27 Mayıs 2012
Bisikletli Yaşam Derneğinin organize ettiği “Durgun Sulara Yolculuk – II” bisiklet turunun son gününde sizlerle birlikteyiz. Kendi adımıza muhteşem geçen 3 günün ardından 4. gününde aynı güzellikte geçmesini ve sağ salim evimize ulaşmayı ümit ediyoruz. Saat 8:00’de yapacağımız kahvaltı için bugün sabahın 6’sında uyanmıyoruz. Uyanmıyoruz uyanmasına ama 7’den sonra güneş bizi çadırın içinde çok rahatsız ediyor. Aynı sauna gibi terliyoruz içeride ve ister istemez uyanıp çadırın içinden dışarıya atıyoruz kendimizi. 🙂
El yüz yıkama gibi her sabah ki rutin işlerden sonra yavaş yavaş çadırlarımızı toplamaya başlayacağız… Ama öncesinde şöyle kamp alanımızdan birkaç fotoğraf alalım…
Salda Gölünün kenarında çok güzel bir yerdeyiz. Sabah kuş cıvıltıları ve mis gibi hava iyi geliyor ruhumuza ve bedenimize.
Son sabah kahvaltımızı da birkaç bardak çay ile bir güzel yapıyoruz. Biraz peynir ve zeytin, biraz domates ve bir tane de haşlanmış yumurta akı… 🙂 Karnımız doyuyor ve hareket saatini beklemeye koyuluyoruz. Henüz kahvaltısını yeni yapacak arkadaşlar var.
Bu sırada bizde bölgede vakit geçiriyoruz. Çocuk parkını görünce dayanamayıp salıncağa biniyoruz ve sonrasında tahterevalliye… 🙂 Çok keyifli oluyor ve dengeyi bulmaya çalışıyoruz çeşitli kombinasyonlar ile. 🙂 Bu sırada vakit epey geçiyor ve artık hareket vakti geliyor.
Sıra ile yine yola düşüyoruz, ilk hedefimiz Salda gölünün bir diğer kıyısı oluyor. Burada birkaç kuş gözlemliyoruz ve birçok fotoğraf çekiliyoruz, çekiyoruz. Bu karelerden birisi ise yoldaşım Dahon ve Salda Gölü oluyor. 🙂
Sırada ki kahramanımız ise Fatih Muslu… 🙂 Bu güzel manzara da kendini kaybetmek gibisi yok sanırım…
Ben, Lale, Nil ve Fatih ile mutlu mutlu bir kare çekiliyoruz. Mutluyuz diyorum ama son günün hüznü var üzerimizde. Pek hatırlamak istemesekte…
Durgun ve berrak suyu ile Salda Gölü tüm güzelliği ile karşımızda bize gülümsüyor.
Hala arkadan gelen arkadaşlar var, çok güzel bir kare çıkıyor onlardan da. Beyaz kireç taşı gibi bembeyaz bir zemin ile ulaştık buraya.
Salda Gölünün kuzeyinde ki Doğanbaba Köyü buradan çok güzel görünüyor. Birkaç saate kadar orada olacağız.
Arkasında ki bisiklet ile Nil’den bir kare…
Burada arkadaşların bazıları dayanamayıp ayaklarını suyu soktular ve hatta bazısı bisikleti ile suyun içinde gezdi. 🙂 Biz ise buradan onları izlemekle yetindik. Hava çok sıcak değil, biraz serin o nedenle suyun yanına gidesim daha gelmedi. 🙂
Mutluyuz ya hani, bunu sonuna kadar hissettirmemiz gerek. 🙂 Yoksa inanılmıyor yahu… Özgürüz ve mutluyuz işte var mı ötesi… 🙂
Bu güzel manzarada ne kadar fotoğraf çektik hatırlamıyorum bile. Ama bir taraftan çekmeye de devam ediyoruz. Sevgili Fatih karşımızda bu defa…
Salda Gölünün maviliği her yerden güzel görünüyor.
Burada yeteri kadar mola verdik, artık yola çıkma zamanı geliyor. Ara patika yoldan ana yola çıkma çabasındayız. Yol zemini çok berbat o nedenle zorlanıyoruz çıkmaya.
Ben çıktıktan sonra arkadan gelenleri çekmeye başlıyorum. Taaa ilerilerden gelen arkadaşlar var hala…
Bak bak bak… 🙂 Nil büyük kadrosuna rağmen keçi gibi tırmanıyor buraları. Arkadan yürüyerek gelenler var birde. 🙂 Helal olsun sana…
Ana yola çıktık ve kendi tempomuzda muhabbet ederek pedal çeviriyoruz. Son günümüzün tadını çıkartıyoruz her dakikasına varana kadar. Bu sırada yolda iki tane bok böceğini görev başında görüyoruz ve hemen durup onları çekmeye çalışıyoruz. 🙂 Nereye götürüyorlar, ne yapacaklar acaba. 🙂
Bu manzaranın ardından ağaçlar ile çevrilmiş birkaç noktadan geçerek Doğanbaba’ya ulaşmaya çalışıyoruz. Burada kısa bir molayı hak ettik. Birkaç tane kahve var ve hepimiz bu kahvelere dağılıyoruz. Bizde Fatih ve Nil ile birlikte birisine gidip şekerli ve orta kahvelerimizin siparişini veriyoruz. Onu beklerken ise alıyoruz iskambil kağıtlarını elimize. Hesabı kim ödeyecek diye bir pişti çeviriyoruz ve kaybeden ben oluyorum. Sonra kılıç oynuyoruz, bunda da Fatih kaybediyor ve bir oyun daha. Bu seferde Nil kaybediyor… Anlayacağınız hesabı kimin ödeyeceği karıştı gitti. 🙂 Kahvelerimiz geliyor ve afiyetle yudumluyoruz.
Hesabı kim mi ödedi? 🙂 Kaşla göz arasında Fatih halletmiş gelmiş… Tabi o kadar ağlarsak olacağı bu. 🙂 Yola çıkmadan önce Wc’yi bulup ihtiyacımızı gideriyoruz ve sonrarında yola çıkıyoruz.
İşte yine durgun sular ile birlikteyiz. Bu güzel manzarada pedal çeviriyoruz. Tabi fotoğraf çekmek için sık sık durmaları saymaz isek. O kadar güzel ki insan şöyle serin bir yere oturup uzun uzadıya bu manzarayı seyreylemek istiyor.
Hadi hadi şu güzel manzarada bizde olalım diyerek iniyoruz gölün kıyısına. 🙂 Önce makineyi kurup fotoğraf çekmek istesekte mesafe uzun olunca başaramayacağımızı anlıyoruz ve bir arkadaşımız yardımımıza yetişiyor…
Durgun sularda yansımalar muhteşemmmm… 🙂
İşte Nil’den bir özgürlük ve mutluluk pozu… Havalarda uçuyoruz…
Daha önce bahsettiğim gibi fotoğraf için durmaktan neredeyse yol alamıyoruz. Ama ne yapalım bu güzellikleri bir daha kim bilir ne zaman görürüz. O nedenle de hiç birini es geçmek istemiyoruz.
Bir manzara ancak bu kadar güzel olabilirdi sanırım… Gökyüzü suyun içine girmiş… 🙂
Nil fotoğraf çekerken bende bu sırada Fatih’i çekiyorum ve ortaya bu görüntü çıkıyor.
Bütün bu fotoğraf molalarından sonra artık pedal çevirmek istiyoruz ve yükleniyoruz pedallara. Kayadibi köyüne kadar gidiyoruz. Epeydir acıktık ve yemek için nerede duracağımızı merakla beklerken Kayadibi köyü içinde güzel bir parkta duruyoruz. Ekmek arası yiyeceklerimizi alıp karnımızı doyurmaya koyuluyoruz hemen. Yanında birde soğuk ayran var tabi. 🙂 Yarım ekmeğimizi mideye indiriyoruz ama ben hiç doymadım, bütün katılımcılar yedikten sonra artarsa tekrar alma şansımız doğuyor. 🙂
Buradan sonra artık 2 km yolumuz kaldı turun bitmesine. Yeşilova ilçesine gidip oradan otobüs ile Burdur’a sevkiyat yapılacak. Biz gitmeyeceğiz tabi, aracımız kamp alanında olduğu için 6 km kadar pedallayıp araca ulaşacağız. Sonrasında ise ver elini Köyceğiz, Marmaris… 🙂
Bütün ekibin toplanması epey vakit alıyor ve nihayetinde tamamlanıyor. Belirttiğim gibi yemek artıyor ve ben bir yarım ekmek daha alıyorum. Nedense bu kadar yemezdim ama burada iştahım açıldı. 🙂 Yemeğin ardından yine her zaman olduğu gibi gölge bir yere oturuyoruz ve hareket saatini bekliyoruz. Bütün ekip yemeğini yiyip hazır olunca hareket edeceğiz.
Beklediğimiz an geliyor ve artık yola çıkıyoruz. Düzenli ve sıralı bir şekilde Yeşilova’ya gitmek üzere pedal çeviriyoruz. Çok geçmeden de ulaşıyoruz ve dün geldiğimiz parka kadar gidiyoruz. Burada durup birer soğuk gazoz içiyoruz. Sonrasında ise artık yapacak birşey kalmıyor ve arkadaşlar otobüslerini beklerken bizde herkes ile vedalaşıp ayrılıyoruz.
6 km kadar Nil, Fatih ve ben pedallıyoruz ve burada bisikletimden garip sesler gelmeye başlıyor. O kadar gün sorunsuz sıkıntısız binmiştim, ama her ne hikmetse bugün garip sesler çıkmaya başladı. O da turun bitmesine üzüldü gibi…
Son olarak, bizlere bu güzel 4 günü yaşatan Bisikletli Yaşam Derneğine ve ilgilenen arkadaşlara çok çok teşekkür ederiz. Herşey çok güzeldi kendi adımıza… 🙂
4.Gün Güzergah Haritası;
4.Gün Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…
Not: Km saatim takılı olmadığı için km bilgisi ve istatistiği veremiyorum.
son günün fotoları da harika…valla iyi yakalamışsın…bunlardan masaüstü yapalım be…