03 Temmuz 2011
Türkiye’nin en kuzeyinde muhteşem bir uykudan sonra uyanıyoruz. Güneş’in doğuşunu görmek istiyorduk ama uyku biraz daha ağır basında kalkamıyoruz. Sağlık olsun, her yerde tekrar gelmek için bir neden bırakıyoruz. Burası içinde bu olsun.
Uyanıp, çadırlarımızı toparlamaya başlıyoruz. Bu işlemi artık iyice seri yapmaya başladık. Günlerdir yolda olmanın vermiş olduğu el alışkanlığı var. Tabi bu turun daha birinci günü ama. Hatay – Yayladağı, Topraktutan Köyüne kaç günde ulaşırız bilmiyoruz.
Herşeyimizi toplayıp bisikletlerimizi yola hazır hale getiriyoruz. İnceburun’dan ayrılmadan önce ikimizin fotoğrafını çekiyoruz en kuzey noktaya doğru…
Yola çıkıyoruz ve fenerci abi ve teyze ile vedalaşıyoruz. Yaptıkları herşey için helallik alıyoruz ve pedallarımızı çeviriyoruz. Yeşillikler arasında, orman içinde pedal çeviriyoruz.
Hızla yol alıyoruz ve Sinop’a yaklaşıyoruz giderek. Yolumuz üzerinde Sinop’un en güzel sahillerinden ve turizm noktasından Akliman’dan geçiyoruz. Burada kamp yapılacak yerlerde var. Gelip güzel bir tatil yapılabilir, çok güzel bir yer. Bununla birlikte birçok kiralık eşyalı ev de bulunuyor.
Sinop’a doğru küçük bir rampa tırmanıyoruz. Yaklaşık 2 km kadar. Ama eğim biraz sert, saat 7:45 olmasına rağmen bizi terletmeye yetiyor. … Akliman geride kalıyor ve orayı tekrar çekiyorum.
Eğimin sertliği az çok bu fotoğraftan anlaşılır sanırım.
Sinop anayoluna çıkıyoruz. Buradan biz sağ tarafa dönerek yolumuza devam edeceğiz. Sol taraf ise Sinop il merkezine gidiyor. Yola çıkar çıkmaz kahvaltı için hemen bir ekmek fırınından ekmek alıyoruz.
Buradan sonra ise önümüze çıkan ilk petrole giriyoruz. Nesim ekmekler ile birkaç tane de poğaça almış. Sıcak çay eşliğinde onları yemek ne kadar güzel olur ama. Petrolde bize çay ikram ediyorlar ve poğaçalarımızı yiyoruz. Tabi bu bizi kesmiyor ve büyük bardaklar ile sıcak su istiyoruz. Çabuk çorba yaparak ekmek ile onu içiyoruz. Bu arada görevli arkadaşlar ile muhabbet ediyoruz. Bizim için, yaptığımız sıradanlık hala imkansız gibi görünüyor. Bunu bir şekilde anlatıyoruz. Ayrılmadan hatıra fotoğrafı çekiliyoruz.
Buradan sonra inişler çıkışlar eşliğinde pedal çeviriyoruz. Kısa kısa olmasına karşın bizi terletmeye yetiyor. Bu arada kaskımın olmadığına bakmayın, bisikletin arkasında. Rampalarda sıcaktan dolayı çok sıkıyor ve fazla hızlanamadığımız için takmıyoruz. Onun dışında her daim… Önemini çok iyi biliyoruz…
Yeşillikler arasında pedal çevirmeye devam. Sıcak bizi çok kötü yapıyor ve bulduğumuz en ufak gölgelikte dinleniyoruz.
O bulduğumuz gölgeliklerin birisindeyiz. Dinleniyoruz ve sürekli olarak su tüketiyoruz. Aşırı derece de sıvı kaybediyoruz.
Melikşah köyüne kadar inişli çıkışlı yol ile geliyoruz. Buradan sonra Boyabat kavşağına kadar ineceğiz. Dün bu yoldan gelmiştik o nedenle biliyorum. Melikşah köyünde tekrar çay molası veriyoruz ve soluklanıyoruz.
Molamız fazla uzun sürmüyor ve tekrar yola çıkıyoruz. Nesim ile çok iyi yol yapabiliyoruz. Performanslarımız birbirine yakın. Gerze istikametine dönüyoruz ama birazdan tekrar dönecek yolumuz.
Buradan güzel bir inişten sonra Boyabat kavşağına geliyoruz. Güney’e doğru rotamızda ilerliyoruz. Her km bizi daha da yakınlaştırıyor.
Nesim ile keyifli yolculuk devam ediyor. Arada sırada birbirimizi çekmeyi ihmal etmiyoruz tabi. 🙂
Boyabat’a 58 km yolumuz olduğunu gösteriyor tabela. Ama bunun büyük bir kısmı tırmanış olacak. Kavşağı döndükten sonra tırmanmaya başlıyoruz. Buralarda eğim henüz fazla değil, ama ileride bu eğim artacak. Yolu yenilemişler, eski yol olsa gidemezdiniz diyordu Melikşahlılar. Tabi ki giderdik ama sanırım daha çok zorlardı.
Hava buralarda bir garip, sis çökmüş ve bunaltıcı bir hava var. Birkaç km ötesi görünmüyor, yoldaşımı fotoğraflıyorum.
Rampa giderek sıkıcı bir hal alıyor. O nedenle arada sırada durup dinleniyoruz.
Molalar gittikçe daha bir sıklaşmaya başlıyor. Çünkü rampa giderek daha da uzuyor. Ne kadar daha tırmanacağız hiç bilmiyoruz. Nesim’de bende bu yola ilk defa geliyoruz ve hiç bir bilgimiz yok. Yolda insanlara sorsakta pek sağlıklı bilgi alamıyoruz.
Her gördüğümüz çeşme bizim mola yerimiz oluyor. Bunlardan birisi epey kalabalık. Gençler oturmuş muhabbet edip birşeyler yiyip, içiyorlar. Bizde orada duruyoruz ve elimizi yüzümüzü yıkıyoruz.
Sonrasında gençlerle muhabbete başlıyoruz. Kastamonu’dan Sinop’a gezmeye gidiyorlarmış. Bizde kısaca turumuzdan bahsediyoruz. Tabi pek inandıramıyoruz, bir kaçı hariç. Bize soğuk içecek ikram ediyorlar, geri çevirmek ne mümkün. Afiyetle içiyoruz ve ayrılmadan hep birlikte fotoğraf çekiliyoruz.
Yollar o kadar zor geçiyor ki, her geçen km sanki bir ömür gibi geliyor bize. Çıkıştan bıktık ve hala devam ediyor. Zirve tünelmiş, en azından onu öğreniyoruz. Gençlere ne kadar yolumuz olduğunu soruyoruz ve 10 km’den fazladır diyorlar. Normalde hiç merak etmem ne zaman biteceğini, ama bugün çok kötü olduk ve sıkıldım rampa tırmanmaktan. Boyabat’a henüz 43 km yolumuz var.
Birkaç km gitmiştik ki yine bir çeşme ve yine mola. Başka seçenek yok, duruyoruz. Elimizi yüzümüzü yıkıyor ve sularımızı dolduruyoruz. Burada bir tane araç duruyor ve içinden çıkan arkadaşta bisiklet kullanıcısıymış. İstanbul Teknik Üniversitesinin Bisiklet Kulübündeymiş. Başkanları Murat İlk ile tanışıyoruz, arkadaş ile Murat’a selam gönderiyorum.
Burada ki mola da bitiyor ve tekrar çıkışa devam ediyoruz. Mola verdiğimiz yerde güzel bir camii var, onu çıkmadan önce çekiyorum.
Saatimiz öğle 12:00’yi geçti neredeyse yarıma geliyor. Karnımız acıkır gibi oluyor. Yine uygun bir çeşme arıyoruz. Orada mola verip karnımızı biraz doyuracağız. Bu süre çok uzun sürmüyor ve yine bir çeşme buluyoruz. Bu güzel bir durum ki bu uzun rampa da su sorunu yaşamıyoruz. Çok sık çeşme var. Hemen açıyoruz nevalemizi ve yumuluyoruz yemeye…
Yemek molamızın ardından tekrar yola çıkıyoruz. Tabi yine çıkış devam ediyor ve bitecek gibi de görünmüyor. Sabrederek pedallarımızı çevirmeye devam ediyoruz. İleride tünel gördük gibi, buna çok seviniyoruz ve pedallarımız biraz daha hızla dönmeye başlıyor.
Tünele giriyoruz, ama burası çok kısa… Tüneli çıkınca rampanın da devam ettiğini görünce beklediğimiz tünelin bu olmadığını anlıyoruz. Tabi bu durumda psikolojimiz biraz daha bozuluyor. Yorgunluk giderek daha da hissedilmeye başlanıyor. Çıkalım bakalım hayırlısı, daha ne kadar?
Bir tabela çıkıyor karşıma 6750 metre üç şeritli çıkışı yazıyor. Evet, bu kesinlikle doğru olmalı. Son 6.75 km daha tırmanacağız. Sonrasında ise inişe geçeceğiz. Artık metreleri saymaya başladım, her 500 metrede bir durup dinleniyorum. 7 defa daha durduktan sonra zirvede olacağım. 🙂 Molamın bir tanesi yine çeşme başında oluyor ve burada biraz daha fazla mola veriyoruz.
Molayı geride bırakıp tekrar çıkışa devam ediyoruz. Zirveye çok az kaldı artık bunu hissediyoruz.
Evet nihayet, sonunda tünel görünüyor. Burası zirve ve buradan sonra Boyabat’a kadar ineceğiz. Tabi öyle düşünüyoruz sadece, neler olur neler biter bilmiyoruz. Saat öğle 14:00 oldu ve anca ulaşabildik buraya. Dranaz Tüneli, rakım 1162 metre, tüneli uzunluğu ise 2016 metre… Bu yol yeni yapılmadan önce burada tünel yoktu ve zirve Dranaz Geçidi diye geçiyordu.
Kasklarımızı taktıktan sonra tünelin içinde giriyoruz ve birbirimize yakın şekilde pedal çeviriyoruz. Tünelin içinde başlıyor iniş ve 40-50 ortalama ile tüneli geçiyoruz. Sonrasında ise yine iniş devam ediyor ve hızla devam ediyoruz. O kadar çıktık, bunu hak ettik tabi ki. Boyabat’a 13 km kaldığını gösteren tabelaya kadar 15 dakika durmadan iniyoruz.
Bu güzel iniş pek uzun sürmüyor ve yarım saat içinde Boyabat, Kastamonu kavşağına geliyoruz. Buraya da hafif bir tırmanış ile ulaşıyoruz. Geriye dönüp baktığımda ise geldiğimiz, iniş yaptığımız dağlar görünüyor.
Yolumuza sol taraftan devam ediyoruz. Boyabat’a gideceğiz, orada kalmak istiyoruz. Kamp için uygun bir yer bulursak hemen kuracağız ve dinleneceğiz.
kavşağı geçer geçmez çok küçük tırmandıktan sonra tekrar düzleşiyor yolumuz. Epeydir çay içmiyoruz o nedenle önümüze çıkan ilk petrole girip çay soruyoruz. Nihayet var ve sınırsız çay içme şansımızda var. Hemen mola veriyoruz ve ben üç bardak çay içiyorum. Tabi yine her yerde olduğu gibi boş durmak yok, nasıl geldiğimizi anlatmaya devam.
Burada epey mola veriyoruz ve ardından yolumuza devam ediyoruz, saat 15:20’de Boyabat’a giriş yapıyoruz.
İlçe merkezine gidip biraz daha birşeyler atıştırmak istiyoruz. Rampa çıkarken yediklerimiz daha zirveye ulaşmadan tükenmişti bile. O nedenle kendimizi aç ve yorgun hissediyoruz.
Boyabat ilçe merkezine giriyoruz ve karşıda kale manzarası ile devam ediyoruz. Askerde Boyabatlı arkadaşım vardı ama aklımda sadece memleketinin Boyabat olduğu kalmış. 🙂 İsmini dahi hatırlamıyorum.
Boyabat’ın içinden Gökırmak Nehri akıyor ve çok güzel bir manzara sunuyor. Yukarıda da kale manzarası süper. Oraya çıkmayı çok isterdik, ama 35 km.lik rampadan sonra Nesim ve benim hiç gözümüz yemiyor.
Gökırmak kenarında Boyabat Parkı çok güzel ve serin…
Boyabat Kalesi..
İlçe merkezinden birkaç kare daha fotoğraf çekiyorum…
Hemen ilçe merkezinde yine bir çay ocağı bulup masanın birisini kapatıyoruz. Ekmek, helva ve sıcak çayımız ile karnımızı doyurmaya çalışıyoruz.
Saatimiz 17:00’ye geliyor ve bizde daha fazla oyalanmadan kalacak yer bakmak istiyoruz. Toparlanıp yola çıkıyoruz ve önümüze çıkacak ilk petrole kamp kurmak için izin isteyeceğiz. Boyabat’ı geride bırakıyoruz ve ilçe çıkışını biraz geçtikten sonra bir petrol çıkıyor karşımıza. Burada durup hemen çevreyi süzüyoruz, ama içimize pek sinmiyor. İleride tekrar petrol var mı diye soruyoruz ve cevap var olunca pedallamaya devam ediyoruz. Yol engebeli ve iyice tükendik. Çıkışlar inişleri, inişlerde tekrar çıkışları kovalıyor. Artık bir metre bile gitmek istemiyoruz ve zar zor ilerliyoruz.
Birkaç köyün içinden de geçiyoruz ama uygun bir yer bulamıyoruz. Artık bir sonra ki ilçe olan Saraydüzü’nün sınırları içerisindeyiz. Biraz daha sabredip pedallıyoruz ve nihayet çok küçük bir petrol daha çıkıyor karşımıza. Burada durup mola veriyoruz ve hemen çevreyi süzüyoruz. Evet burada kalınabilir diyerek orada çalışan arkadaştan izin istiyoruz. Sağ olsun bizi kırmıyor ve izin veriyor. İstediğiniz yere kurun çadırınızı diyor. Güneşin gitmesini bekliyoruz ve hep birlikte çay içiyoruz. Arkadaş sağolsun bize her türlü yardımcı oluyor.
Burada farenin çok olduğundan bahsediyor, ben pek korkmam ama çadırımın fermuarı bozuk olduğu için çadırımı kurmuyorum ve Nesim’in çadırın’da ikimiz kalıyoruz. Hava karardıktan sonra arkadaşın birkaç arkadaşı daha geliyor, biraz muhabbetten sonra izin isteyerek yatmaya geçiyorum, sonra da Nesim geliyor. Ama arkadaşlar epey eğleniyorlar ve seslerinden bir süre uyuyamıyoruz. Saat kaçta uyuduğumu hiç hatırlamıyorum ama…
Gün Toplam Km: 114,43 | Ort. Hız: 17,0 | Max. Hız: 66,7 | Bisiklet Kullanma Süresi: 06:42:37
Tur Toplam Km: 114,43
1.Gün Harita ve Yükselti Tablosu ( İnceburun ? Saraydüzü ); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla?
NOT: Pedalla.com imzası olmayan fotoğraflar Nesim Gözeten?e aittir.
tşk.ler…şu ramplar olmasa…iğrenç…ama gününüz güzel ve yorucu olmuş…