Pedalla Türkiye 45.Gün ( Ankara – Kulu )

Bol bol ova?

26 Haziran 2007 Ankara – Kulu

Birkaç gün Ankara macerasının ardından tekrar yoldayım. Bisikletimin bakımı tamam, temizliği tamam, artık yola çıkmaya hazır. Akşamdan bagajı bağlıyorum ve sabah kalkıp hareket edecek şekilde hazırlıyorum. Ankara’dan İsmail ve Yavuz Abi bana bir süre eşlik edecekler. O nedenle Aşti önünde buluşuyoruz. Dün yapılan bakımda küçük bir sorunu sabah arkadaşları beklerken keşfediyorum ve hemen alyan takımım ile gideriyorum. Neyse ki büyük bir sorun değil.

Çok geçmeden İsmail ve Yavuz Abi geliyor ve vakit kaybetmeden saat 07:10’da pedal çevirmeye başlıyoruz. Önümüz rampa, o nedenle pek hızlı değiliz. Hava güzel ve yalnız değilim. Bu nedenle arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum. Ankara’da bir gün olsun yalnız bırakmadılar beni.

Güzel bir rampanın ardından ödülü olan inişin sonu Ankara’nın Gölbaşı ilçesi. İsmini hemen yanında bulunan Eymir ve Mogan Gölünden alıyor olsa gerek. Burada kahvaltı için mola veriyoruz. Güzel güzel böreklerimizi ve çaylarımızı indiriyoruz midemize.

Kahvaltı sonrasında ise Mogan Gölünden birkaç fotoğraf çekiyorum.

Molanın ardından artık yoldayız. İstikamet Kulu ama biraz ilerledikten sonra İsmail ve Yavuz Abi geri dönecek.

Bala Kavşağını henüz geçmiştik ki saat 10:00’da bir petrol istasyonunda molaya duruyoruz. Çaylarımızı yudumluyoruz. Burası İsmail ve Yavuz Abinin dönüş noktası. Burada biraz daha vakit geçiriyoruz. Hep birlikte, istasyon çalışanları ile birkaç fotoğraf çekiliyoruz.

Artık vedalaşıyoruz ve İsmail ve Yavuz abinin arkasından el sallayarak Ankara’ya yolcu ediyorum. Eveettt… Yola çıktığım gün gibi, hatta yolum hepsinde ki gibi yine yalnızım. 🙂 Yalnız olmayı seviyorum şaka maka. 🙂

Yalnız başıma şarkılar türküler eşliğinde pedal çeviriyorum. Yolumun geneli düz ama hafif iniş çıkışlar da eksik olmuyor. Tabi daha bir hafta öncesine dönersek, karadenizde ki uzun rampaların yanında bunlar paso fiso, çerez yani. 🙂

Bu nedenle yol altımdan akıp gidiyor. Pek güzel bir manzarada göremiyorum ki durup fotoğrafını çekeyim. O nedenle azalan tabelalar bu boşluğu doldursun. 🙂

Yolun trafiği epey yoğun. Başkenti güney ve güneydoğu ile buluşturan bir karayolu sonuçta. Ama bize ayrılan banket (ki ben öyle kabullenmiş durumdayım) olduğu için rahatça yol alabiliyorum. trafik pek rahatsız etmiyor, bazen yakın geçen kamyonlar dışında.

Saat 12:30 dolaylarında bir tesiste molaya duruyorum. Biraz acıktım gibi, o nedenle kendime hafif bir yiyecek olan salata söylüyorum. 🙂 Ekmek ve meyve suyu yardımı ile indiriyorum bunları da mideye. Şu huyumu çok seviyorum ki, çok yemek ayırt etmiyorum ve her şeyle mutlu olabiliyorum. 🙂 Bazen bu bir et iken, bazen ise domates ekmek olabiliyor.

Yolda çoğu zaman olduğu gibi bu kötü manzaralar ile karşılaşmak çok doğal. Gece araçların ışığında kafaları karışan hayvancıklar böyle araçların altında kalıp can verebiliyorlar. Bunun şu an için herhangi bir önlemi yok. 🙁

Daha önce de dediğim gibi manzara olmayınca çekecek pek birşey olmuyor. Alın size bir örnek. 🙂 Tarlalar…

Ya da yollar. 🙂

Yolum buralarda bir yerlerde Adana – Konya olarak ayrılması gerekiyor. Ama öncesinde yine mola vermek için Kulu Şoförler Cemiyetinin tesisinde molaya duruyorum. Yıl 2007 ve kutu kola 1.75 YTL. 🙂 Benim için müthiş derece pahalı geliyor. Bu sadece kola ile sınırlı da değil, her şey çok üst düzeyde. O nedenle durduğum gibi, hemen bisikletime geri dönerek yoluma devam ediyorum. Tabi orada ki bir kaç işletmeciye de isyanımı aktarıyorum. 🙂 Yoksa içim rahat etmezdi zaten.

Adana – Konya yol ayrımına saat 13:22’de ulaştım. Benim yönüm Konya tabi ki… Sağa doğru kıvrılarak pedal çevirmeye devam…

Kavşağı geride bırakıyorum, artık Kulu’ya pek bir yolum kalmadı. Yolumda dümdüz gidiyor.

Karşıma ilk çıkan tabelada Kulu’ya 11 km yolum kaldığını gösteriyor. Saat ise 13:34 daha, akşama daha çok vakit var. Bu demek oluyor ki, Kulu’yu güzelce gezebileceğim.

Bu düz ve manzarasız yol çok geçmeden altımdan akıp gidiyor ve saatim 13:46’yı gösterdiği sırada Kulu’ya giriş yapıyorum. 11 km’yi 15 dakika da gelmişim. Yani nedeni apaçık ortada, manzarasız ve sıkıcı bir yol. 🙂

Tabi yine ilk iş olarak burada da belediyeyi ziyarete gidiyorum. Belediye başkan olmadığı için vekiline projemi anlatıyorum ve çok ilgileniyorlar. Konaklama konusunda ellerinden geleni yapmaktan çekinmiyorlar ve beni belediyeden 200 metre aşağıda bulunan otele yönlendiriyorlar.

Otele gidip, resepsiyona gerekli açıklamayı yaptıktan sonra 9 numaralı odama yerleşiyorum. İşin güzel yanı şu ki, bisikletimi de odama çıkartıyorum. 🙂 Aşağıda uygun bir olmadığı için böyle bir seçenek sundular ve bende geri çevirmedim. 🙂

Her zaman ki gibi güzel bir duş ve sonrasında sivil kıyafetler ile dışarıya dolaşmaya çıkıyorum. Olof Palme parkında vakit geçiriyorum. Tabi bu ismin nereden geldiğini merak edip araştırıyorum. Eminim sizlerde merak ediyorsunuzdur diye düşündüm ve kısa bir açıklama ekliyorum;

“Olof Palme, 31 Ocak 1927?de Stockholm?da doğdu. Zengin bir ailenin çocuğu olan Palme, önce özel okula, daha sonra da yatılı okula gönderildi.


Kazandığı burs sayesinde ABD?deyi gezip tanıma fırsatını elde etti. 1948?de İsveç?e dönerek Stockholm Üniversitesi Hukuk Bölümü?ne girdi. 1949 yılı başlarında İsveç Öğrenci Birlikleri Federasyonu?nun dış ilişkiler bürosunda görev aldı. 1952?de İsveç Öğrenci Birliği Federasyonu başkanlığına getirildi. 1951 yılında Hukuk Fakültesi?ni bitirdi. Üniversite yıllarında tanıştığı liberal-sosyalist düşüncelerden oldukça etkilendi.

1953?de Generalkurmay Haber Alma Dairesi?nde sekreter olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl Başbakan Erlander?in kalem müdürü oldu. 1957?de milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. 1963?te Devlet Bakanı, 1965?te Ulaştırma Bakanı, 1967?de Milli Eğitim ve Kültür Bakanı olarak görev yaptı. Olof Palme 42 yaşında oybirliğiyle İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi?nin başlanlığına seçildi ve başbakanlık görevini üstlendi. Önce 1969-1976 yılları arasında, sonra 1982?den 1986?daki ölümüne kadar, yaklaşık 11 yıl İsveç başbakanlığı görevini yürüttü.

Palme, dünya kamuoyunun dikkatini ilk kez, 1965?de ABD?nin Vietnam?a yönelik emperyalist müdahalesini çok ağır biçimde eleştirmesiyle çekti. Olof Palme, gerek ülkesinde gerekse dünyada, sosyal demokrat hareketin önemli bir sembolü olarak anılmaktaydı.

28 Şubat 1986 gecesi, eşiyle birlikte gittiği sinemadan evine dönerken, kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından vurularak öldürüldü.”

Son not olarak ise; Olof Palme, Kulu’yu ziyaret ettiği için ilçede bir park ve caddeye ismi verilmiştir…

Gezintinin ardından Konya’nın ilçesinde olduğum için meşhur tadını tatma yönünde bir lokantaya oturuyorum. Siparişimi “Etli ekmek” olarak veriyorum ve gelmesini bekliyorum. Oturduğum yerin adını şu an tam hatırlamıyorum ama Ankara – Konya yolu üzerinde epey yoğun bir yerdi, gide geleni çoktu.

Gezintiye devam ederken, desteğini esirgemeyen Kulu Belediyesinden bir kare alıyorum. Gezinti sırasında bir eczanede asılı afişte “Kan şekeri ölçülür” yazıyor diye girip kan şekerimi ölçtürüyorum. Ne mutlu bana ki sorun yok, normal seviyedeymiş. 🙂

Kulu’da ki son fotoğrafım ise merkezde bulunan heykel oluyor. Güzel bir ilçe ve fazla kalabalık değil. Sadece çok kurak bir yer gibi gördüm. Çevresinde gezip görülecek pek bir yer yok.

Marketten birkaç bir şey alarak odama dönüyorum ve biraz uzanıyorum. Marketten aldıklarımı atıştırıyorum arada… Bir gün daha burada son buluyor ve 45 gün sağ salim ve sorunsuzca geldiğim için şükrediyorum. Gece 22:00 gibiydi sanırım, yarın ola hayır ola diyerek uykuya dalıyorum.

Yol Bilgileri

Ankara – Kulu arası 110 km dolaylarında. Birkaç uzun rampa dışında yol dalgalı gidiyor. Yol üzerinde tesis bulmak çok kolay, neredeyse 3-5 km başına bir tesis bulunuyor. O nedenle rahat, ama trafik olarak yoğun bir yol. O nedenle dikkatli olmayı da elden bırakmamak gerekir. Kulu kavşağına yakın bir yerde bulunan Şoförler Cemiyetinin tesisine girmemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Müthiş derecede yüksek fiyatlı…

Gün Toplam Km: 114,53 | Ort. Hız: 20,8 | Max. Hız: 53,6 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:32:16

Tur Toplam Km: 3216,29

45.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Ankara-Kulu); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?

Sevgi ve Saygılarımla…

Pedalla Türkiye 45.Gün ( Ankara – Kulu )” üzerine 2 düşünce

  • 24 Ocak 2011, 13:26
    Permalink

    Yine güzel….45.gün oldu dimi…biz bile anlamadık.o kadar sürükleyici ki…tşk ler.

  • 24 Şubat 2011, 12:52
    Permalink

    Sizi öncelikle tebrik ediyorum bisikletlerle gittiniz için ve sizi yine tebrikediyorum kuluyu tanıttınız için ben asten izmirliyim ve izmirde yaşıyorum sadece kuluda anneannem ,dayılarım yaşıyolar ve ben kuluyu çok seviyorum kuluya çok gitmedigimden internet aracılıyla kuluyu gözleye biliyorum sizin sayenizde..:) ALLAH hepinizden razı olsun teşekürederim kulu ve kendi adıma……

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.