Bu bölümümüzü aşağıda ki şarkı ile izlemeniz tavsiye olur… 🙂
http://www.youtube.com/watch?v=OS4gI_vdlNI
26 Temmuz 2011
Verçenik Yaylasıdna oksijen ile dolu bir sabaha uyanıyoruz. Güzelliği tarif etmemin imkanı yok sanırım. Ciğerlerimin her gözeneğine bu tertemiz havadan dolduruyorum. Bu bana en az bir yıl yeter. 🙂 Uyanıyoruz uyanmasına ama vadide olduğumuz için buraya henüz güneş gelmemiş bile.
Elimizi yüzümüzü yıkayıp yola çıkmak üzere hazırlanıyoruz. Bugün planımız sadece trekking. Verçenik Yaylasında bulunan buzul göllerini gezeceğiz. Bisikletlerimizi kilitledik, yayladakilere emanet ettik. Çadırlarımız da aynı şekilde duracaklar.
Bu sabah Emre Yakut pek mutlu değil. Nedenini anlayamıyoruz, sanırım geceyi kötü geçirdi. Benim yazlık tulumum olmasına karşın gece hiç üşümedim. İki Emre Abide biraz üşümüşler ama. Emre Yakut’a biraz daha moral verip yola çıkıyoruz.
Yol boyunca geziden sonra dönelim, burada kalmayalım diye tutturuyor Emre Yakut. Bizde nedenini soruyoruz ama elle tutulur bir neden yok. Bu turun planı Ankara’dan çıkmadan yapılmıştı ve uygulamak niyetindeyiz. Buraya buraları doyasıya gezmek için geldik. Yarım bırakıp dönmek hiç birimizin içinden gelmiyor. Emre Yakut her defasında dönme taraftarı. Telefonun çekmiyor olması, ailesine haber veremiyor olması ile alakalı olabilir. Ama kesin olarak bilmiyoruz.
Bu şekilde göllere doğru yolumuza devam ediyoruz. Daha yolun başında hep birlikte bir hatıra fotoğrafı çekiliyoruz.
Buradan sonra fazla yazmak niyetinde değilim. Doyasıya bu manzaraların tadını çıkartın arkadaşlar. 2700-2800 metre dolaylarındayız ve hava muhteşem. Keyfimiz de yerinde, Emre Yakut hariç tabi. 🙂
Elimizde GPS ve haritalar ile gölleri bulmaya çalışıyoruz. Bu işin kısa yolu ise akan dereleri takip etmek. Bir şekilde bizi göllere götürecek bu dereler.
Karşımıza küçük birikintiler çıkıyor, taşlar üzerinden atlayarak geçip devam ediyoruz.
Karşımıza çıkan yarılmış bir taş. Bizde oyun yapmadan geçmiyoruz tabi. 🙂 Muhtemelen yıldırım çarpması ile ikiye ayrılmış bu taş. O kadar büyük taş başka hiç bir şekilde bu hale gelmez.
Kaçkar Dağları Önemli Doğa Alanı sınırları içerisindeyiz. Her tarafımızda ötüşen kuşlar ve rengarenk çiçekler var. Bunlardan bir kaçını yakalama şansım oluyor.
Karşımıza çıkan ilk göl Kumlu Gölü oluyor. Etrafından dolaşıp At Gölüne doğru ilerliyoruz.
Dere tepe düz gidiyoruz ve saklanmış olan At Gölünü buluyoruz. Büyük ve çok güzel bir göl. Neden At Gölü denmiş bilmiyorum ama…
Gölün kenarında oturuyoruz ve dinleniyoruz bir süre.
Çeşitli fotoğraflar çekmek için Kevser ile dolaşıyoruz ve çiçek, böcek ve göl manzaraları çekiyoruz.
Kaçkar’ın Çiçekleri…
Gezintinin ardından gölün kenarında kahvaltımızı yapıyoruz. Yanımızda taşımıştık bu güzelim manzarada karnımızı doyurmak için. Çokta keyifli oluyor…
Burada Emre Yakut ayrılma kararı alıyor. Verçenik Yaylasına, çadırların yanına dönüp çadırını toplayıp Ankara’ya dönecek. İçi bir türlü rahat etmedi, bizde neden böyle olduğunu bir türlü anlayamadık. Gidene dur demek olmaz, Kumlu Gölüne kadar gidip vedalaşacağız.
Emre Özçelik ve Kevser…
Kumlu Gölü arkamızda, yanına doğru gidiyoruz…
Kumlu Gölü…
Burada Emre Yakut ile vedalaşıyoruz. Son kez gitmemesini söylesek de bizi dinlemiyor ve ayrılıyor. Tabi bu durum bizim keyfimizi kaçırmaya yetiyor. 4 kişi başladığımız turumuzu 4 kişi bitirmeyi isterdik. Ama nasip kısmet, olmadı. Biraz keyfimiz kaçı olarak dolaşmaya devam ettik. Emre Özçelik, Kevser ve ben kaldık. Biz bize her zaman yeteriz ama bu durumlar bizi üzüyor. Ne yapalım artık, yolun açık olsun Emre Yakut…
Kendimizi toparlayıp gezmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ağını kurmuş avını bekleyen örümcek ile tanışıyoruz bu defa… 🙂
Kapılı Göllere doğru çıkış sürerken kısa bir ihtiyaç molası veriyoruz. Bu sırada objektiflere yakalanmışım o ayrı. 🙂
Çıkarken şöyle geriye doğru bakıyorum da ne kadar güzel bir yerdeyiz demeden alamıyorum kendimi. Allah’ım sana şükürler olsun, böyle güzel bir vatanda yaşıyorum…
Kevser yine çiçek böcek peşinde… 🙂
Kar kütlesine ulaşıyoruz, ama çıkış bitmedi daha. Burada kısa bir mola veriyoruz. Kar ile oynuyoruz, fotoğraf çekiyoruz.
Sonra kaldığımız yerden yola devam. Çok geçmeden eski neşemizi kazanıyoruz, bütün gün asık suratla gezmeyi çekemezdim zaten. 🙂
Kaçkar Dağları bütün çıplaklığı ile karşımızda…
Hayat budur işte…
Kapılı Göllerin ilki görünüyor. Hemen karşısında ki zirve ise Verçenik…
İhtişamlı görüntüsü ile Verçenik başımızın üstünde…
Verçenik’e karşı Emre Abi ve ben…
Kapılı Göllerden Adalı Göl kenarında yürüyoruz. Karşıdan su şırıltısı geliyor. Suyumuzda neredeyse bitti, gidip mataralarımızı dolduracağız.
Gölün kenarından kenarından gidiyoruz…
Tabi arada fotoğraf çekmeyi ve çekilmeyi ihmal etmiyoruz. Bunlar sizlere sunmak açısından çok önemli. Bu güzellikleri sizde görün ki, ülkenin kıymetini bilin. 🙂
Aşağıda da Kevser beni çekiyor, ben onu… 🙂
Kapılı Göller ve Verçenik muhteşem ikili… 🙂
Sonunda şelaleye varıyoruz. Uzaktan küçücük görünüyordu, yanına gelince ne kadar büyük olduğunu görüyoruz.
Hemen mataralarımızı doldurup kana kana suyumuzu içiyoruz.
Kayaların arasında çiçekler çıkmış, ne kadar garip bir durum…
Şelalenin yanında durup biraz dinleniyoruz, hatta yayılıyoruz… 🙂
Kapılı Göller’den Adalı Göl ayaklarımızın altında kalıyor. Daha geniş ve gölün tamamını çekmek için biraz daha yükseğe çıkıyorum. Kevser ve Emre Abi aşağıda kalıyor…
Bende yukarıdan poz veriyorum onlara… 🙂
Biraz önce mataramızı doldurduğumuz su buradan geliyor. Doğadan geliyor ve tamamen temiz. Çekinmeden içiyoruz bu güzelim suyu…
Adalı Gölden bir manzara…
Verçenik Dağından da bir kare. Zirvenin rakımı 3710 metre. Biz ise 3000 metre dolaylarındayız.
Artık geriye doğru dönüyoruz. Gölün diğer kıyısına gidip biraz dinleneceğiz ve karnımızı doyuracağız.
Adalı Göl ile Verçenik Zirve…
Emre Abi sıcaktan üzerini çıkartıyor. Ben nedense üşüyorum, o nedenle bu kadar cesaretli olamıyorum. 🙂
Yine Kaçkar’ın kuşları karşımıza çıkıyor.
Bunlarda Kaçkar’ın çiçekleri…
Adalı Göl üzerinde bir taşa çıkıyoruz ve soframızı kuruyoruz. Barbunya Plaki, ekmek ve meyve suyu… 🙂 Ahh o meyve suyu yok mu, bizi mahvetti. 🙂 Dilimizi damağımızı kuruttu gölden aşağı inerken. 🙂
Burada Kevser dayanamıyor ve atıyor kendisini gölün içine. Tabi ki donuyor o ayrı. Burası buzul gölü ve muhteşem derecede soğuk suyu var. Yıllardır bu bölgeye gelen Kevser, hiç bir defasında göle girememiş ve içinde ukde olarak kalmış. Bu defa acımıyor kendisine ve giriyor göle. 🙂 Ben onu görünce bile donuyorum. 🙂
Bir süre gölün içinde durduktan sonra çıkıyor ve bizde yaylaya doğru yavaştan dönüşe geçiyoruz.
Kaçkar dağları ve Emre Abi…
Verçenik, ben ve kaynım… 🙂 Bu muhabbet turumuzun geyiği olmuştu. Şimdi ne kadar anlatsam boş. Bu muhabbet esnasında orada olmak vardı. Gülmekten ölüyorduk. 🙂
Çıkış kadar, inerken de dikkatli olmak gerekiyor. Bir taş kaysa aşağıya kadar yuvarlanırız… Allah korusun, çok tehlikeli yerler. Bu kadar güzel olması da buna borçlu aslında.
Kaçkar Dağlarının muhteşem manzarası aşağıda uzanıyor…
Bu manzara da bir fotoğraf çekilmeyi hak etmedik mi?
Verçenik Yaylasına doğru devam…
Verçenik’in çiçekleri…
Bu derenin geldiği yerde de bir göl var, ama artık geç olduğu için çıkmıyoruz. Biraz durakladıktan sonra yolumuza devam ediyoruz.
Bu sırada karşıdan gelen bir grup görüyoruz. Bize gölleri soruyorlar, kabaca tarif ediyoruz. Ama çok zor ve uzak olduğunu da söylüyoruz. Ardından biz yaylaya, onlarda göllere doğru gidiyorlar.
Yaylaya varıyoruz ve burada vakit geçiriyoruz. Akşama doğru yemeğimiz hazırlamaya başlıyoruz. Muhteşem ortamda, muhteşem manzara da yiyeceğiz yine akşam yemeğimizi. Çorbamız bile var, ne çorbası mı? Analı Kızlı… 🙂
Verçenik Dağı’nın manzarasında çorbalarımızı içiyor, sucuk ekmeklerimizi indiriyoruz midemize.
Yaylada tanıştığımı bir arkadaş ile vakit geçiriyor ve bizi akşam yayla da ki eve davet ediyor. Bizde kırmıyoruz ve gitmeye karar veriyoruz. Öncesinde evin küçük çocuğu ile bize bir tencere süt gönderiyor. Çok taze, günlük süt. Bir kaç bardak içiyoruz ve boş tencere ile evin yolunu tutuyoruz. İçeri giriyoruz ve arkadaşın ablası sobanın üzerinde peynir yapmakla uğraşıyor. Bir süre onu izliyoruz ve sonrasında bize gösterilen yerlere oturuyoruz.
Gaz lambası ile ışıklandırılmış yayla evinde kaç bardak çay içtim hatırlamıyorum. Birde ellerinde ne var ne yok ikram ettiler. Var olun, sağ olun ülkem insanı.
Ayrılmadan önce hep birlikte fotoğraf çekiliyoruz. Saat epey geç oldu, gidip yatacağız. Yarın yine uzun ve güzel bir gün olacak.
Bu güzel insanlar ile geçirilen güzel vakitlerin hiç bir maddi karşılığı yok. Orada ki huzur, orada ki sıcaklık nerede olur acaba? İnsanın gözleri doluyor gerçekten bu satırları yazarken bile. Neyse…
Çadırlarımıza gidip yarın erken kalkmak üzere uyuyoruz, yarın yeni yerlerde buluşmak dileği ile…
Trekking Güzergah Haritamız;
Sevgilerimle?
NOT: Pedalla.com imzası olmayan fotoğraflar Kevserseri ve Emre Özçelik?e aittir.
yaw bu nasıl bi güzelliktir böyle. uzun uzun bakakaldım öylece. orda olmak varmış.dehşet….
Teşekkürler Nesimcim,
Bir gün birlikte gidebilmek dileği ile kardeşim…
Serkancığım sağol sayende Kaçkarda olma hevesim depreşti yine. Dağ gezileri herkes için çekici olmayabiliyor. Bizim Kaçkar gezisinde ben uyku tulumuna şortla girip yatarken Uğur aynı marka tulum kullanmasına rağmen kabanını giyip kapşonu da kafasına çektikten sonra tuluma girip yatıyor ve üşüdüğünden şikayet ediyordu. Yusufeline geldiğimizde Beyler dönmeyi aklınızdan çıkarın yoldan bayram olduğu için otobüse binemezsiniz Erzuruma dönmeye kalksanız 550 metreden 2090 metreye, Rizeye gitmeye kalksanız 2600 metredeki Oviti aşmanız lazım, Artvine gitmek için yine tırmanacaksınız. Biz şu anda bir çanağın dibindeyiz en iyisi beni takip edin hiç olmazsa bu macerayı başarmış oluruz dedim ve umutları bir anda bitirdim. Eğer kişi mutlu değilse ayrılmak onun içinde kalanlar içinde en doğru tercih olur.
Merhaba Orhan Abicim,
Değerli yorumun için teşekkür ederim.
Evet çok haklısınız, arkadaşımızın ayrılması hepimiz için en doğrusu oldu. Biz caydıracak bir sebep bulamadık maalesef. 🙂 Kendi nedenleri çok daha önemliydi.
Yayla havası beni çok mutlu ediyor, her türlü koşulda mutlu olabileceğime inanıyorum. O nedenle aylarca bile dolaşabilirim oralarda…
Sevgiler…
ellerine sağlık serkan…..
fazla bekletmedin bizleri 3. gün için……
devamını da aynı hızla rica eder, iş hayatında kolaylıklar dilerim…..
gitmek, görmek ve hissetmek lazım oraları…
sağlıcakla kal…..
Serkancım;
fotoğraflara bakarken dalıp gittim, bu ne güzelliktir, bu ne şirinliktir, imrendim.. tekip ediyorum..selam ve sevgiler…
herzaman ki takipteyim…ve heyecanla sonrakini bekliyorum…fotolar harika… hava sıcaklığını merak ettim bir an…kayalar , dağlar sular…süper
Merhaba Tufan,
Çok teşekkür ederim, bir sonraki günü hafta sonuna kadar yetiştirebilirim sanırım. O bölümde de çok fotoğraf var, onlar çok uğraştıracak. 🙂
Çok teşekkürler Yavuz Abicim,
Muhteşem bir coğrafya, birgün hep birlikte gidebilmek dileği ile…
Merhaba Semih Hocam,
Pedalla.com’un müdavim okuru olduğunuz için ayrıca teşekkürler. 🙂
Hava sıcaklığpı üşütecek gibi değil, ama serindi. Güneş tenimizi yakıyordu ayrıca…
Sevgiler…
Gölün içindekiii taşların görünüşüüüü muhteşem 🙂
Çekim tekniğim ile alakalı desek. 🙂
Abi senin turları okuyuncaaa okulu bırakıp yollara düşesimmm geliyo engelle benii giremiyim siteyee 😀
Öyle birşey söz konusu değil biliyorsun ki. 🙂 Tam aksine sen çevrendekileri siteye girmesi için teşvik etmelisin. 🙂
::D tabikii