9 Temmuz 2011
Bugün çok erken kalkıyoruz. Aslında bütün günler erken kalkmak niyetinde oluyoruz ama sürekli uyku daha ağır basıyor ve tekrar yatıyorduk. Ama bugün yolumuz uzun ve zorlu olduğu için mecburen erkenden kalkıyoruz. Saat 5:00’de uyanıp hazırlanıyoruz ve 5:30’da yola çıkıyoruz. Sarız’da çorbacılar henüz açılmamış, bizde kahvaltımızı yolda bulduğumu uygun bir yerde yapmayı planlıyoruz ve basıyoruz pedallara.
Sarız’a henüz güneş doğmamıştı biz çıktığımızda. Biraz ilerledikten sonra güneş dağlardan yavaş yavaş görünmeye başlıyor. Tabi güneş olmayınca hava çok serin oluyor ve üşüyoruz. O nedenle uzun kollularımız ile pedal basıyoruz.
3-4 km sonra anayola çıkıyoruz. İstikamet Göksun, uygun adım pedal… 🙂
Sabahın 6:00’sında yolda bir kamyoncular, birde biz varız. Onlarda günün ilk ışıkları ile gördükleri biz bisikletçilere selamlarını esirgemiyorlar. Neredeyse her geçen kamyon kornası ile bizleri selamlıyor.
Hedefimiz Kahramanmaraş’a 150 km yolumuz olduğunu karşımıza çıkan ilk tabelada görüyoruz. Ama öncesinde Göksun ilçesini geçmemiz gerekiyor. Harita da göründüğü üzre, birazdan çıkış bizi bekliyor gibi…
Güneş artık tam anlamı ile doğdu. Bazen yanımızdan bize vuruyor, bazen ise sırtımıza vuruyor. Arada gün ışığının sarısı ile boyanmış manzaraları fotoğraflamayı ihmal etmiyoruz.
Kahvaltı için hala bir yer bulamamış giderken karşımıza bir tesis tabelası çıkıyor. Bizde umutlanıyoruz ve daha hızlı bir şekilde pedallara yükleniyoruz. Çok geçmeden 2 km altımızdan akıp gidiyor ve tesise giriyoruz. Evet burada kahvaltı yapabileceğiz. Kek ve bisküvimiz olduğu için birer bardak çay ısmarlıyoruz kendimize. Sıcak sıcak içimizi ısıtıyor ve karnımızı doyuruyoruz.
Molamızın sonunda borcumuzu ödeyerek tesisten ayrılıyoruz. Durduğumuz yer Tufanbeyli, Adana yol kavşağının hemen berisindeymiş. Yola çıkar çıkmaz kavşak ile buluşuyoruz.
Bu kavşağı geçtikten sonra beklediğimiz rampada başlıyor. Yavaş yavaş yükseliyoruz, aşağıda kalan manzara ise giderek güzelleşiyor.
Saat 7:30’da artık Kayseri’yi geride bırakarak, Kahramanmaraş il sınırlarına giriyoruz. Turumuzun bitmesi için sadece bir il kalıyor.
Yol manzaralarımız ile keyifle ilerliyoruz. Manzarayı izlemeye doyamıyor insan. Doğa benim için yeşil dışında bütün renklerden oluşuyor. O nedenle ülkemin her yanını ayrı bir seviyorum.
Duble yolumuz kısa bir süreliğine tek şerite düşüyor. Burada biraz zorlanarak devam ediyoruz yolumuza. Çünkü bu yolda trafik biraz yoğun, araçlar karşılıklı geldiklerinde tehlike oluşturabiliyorlar.
Dağların manzarası bizi adeta büyülüyor. Nesim ile kendi tempomuzda yol alıyoruz. O nedenle arada bir anca yan yana gelebiliyoruz. O anlardan birinde hemen çekiyorum Nesim’i…
Yüce dağlar ile yoldaşımı fotoğraflıyorum. Böyle fotoğraflar bana hep özgürlüğü anımsatıyor.
Yaklaşık bir saat fotoğraf çekmeden yol alıyoruz ve saatimiz 9:00’a gelirken Göksun’a giriş yapıyoruz. Arka lastiğimde bir sorun var, küçük bir delik var ve havası iniyor. Girişte bir petrol istasyonuna giderek lastiğimi hemen yapıyorum.
Lastiğimi onardıktan sonra ilçe merkezine doğru hareket ediyoruz. Her yerde olduğu gibi burada da turcuların ekonomik marketi olan BİM’i arıyor gözlerimiz. 🙂
Sorup soruşturup BİM’i buluyoruz ve hemen alışverişimizi yapıyoruz. Bazı insanlar böyle marketleri pek tercih etmiyorlar, tabi ki saygı duyuyorum. Ama ben güveniyorum ve çekinmeden de alışveriş yapıyorum. Kalitesiz ve işe yaramaz şeyler olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Sürekli bu marketi kullanıyorum ve hala hayattayım. 🙂
Öğle yemeğimizi buradan tedarik edip tekrar yola koyuluyoruz. Göksun’un çıkışında düzlükte epey hızlı yol alıyoruz. O nedenle pek fotoğrafta çekemiyorum. Düzlüğün sonunda ise bizi tırmanış bekliyor. Hiç şaşırmıyoruz tabi ve yavaş yavaş tırmanmaya başlıyoruz. Şu rampaların inişi olmasa, hiç işim olmaz. 🙂
Tırmandıkça yine her zaman olduğu gibi manzara güzelleşiyor.
Hava çok sıcaklaşıyor ve terlemeye başlıyorum. Başımdan akan terler bir süre sonra gözlerimin içine giriyor ve sızlatıyor. Sürekli sürekli eldivenim ile terimi siliyorum ama çok geçmeden sırılsıklam oluyor o da. Daha önceleri bu kadar terlemiyordum, garip bir durum var bende. 🙂 Bu arada yükselmeye devam tabi…
Köyle ayaklarımızın altında kalıyor, ama biz çıkmaya devam ediyoruz.
Yol burada da dar ve virajlı, daha bir dikkat istiyor. O dikkatte bizde var tabi, sorunsuz çıkışa devam. 🙂
Nesim benden önde giderek soluklanacak bir mekan buluyor. Bende çok geçmeden ulaşıyorum oraya. Soğuk akan çeşmeden sularımızı dolduruyoruz ve gölgede az dinleniyoruz. Zirveye pek yolumuz kalmadı, görünüyor neredeyse.
Bu molanın ardından biraz kendimizi toparlıyoruz ve bir çırpıda geçidin zirvesine ulaşıyoruz. Burası haritada Göksun Geçidi olarak görünüyor, ama zirvede Püren Geçidi yazdığını görüyoruz. 1650 metre yükseklikteyiz ve birazdan inişe geçeceğiz.
Geçit zirvesinden sonra Kahramanmaraş’a 80 km yolumuz kalıyor. İniş başlıyor ve keyifle, aynı zaman da dikkatle inişe geçiyoruz.
Tur arkadaşım sevgili Nesim’den bir kare… Onca gündür sorunsuz yolculuk yapıyoruz.
Muhteşem dağ manzarasında inişimizi gerçekleştiriyoruz. O kadar güzel gidiyor ki yol, sadece bu güzelliği fotoğraflamak için duruyoruz. İniş sırasında Püren Tünelinden geçiyoruz…
Doyumsuz manzarada inişe devam…
Göksun’da öğle yemeği için alışveriş yapmıştık ama Tekir’den geçerken o kadar çok balık lokantası görüyoruz ki dayanamayıp kendimize balık ısmarlamaya karar veriyoruz. Kaç gündür hazır yemek, çorba ve kek ile karın doyuruyoruz. Bu ziyafeti hak ettik, o nedenle anın tadını çıkartıyoruz.
Tekir’de yemeğimizi bitiriyoruz ama ben istediğim tadı alamıyorum bu balıktan. Yediğime pişman olmuyor değilim. Midemiz barbunya plaki, çorba, kek vs vs alışmış sanırım. 🙂 O nedenle beğenmemiş olabilirim.
Yemek molamızın ardından tekrar düşüyoruz yollara. Daha Kahramanmaraş’a çok yolumuz var. Sürekli olarak geçit zirvesinden bu yana iniyoruz. Bu kadar iniş beni korkutuyor, güzel bir çıkış olacak gibi.
Çok küçük bir tepe çıkıyoruz, ama burası bile kan ter içinde kalmama yetiyor. Sonrasında tekrar iniş devam ediyor. Tam bu sırada yol kenarında şarıl şarıl akan bir çeşme buluyoruz ve duruyoruz. Elimizi yüzümüzü bir güzel yıkayıp serinliyoruz.
Molamızı biraz kısa tutup tekrar yola koyuluyoruz. Tam bu sırada karşı dağda ki HES inşaatını görüyorum ve doğanın yine tahrip edildiğini gözlerim ile görüyorum. Bütün akarsuları boruların içine alıyorlar, bütün doğal yaşamı yok ediyorlar. Sonumuz hayır ola… Doğa ana tokatını birgün bize öyle bir atacak ki, tekrar ayağa kalkamayacağız…
İnişe bir süre daha devam ettikten sonra korkulan başa geliyor ve çıkış başlıyor. Çıkışla birlikte çok geçmeden yolun zemini de bozuluyor.
Toprak zeminde, sıcak ile uğraşarak rampa tırmanmaya çıkıyoruz. Terliyoruz sırılsıklam, gelen geçen araçların tozu dumanı üzerimize yapışıyor. Anlayacağınız tam bir rezillik…
Tırmanışın sonuna kadar bozuk yol devam ediyor. Toz duman içinde kalarak ulaşıyoruz zirveye. Burada Nesim ile kopuyoruz ve inişte tekrar buluşuyoruz.
O kadar kötü bir çıkıştan sonra inişin tadını tekrar çıkartıyoruz. Bu arada Kahramanmaraş’a 30 km yolumuz kaldı, ama bizde de güç kalmadı.
Yarım saat kadar düz yolda ilerledikten sonra tekrar bir çıkış beliriyor karşımızda. Tam da bu sırada Orman Genel Müdürlüğünün yaptırmış olduğu çeşme çıkıyor. Kendimizi oraya atıyoruz hemen ve dinlenmeye koyuluyoruz. Hiç gidesim yok, ama Kahramanmaraş’ta kalacak yer ayarladık. O nedenle gitmemiz gerekiyor.
Orman Genel Müdürlüğünün yaptırmış olduğu çeşme epey güzel görünüyor.
Orman Genel Müdürlüğü çalışanları çeşmenin hemen yanı başında bulunan oturma yerine bir tahtaya “DİKKAT Bulmak İstediğin GİBİ BIRAK O.G.M” yazmışlar. 🙂
Havanın sıcaklığı geçecek gibi görünmüyor. Sabah üşürken, şu an sıcaktan pedal basmak bile istemiyoruz. Ne kadar değişken bir hava var bu bölgede. Sabah, öğle ve akşam hiç birbirine uymuyor. Güçte olsa yola çıkıyoruz ve hafif tempo da rampayı çıkmaya başlıyoruz. Sık sık ter silmek için duruyorum, onun dışında hiç şikayetim yok.
Kahramanmaraş’a 20 km yolumuz kala bir petrol istasyonunda molaya duruyoruz.
Molamızın ardından tekrar yollara düşüyoruz. Buradan sonra iniş yolumuz ama karşımızdan esen rüzgar bizi yavaşlatıyor bu defa. Çok yorulduk, bir an önce Kahramanmaraş’a ulaşmak istiyoruz. Karşımıza çıkan virajı döner dönmez karşıda Kahramanmaraş’ı görüyoruz. Nihayet geldik diyerek pedallara asılmaya devam ediyoruz.
Kahramanmaraş girişine saat 16:00’da ulaşıyoruz. Buradan sonra merkeze gidip bizi karşılayacak olan arkadaşları arayacağız. Ama öncesinde girişte hatıra fotoğrafımızı çekiyoruz.
Merkeze doğru harekete geçiyoruz ama çok geçmeden yine çıkmaya başlıyoruz. Buraya kadar yorulmamız yetmiyormuş gibi birde şehre girişte eziyet çekiyoruz. Ha gayret az kaldı merkeze diyerek pedallarımızı çeviriyoruz. Ama sıcak ve yorgunluk artık iyice yüz göstermeye başladı. Yine merkeze bulduğumuz bir petrole girerek biraz soluklanıyoruz. Bizi karşılayacak arkadaşlara ulaşmaya çalışıyoruz ama çabalarımız sonuçsuz kalıyor.
Biraz daha soluklandıktan sonra yeni yapılmış olan Adliye Sarayının yanından geçerek merkeze çıkmaya devam ediyoruz.
Söylene söylene, arada bir de küfür ederek çıkıyoruz merkeze. Ne bitmez oldu arkadaş bu yol. Merkez çıktığımız yer de değil, şimdi de biraz ineceğiz ve merkeze ulaşacağız.
Güzel bir iniş ile şehrin tam göbeğindeyiz artık.
Şelale Park var burada, daha önce geldiğimden biliyorum. Yerini de çok iyi hatırlıyorum. Nesim ile birlikte oraya gidip karşılayacak arkadaşlara tekrar ulaşmaya çalışıyorum ve bu defa galip çıkıyorum. Birazdan gelip bizi alacaklar. Tabi bizde burada bekliyoruz, çünkü çok yorgunuz bir adım daha atacak halimiz yok. Dua ediyoruz ki gideceğimiz yer yakın bir yer olsun.
Bir saate yakın bekliyoruz ama hala gelen giden yok. Bende bu arada beklediğimiz yerde birkaç fotoğraf çekiyorum.
Nihayet bir saati geçen bekleme süremizin ardından arkadaş geliyor ve tanışıyoruz. Tanışma faslının hemen ardından gideceğimiz yerin yakın mı uzak mı olduğunu öğreniyoruz. Aldığımız cevap bizde resmen hüsran sonuçlar doğuruyor…
Gelirken indiğimiz rampanın en yukarısına çıkacağız. Bu kadar olur ancak, oradan da arkadaşlara ulaşmaya çalışmıştık. Ulaşmış olsaydık şu an buraya kadar inmemiş ve tekrar çıkmak zorunda kalmamış olacaktık. Neyse artık yapacak birşey yok. Arkadaş ile yavaş yavaş çıkıyoruz eve doğru. Bir saat sonunda anca giriyoruz eve…
Sıra ile duşa atıyoruz kendimizi ve üzerimizde ki yorgunluktan kurtulmak istiyoruz. Güzel ve sıcak duşun ardından acıkan karnımızı doyurmaya dışarı çıkıyoruz. Bu sırada dün yıkanamayan çamaşırlarımızı farklı arkadaşlara bırakıyoruz yıkanması için. Akşam gidip alacağız.
Yemek için uygun ve güzel bir yere götürüyorlar arkadaşlar, bir güzel doyuruyoruz karnımızı. Eve dönerken meşhur Maraş Dondurmasından alıp geliyoruz. Çamaşırları almaya da gidiyoruz ama henüz tamamlanmamış yıkama işlemi. Dünkü gibi olmasında korkuyoruz yine. Sabaha kadar kuruması gerekiyor çünkü.
Eve geçip dondurmalarımızı afiyet ile yedikten sonra gece 23:00 gibi gelen çamaşırlarımızı asıyoruz sabah kadar kurusun diye. Ardından yorgunluktan kapanan gözlerimiz ile uykuya dalmamız çok kolay oluyor.
Gün Toplam Km: 146,33 | Ort. Hız: 20,4 | Max. Hız: 65,0 | Bisiklet Kullanma Süresi: 07:09:15
Tur Toplam Km: 850,51
7.Gün Harita ve Yükselti Tablosu ( Sarız – Kahramanmaraş ); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla?
NOT: Pedalla.com imzası olmayan fotoğraflar Nesim Gözeten?e aittir.
kanka ağzına yüreğine sağlık maşallah haritada sarız la kahramanmaraş arası kuzey ile güney arası gibi bir yere benziyor…pedallarımız bir ömür boyu sürecek kanka…
Toprak yol kötü olmuş…
çok yorucu bir gündü. herşeye rağmen güzel günler….
çok güzel bir şehir kayseri maraş adıyaman