06 Ocak 2013
2013 yılına Palamutbükü turu ile hızlı başlangıç yapmıştık ve bu hız ile gezmeye devam ediyoruz. Ocak ayının ilk pazar günü Muğla’da bulunan bisiklet dostları ile buluşup pedal çevireceğiz. Kemal Komiserin yapmış olduğu program için katlanabilir bisikletimi araca koyup Akyaka’dan Muğla’ya gidiyorum. Buluşma saatinde belirlenen noktaya geliyorum. Benden birkaç dakika sonra Kemal Komiser ve Murat geliyor. Saat 10.00’a kadar biraz bekliyoruz ve gelen olmayınca fotoğraf çekilip yola çıkıyoruz. Yatağan’dan Atilla Abi bize doğru geliyor, yolda onunla karşılaşıp birlikte devam edeceğiz.
Şehir içinde giderken yüzüm acayip üşüyor. Hava çok soğuk olduğu için hemen durup kar maskesini giyiyorum.
Muğla çıkışında küçük tepeyi aştıktan sonra Akçaova köyüne doğru salınıyoruz. Tam burada Atilla Abi ile buluşuyoruz. Ayaküstü selamlaştıktan sonra hep birlikte yolumuza devam ediyoruz. Bayır’a kadar iniş devam ediyor.
Bayır Belediyesini hızla geçiyoruz ve birkaç km sonra Belen Kahvesini gösteren kavşağa geliyoruz. Buradan içeri girip önce Bahçeyaka Köyüne ulaşıyoruz. Tur arkadaşlarım buraya daha önce gelmişler ama ben ilk defa geliyorum. O nedenle köyün içinde Belen Kahvesi yazan tabelaları fotoğraflıyorum.
Ekip çok güzel, kimse şikayetçi değil. Hava soğuk da olsa koyu muhabbet ısınmamıza yetiyor. 🙂
Köyün içinden geçerken benim epey yıpranmış olan ön lastiğimin patladığını görüyorum. Köyün çıkışında bir yerde durup başlıyorum sökmeye. İç lastiği değiştirmek yerine iki dakikada yama yapıyorum. Burada arkadaşlarımı beklettiğim için kusura bakmasınlar artık.
Lastiği yaptıktan sonra rampa tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanışın etkisi ile vücut ısımız artıyor ve terlemeye başlıyoruz. Kar maskesi ve kalın eldivenleri çıkartıp çantalarımıza koyuyoruz.
Tırmanış ortasında bir çeşmede mola veriyoruz. Kareye hep birlikte sığmak için ancak böyle çekebiliyorum. 🙂
Tırmanıştı, inişti derken Belen Kahvesine saat 11.45 gibi varıyoruz. Burada oturup çay içeceğiz ve ben kahvaltı yapmadığım için bir şeyler yiyeceğim.
Belen Kahvesinin hikayesini bir çoğumuz biliyordur. Bilmeyenler için kısa bir bilgilendirme yapayım. Ormancı Türküsünde geçen kahvedir. Eski ismi Gevenes, yeni ismi ise Çaybükü olan köyde bulunur. Bu kahvede geçen bir olayın türküye çevrilmesi ile ünü tüm ülkeye yayılmıştır. Bu nedenle Belen Kahvesi yakın bir tarihte restore edilip, ziyarete açılmıştır.
Türküyü dinlemek isterseniz;
Çıktım Belen kahvesine baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı, dam oynamaya,
Ormancı da gelir gelmez, yıkar masayı,
Söz dinlemez Ormancı, çekmiş kafayı
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Gevenes’ in ortasında, değirmen döner,
Değirmenin suları, dağından iner,
Ormancı’ya atılan kurşun, Tevfik’ e döner,
Tevfik’ in feryatları, yürekler deler,
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Gevenes’ in suları hoştur içmeye,
Üstünde köprüsü var, gelip geçmeye,
Tevfik’ imi vurdular, hiç mi hiç yere,
Yazık ettin Ormancı, köyün iki gencine
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Türküde anlatılan olay burada yaşatılmak istenmiş. Tabii biz de bunun bir parçası olmak istiyoruz ve hemen oturuyoruz dama oynayan muhtar ile ormancının yanına. 🙂
Kahvenin girişinde sol tarafta türkünün sözleri yazılmış. Sağ tarafta ise türkünün hikayesi yazıyor.
Türküyü yaşamak adına, türküde adı geçen her yeri görmek istiyoruz. Belen kahvesine çıkıp ovayı seyrediyoruz… 🙂
Kahvenin girişinde hep birlikte hatıra fotoğrafı çekiliyoruz.
Köyün içinde gezmeye devam ediyoruz. Bu defa sırada Gevenes Deresi var. 🙂
Gevenes deresine geldik ve üzerinde köprüsü var gelip geçmeye. 🙂 Onu çekmeden gitmeyelim diyoruz…
Gevenes deresi ile birlikte köprüyü de çekiyorum…
Yine bahsi geçen değirmeni görmeye gidiyoruz. İşletme kapalı olunca göremiyoruz ve burada biraz vakit geçiriyoruz.
Çevreden fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Çok güzel ve şirin bir köy burası, her köşesinde farklı bir güzellik çıkıyor.
Mesela bu Gara Java gibi… 🙂
Katlanabilir bisikletimden de birkaç fotoğraf…
Genel olarak Gevenes’e ve köprüye son defa bakıyoruz ve köy merkezine devam ediyoruz.
Köy kahvesinde birer çay içiyoruz ve Kemal komiser sayesinde köyde verilen yemeğe davet ediliyoruz. Karnımız pek aç değil ama yesek iyi olacak diyerek teklifi geri çevirmiyoruz. Bilseydim kahvede tost yemezdim. 🙂
Yemek sonrasında toparlanıp yolumuza devam ediyoruz. Rotamız bu defa “Baba Ocağı” dizisinin çekildiği Bozüyük oluyor. Burada birer çay içip Yatağan’a devam edeceğiz. Atilla Abiyi Yatağan’a kadar bırakıp Muğla’ya geri döneceğiz.
Bozüyük’te çaylarımızı içip biraz soluklanıyoruz.
Yatağan’a devam ederken bu defa 800 yaşında olduğu tahmin edilen çınar ağacının yanında duruyoruz.
Bir süre sonra yolumuza Yatağan Termik Santraline kömür taşıyan raylar ile birlikte devam ediyoruz. Kömürler sağ yanımızda tıkır tıkır giderken bizde yolda seri pedal çeviriyoruz. Bu şekilde termik santrale kadar geliyoruz. Son yıllarda bacalara filtre takıldığını duydum, o nedenle zehir oranı azalmış…
Saat 14.30 gibi Yatağan’a giriş yapıyoruz. İlçe giriş tabelasında hep birlikte fotoğraf çekiliyoruz. Ardından merkeze doğru pedalları çeviriyoruz. Atilla Abi ile ayrılmadan önce hep birlikte çay içip öyle devam edeceğiz yolumuza.
Saat 16.00 gibi Atilla Abi ile vedalaşıp Yatağan’ı geride bırakıyoruz. Karanlığa kalmamak için yüksek tempolu pedal çeviriyoruz. Şansımız var, rüzgar arkamızdan esiyor. Bu sayede çok daha rahat gidebiliyoruz.
Otlayan bir inek dikkatimi çektiği için durup onu fotoğraflıyorum. 🙂 Çok komik görünüyor gerçekten…
Kemal Komiser ve Murat geldikten sonra birlikte devam ediyoruz…
Yol üzerinde kırılmış cam şişeler; bisikletçilerin kabusu. Bunları kırarken ne düşünüyorlar, ya da neden böyle bir şey yapıyorlar anlam veremiyorum. Neyin peşindeler acaba? Tam lastiğime battığını görüyorum ve daha fazla içine girmesin diye durup lastiğimi temizliyorum. Zaten iyice eskimiş lastiğim her an patlamaya hazır. 🙂
Saatimiz 16.40 ve Muğla giriş tabelasındayız. Buradan sonra merkeze pek yolumuz kalmadı. Tepeyi aştıktan sonra sal gitsin. 🙂 Hava kararmadan ulaşmış olmamıza çok seviniyorum. Karanlıkta bisiklet kullanmayı pek sevmiyorum. 🙂
Hep birlikte merkeze kadar geliyoruz ve bu güzel tur için teşekkür ederek ayrılıyorum. Aracımın yanına gidip bisikletimi katlıyorum. Bagaja koyduktan sonra Akyaka’ya doğru yola çıkıyorum. Bu şekilde birçok tura katılabilirim artık. 🙂
Tur arkadaşlarım Kemal Yazıharman, Murat Bolel ve Atilla Ata’ya çok çok teşekkürler. Hava soğuk olsa da hep birlikte sıcak bir ortam oluşturduk. Toplamda 72 km pedal çevirmişiz… Yeni turlarda buluşmak dileği ile…
Muğla, Belen Kahvesi, Yatağan, Muğla Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…