüyor. Zirvede bir süre düz gittikten sonra inişe geçiliyor. Bu noktadan sonra Adıyaman il sınırına kadar iniliyor. Yolda 333 metre uzunluğunda bir tane tünel bulunuyor. Yolun keskin virajları ve uçurumları var. Bu nedenle dikkatli olmak gerekiyor. Gölbaşı?ya kadar son 20 km ise düz, geniş ve manzaralı bir yola sahip. Doğanşehir ? Gölbaşı arası yaklaşık 65 km.
Gün Toplam Km: 70,17 | Ort. Hız: 16,7 | Max. Hız: 51,0 | Bisiklet Kullanma Süresi: 03:50:54
Tur Toplam Km: 461,08
6.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Doğanşehir-Gölbaşı); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla…
kardeşim harbiden çok güzel senin sayende bizde ülkemizi tanımış oluyoruz… fotolarda çok güzel özledim seni kardeşim… kendine iyi bak…
Yurdumuzun güzel ilçelerinden bi tanesi… Hello demişler =) onlar ne yapsın alışkın değiller ki ? Ama bizler sayesinde biraz olsun alışıyorlar sanırım..=)
Yeni bölümü zevkle bekliyoruz..
yine eğlenceli bir tur olmuş…diziye