08 Mart 2020
Merhaba Arkadaşlar,
Mart ayında yapmış olduğum bu turu ancak zaman bulup yazıyorum. Gecikme için tüm takipçilerimden özür dilerim. Bu defa Konya’nın gidemediğim ilçeleri olan Emirgazi ve Karapınar için düştüm yollara. Her zaman ki gibi ulaşımım yine otobüsle oluyor. Cumartesi akşamı saat 20.00’de Muğla otogarından yola çıkıp, Pazar günü sabah 5.00’de Ereğli otogarında otobüsten iniyorum. Hava hala karanlık olduğu için biraz bekleyip sonra yola çıkacağım. Otogarda vakit geçirirken simit ve meyve suyuyla kahvaltımı yapıyorum. Saat 6.00 olunca daha fazla beklemek istemiyorum ve yola çıkmak için hazırlanıyorum. Hava biraz serin olduğu için üzerimi sıkıca giyinip ışıklarımı yakarak otogardan ayrılıyorum.
Bu turumda bana Carraro’nun Troya modeli katlanır bisiklet eşlik edecek. Göbekten 8 vitese sahip bu bisikletle neler yaşayacağız bu turda hep birlikte göreceğiz. Bundan daha önce farklı markalarda katlanır bisikletleri 100 km üzeri turlarda test etmiştim. 5 farklı marka bisikletle testlerim bitince bu blog üzerinde değerlendirme yazısı yazacağım.
Otogardan yola çıkalı 15 dakika oldu ve karanlık havada yoluma devam ediyorum. Ereğli’yi geride bıraktıktan sonra zifiri karanlıkta pedal çevirmek biraz ürkütücü olsa da ara ara geçen araçların ışığı beni rahatlatmaya yetiyor.
Yola çıktıktan 45 dakika sonra hava hafiften aydınlanmaya başlıyor. Artık çevremde neler var daha rahat görebiliyorum. Tabela Karapınar’a 42 km yolum olduğunu gösteriyor ama daha Emirgazi ilçesine sapacağım. O nedenle bu bilgi beni çok ilgilendirmiyor.
Sazgeçit köyüne kadar Ereğli – Konya yolunda pedalladım ve buradan sonra anayoldan ayrılarak köy yollarından Emirgazi ilçesine gitmek üzere pedal çevirmeye devam edeceğim. Bu arada güneş hala doğmadı ve her ne kadar elimde uzun parmak eldiven olsa da ellerim o kadar üşüdü ki hissetmiyorum bile. Ara ara durarak ellerimi ısıtmaya çalışıyorum.
Saatim 7.00’yi gösterdiği sırada Sazgeçit köyünde tarihi kemer köprü yanından geçerek yoluma devam ediyorum.
Saat 7.10 civarı doğuda güneşin ışıkları kendisi hala görünmese de gökyüzünü iyice aydınlatmaya başlıyor. Bu güzel fonda katlanır bisikletimin fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyorum tabii ki.
Bu tarz köy yollarını çok seviyorum. Trafik neredeyse yok denecek kadar az ve yolu, doğayı çok daha iyi hissettiriyor.
Bu manzara ile Konya’nın bozkırlarında pedal çevirdiğimi iliklerime kadar hissediyorum.
Karşıma uzanan dağların etrafını dolaşarak arka yüzüne kadar pedal çevireceğim. Hava hala tam anlamıyla aydınlanmış değil. Sadece üşümeye devam ediyorum o kadar. 🙂
Bu arada yol arkadaşımın fotoğraflarını aralara serpiştirdiğim için kusura bakmayın. 🙂
Bir tane de kendimi çekeyim. Güneş ışıkları artık görünmeye ve günümü güzel bir hale sokmaya başladı bile.
Bozkırın düz yollarında sıkılmadan ve yorulmadan pedallamaya devam ediyorum. Henüz hiç insan görmedim bile.
Arka planda görünen dağ Hasan Dağı. Daha önce Aksaray turumda da kilometrelerce bana eşlik etmişti. Oldukça heybetli görünüşü ile insanın içini huzur kaplıyor. Bu manzarada epey pedal çevireceğim.
Issız yollarda pedallama devam.
Kutören köyüne saat 9.16’da giriyorum. Neredeyse 3 saattir yoldayım, ellerimi ısıtmak ve fotoğraf çekmek dışında hiç mola vermedim. Burada da durup çay içebileceğim yer olduğundan şüpheliyim.
Aynen öyle oluyor ve Kutören köyünde de durmadan yoluma devam ediyorum. Emirgazi ilçesine kadar sanırım doğru düzgün bir yer çıkmayacak karşıma.
Bu arada hala Hasan Dağı manzarası yolumu süslemeye devam ediyor. Her kafamı çevirdiğimde bu güzel dağları görmek bana enerji veriyor.
Saatim 9.46’yı gösterdiği sırada Emirgazi – Aksaray yol ayrımına geliyorum. Buradan sonra sanırım yolun trafiği biraz daha artacak ama hiç sorun değil. Emirgazi ilçesine çok yolum kalmadı.
Aksaray yoluna çıktıktan yarım saat sonra Emirgazi ilçesine giriş yapıyorum. Konya’nın bir ilçesine daha ulaşmış olmak beni çok mutlu ediyor ve bu keyifle sanki tura yeni başlıyor muşum gibi hissediyorum. İlçenin yazısından da anlaşılacağı üzere buğday/arpa üretimi oldukça fazla olan topraklardayız.
8900 nüfuslu ilçeye giriş yapıyorum ve ilçe tabelasını fotoğraflamadan geçmek olmaz. Hatıra olarak tabelanın sol alt köşesine blog siteme ait etiketi de yapıştırıyorum.
Buradan sonra ilçe merkezine devam ediyorum. Oldukça küçük bir ilçe olduğu için gezmem çok uzun sürmüyor.
İlçe merkezinden geçerken fotoğraf makinemi çıkartıp fotoğraf çekiyorum.
Burada da kafama göre bir yer bulup duramadım. Bir marketten birkaç yiyecek bir şey alıp yoluma devam ediyorum. Buradan sonra yine direkt Karapınar’a gitmek yerinde bu bölgede bulunan iki gölü ziyaret etmeyi planlıyorum. Zamanım çok olduğu için herhangi bir sorunum yok. Birde buralara kadar gelmişken bu gölleri görmeden gitmek olmazdı.
Yol grafiği oldukça düz olduğu için çok yorulmuyorum. Ama yolun zemini dişli asfalt olduğu için sık sık mola vermek zorunda kalıyorum.
Hedeflediğim rotada pedal çevirdiğim için keyfim oldukça yerinde. Ardımda ve karşımda ucu bucağı görünmeyen yollarda pedallıyorum. Bu kadar düz yollarda çok keyif almasam da geçilecek. Yapacak bir şey yok. 🙂
O kadar düz yollarda giderken tabii ki doğal olarak çok canım sıkılıyor. Durup çekecek bir manzara da bulamayınca bisikletimi çekiyorum bende. 🙂 Bu gidon çantamı o kadar çok seviyorum ki hangi bisiklete binsem o çantayı da yanımda götürüyorum. 🙂 Önümde haritam ve planım yer alıyor ve içinde de her an elimin altında olmasını istediğim şeyler. Otobüs yolculuğunda da oldukça işimi görüyor.
Konya’nın bozkırlarına devam ediyoruz.
Saatim 12.38’i gösterdiği sırada o kadar bozkır yollardan sonra çölde vaha bulmuşum gibi bir göl çıkıyor karşıma. 🙂 Burası Acıgöl, krater gölü. Konya bölgesinde bulunan onlarca gölden sadece bir tanesi. İçinde herhangi bir canlı yaşamıyor ama manzarası için insanlar tarafından ziyaret ediliyor. Ah keşke birde temiz bıraksalar.
Acıgöl’ün ardından bu defa rotamı yıllarca merak ettiğim ama bir türlü fırsat bulup gidemediğim Meke Gölüne çeviriyorum. Ana yoldan ayrılıp bozuk bir yolla tırmanmaya başlıyorum.
Meke Gölü nazar boncuğu şekliyle oldukça ilgi çekici bir göl. Hatta dünyanın nazar boncuğu diye adlandırılıyor. Yıllar önce çekilmiş fotoğrafları beynime kazınmış ama şuan ki halini görünce çok büyük hayal kırıklığına uğruyorum.
Görmeyi hayal ettiğim görüntü aşağıdaki;
Gerçekte görünen ise bu;
Gerçekten yaşamış olduğum hayal kırıklığını varın siz düşünün. 🙁 O kadar güzel bir yer nasıl olur da bu hale gelebilir? Tabii ki yanlış su politikası ülkenin birçok yerinde olduğu gibi burada da yüzünü göstermiş. Yazıklar olsun diyerek burayı terk edip, Karapınar’a doğru yoluma devam ediyorum.
Saatim 13.43’ü gösterdiği sırada günün son ilçesi olan Karapınar’a giriş yapıyorum. İlçe merkezine kadar gidip gezeceğim ve ardından otogara giderek turumu noktalayacağım.
Karapınar ilçe merkezinden birkaç kare çekiyorum. Konya, Adana yolu üzerinde bulunan bir ilçe olduğu için gelişmiş bir yer burası. Nüfusu 50.000 civarında olduğu için birçok yerden de büyük.
Tarım, hayvancılık ve enerji şehri Karapınar…
İlçeden bir kaç görüntü daha…
Karapınar’dan saat 15.00 otobüsü ile Konya’ya, Konya’dan da akşam 22.00 otobüsü ile Muğla’ya geri dönüş yolculuğum başlıyor. Günün sonunda çok rampa çıkmasam da yorgun düşüyorum. Bunda sabahın soğuğu, bozkırın düz yolları ve Meke Gölünün içler acısı görüntüsü etken olabilir. Otobüse binip koltuğuma oturduğum gibi uykuya dalıyorum ve gözümü Muğla otogarında açıyorum. Yine kendi adıma güzel bir turu daha geride bırakmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Farklı yollarda ve coğrafyalarda tekrar buluşmak dileğiyle…
Ereğli, Emirgazi, Göller, Karapınar Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgi ve Saygılarımla…
Güzel bir tur olmuş ayağına sağlık. Turlarda buluşmak dileğiyle.
Geri izleme:Katlanır Bisiklet Karşılaştırması – PEDALLA