16 Temmuz 2011
Bağ evinde Güzel bir uykunun ardından kahvaltımı dün aldıklarım ile yapıyorum. Karnımı bir güzel doyurdum, artık hedefimize gidecek güce kuvvete sahibim. Kevser, Emre Abi ve Mehmet Abi ile birlikte Ankara’dan yola çıktılar Beypazarı’na geliyorlar. Onları bekliyorum, geldikten sonra hep birlikte Kıbrıscık’a doğru pedal çevireceğiz. Saat 9:00 gibi burada olacaklarını söylemişlerdi, bende geç kalmamak için Beypazarı Maden Suyunun fabrikasına giderek onları bekliyorum.
Saat hızla geçiyor ama ne gelen var ne giden. Arada Kevser ile görüşüyorum ama hala yolda olduklarını söylüyor. Bende kapıda ki güvenlik görevlisi ile muhabbete devam ediyorum. Maden suyu içmekten artık midem delinecek. 🙂 Maden suyu taşımak için gelen kamyoncu abiler ile de muhabbet devam ediyor. Saat 8:30 oluyor, kimsecikler yok. 9:00 yine kimseler yok… Nerede kaldı bu bizimkiler?
Saat 9:30 gibi Beypazarı’na iniyorlar ve buraya gelmeleri 10:00’u buluyor. Bu sırada bende burada iki saatte direk oldum. 🙂 Olsun ama dostlar için beklemeye değer… Saat tam 10:09’da ufukta belirdiler… Kevser, Emre Abi, Mehmet Abi ve Eşşekli teyze… 🙂
Hep birlikte buluştuktan sonra onlarda maden sularını içiyorlar. Sonrasında ise yolumuza koyuluyoruz. Önümüzde çok uzun bir tırmanış bizi bekliyor. O nedenle pek kastırmıyoruz ve muhabbet ederek pedal çeviriyoruz. Kıbrıscık’a 44 km yolumuz varmış henüz…
Yolumuz İnözü vadisinde bir süre ilerledikten sonra çıkış biraz daha sertleşiyor. Herkes kendi temposunda çıkıyor. Önde gidenler ise uygun bir yerde grubun toparlanmasını bekliyor.
Yolumuzun üzerinde bir çeşmede su takviyesi için duruyoruz. Aman Allah’ım o da ne? Dut ağacı ve üzerinde renk renk dutlar var. Hemen koparıp mideye indirmeye başlıyoruz. Arkadan gelenlerde bundan nasipleniyor.
Bu güzel moladan sonra yine yoldayız. Rampa olduğu için hızlanamıyoruz da, yavaş yavaş tırmanıyoruz. Yolumuzun manzarası çok güzel ve trafikte çok değil.
Sert tırmanış başladı, her fırsatta mola veriyoruz. Hava da epey sıcaklaştı. Şırıl şırıl terler damlıyor yüzümüzden… Elimizi yüzümüzü yıkamak için çok iyi geliyor bu molalar…
Ardımızda kalan köy manzaraları çok güzel görünüyor.
Arkadaşlar geliyorlar, ben haftalardır yollarda olduğum için sorun yok. Tırmanıyorum rahat rahat…
10 km kadar yol gelmişiz, Kıbrıscık’a 34 km yolumuz kalmış. Burada durup arkadaşların gelmesini bekledikten sonra hep birlikte devam ediyoruz.
Kevser ve Emre Abi geliyorlar… Mutluyuz bu yollarda… 🙂
Yolumuza devam ederken bu manzara beni şaşırtıyor. Karayollarına ait çeşme otlar arasında kaybolmuş ve kurumuş…
Tırmanış hala devam ediyor, kaç km oldu hiç bilmiyorum. 10 km’yi çoktan geçtik ama onu hatırlıyorum. Karaşar kavşağına geldik, buradan sonra tırmanış bitti sansakta devam ediyor.
Köroğlu Dağlarına giderek yaklaşıyoruz, buralar ise o dağların uzantısı…
Yol kavşağında kısa bir mola daha veriyoruz. Biz Kıbrıscık’a doğru devam edeceğiz. Ama birgün şu Eğriova’yı görmeyi de isterim.
Arkadaşları beklerken gördüğüm gizli güzellikleri her fırsatta fotoğraflıyorum…
Ardımdan ilk olarak Kevser geliyor ve pozunu veriyor…
Hemen ardında ise Emre Abi geliyor…
Son olarak ise Mehmet Abi geliyor, onu da fotoğraflıyorum…
Sonra aynı yerde bende çekilmek istiyorum ve makinemi Kevser’e verdiğim gibi aynı yere gidiyorum…
Kavşakta bir süre dinlendikten ve fotoğraf çekildikten sonra tekrar yolumuza devam ediyoruz. Rampa hala devam ediyor tabi.
Birkaç km daha tırmandıktan sonra karşımıza geçit zirvesi çıkıyor. Evet bir geçidi daha çıkmış olmanın mutluluğu ile hemen fotoğraf çekiliyoruz. Yoldaşım Kevser’i de tabelacı yaptım ya, ölsemde gam yemem… 🙂
O kadar mutluyum ki, ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Çeşit çeşit pozlar ile fotoğraf çektiriyorum… 🙂
Buradan sonra normal şartlara göre inmemiz gerekiyor. Ama çok hafif indikten sonra yine aynı hafiflikte tırmanmaya başlıyoruz. Neler olduğunu anlayamıyorum. Haritaya göre tek geçit görünüyordu, çok çıktık… bir yerlerden sağlam ineceğiz ama bunu hissedebiliyorum.
Neredeyse 20-25 km’dir tırmanıyoruz. Yeter artık ama değil mi? Birazcıkta Kıbrıscık’a doğru inelim. 🙂
Sevgili yoldaşım Kevser’den bir kare… O kadar rampaya rağmen hala yüzümüzün gülmesi ne güzel birşeydir…
Veeee yine bir geçit zirvesine ulaşıyoruz. Ahlatlık geçidi ile aynı rakıma sahip Burgaz geçidindeyiz. Bu en çokta beni mutlu ediyor ve yine hemen sarılıyorum tabelaya… Yoldaşım ile keyifli kareler çekiliyoruz…
Buradan sonra nihayet beklenen inişe geçiyoruz. Karnımızda epey acıktı, uygun bir yer buluyoruz ve duruyoruz. Arkadaşların getirdiği çıkınları açıyoruz ve afiyetle mideye indiriyoruz. Konuşacak o kadar çok şey var ki bir an bile susmuyoruz. 🙂
Mola verdikten sonra yola devam ediyoruz. Merak ettiğimiz Karagöl ise mola verdiğimiz yerin hemen bir km altındaymış. Bilsek orada dururduk diyoruz ama iş işten geçmişti bile. Bizde durup fotoğraf çekerek yolumuza devam ediyoruz.
Güzel inişe daha fazla beklemeden devam ediyoruz. Bu arada kakara kikiri derken Kıbrıscık’a 13 km yolumuz kalmış.
Kevser’in gözlüğünden balıkgözü bir fotoğraf… 🙂 Pardon Kevsergözü… 😀
Yolda dedikodu yaparak giderken sert iniş başlıyor ve herkes kendi hızında inecek şekilde ayrılıyor. Hızla iniyoruz ama bir süre sonra iniş bitiyor, hemen ardından duvar gibi bir tırmanış başlıyor. Hafif çıktıktan sonra Emre Abi ve Mehmet Abinin gelişlerini fotoğraflıyoruz.
Köprüyü geçer geçmez sert rampaya vuracaklar… 🙂
Bu rampayı da sabırla çıkıyoruz, Kıbrıscık’a pek yolumuz kalmadı. Hepsi çıkış olsa ne yazar ki bize. 🙂 Yollar bizim, coğrafya bizim…
Tırmanışa devam ediyoruz, Kıbrıscık’a dalgalı yol ile giriş yapacağız…
Çık çık çık çık…. 🙂
Saatimiz neredeyse 17:00 oldu ve biz Kıbrıscık’a giriş yaptık. Buradan sonra daha 3-5 km daha gideceğiz. Kamp alanı Kıbrıdcık’ın biraz üstünde kalıyor.
Merkeze gidip akşam yemeği için alışveriş yapıyoruz. Aramızda para topluyoruz ama arkadaşlar beni misafir olarak parayı almıyorlar. Bu beni üzüyor, ama elden birşey de gelmiyor. İyi ki varsınız dostlar. 😉
Bu sırada bende çevreden kareler çekiyorum. Tarihi evleri, değişik yapıları fotoğraflıyorum.
Alışverişin ardından erzaklarımız ile kamp alanına doğru yola çıkıyoruz. Yol tekrar çıkış ve toprak zemin. Bugün akılda kalan tek kelime “rampa” olsa gerek. Normalde bugün Serkan Önhan’da aramızda olması gerekiyordu. Ama sabah işten çağırılınca gitmek zorunda kalıyor. Nihayet işi bitmiş ve otostop ile bize yetişmeye çalışıyor. Akşama kadar burada olur diye ümit ediyoruz.
Rampalar iyice sıkmaya başladı. Bir an önce bitsin istiyoruz artık. Nerede bu kampa alanı? 🙂 Geride kalan manzara ise çok güzel…
Nihayet kamp alanına geldik. Hemen kendimize uygun bir yer bakıyoruz. Bulduktan sonra da çadırlarımızı kuruyoruz. Çok geçmeden de Serkankam geliyor. Kadro tamamlandı, muhteşem bir akşam bizi bekliyor.
Çadırlarımızı kurup, üzerimizi değiştikten sonra yemek için hazırlık yapmaya başlıyoruz. Bugün hava dolunayda var, çok güzel bir akşam olacak…
Kamp ateşimizi müsaade edilen yerde yakıyoruz ve yiyeceklerimizi pişirmeye başlıyoruz. Karnımızı doyurmak için sabırsızlanıyoruz, kurt gibi açız…
Karnımızı bir güzel doyuruyoruz ve sonrasında birçok kişi ateşimizi istiyor. Bizde gelen birkaç kişiye veriyoruz. Bundan sonra çay sefası geliyor. Ama demlemek epey vakit alacak gibi…
Çay demleme olayına pes ediyoruz ve biraz ileride büyük bir ateşte demliyorlarmış. Oraya gidiyoruz, ateşin hemen yanında kendimize yer buluyoruz ve çekirdeğimiz ile birlikte çaylarımızı yudumlamaya başlıyoruz. Bu esnada akşam sefamız resmen başlamış oluyor.
Çaylar, çekirdekler, bisküviler, şarkılar, türküler, muhabbetler derken muhteşem bir gece geçiriyoruz. Yatmak üzere çadıra gidiyoruz ama muhabbete doymamışız ki ben Kevser’lerin çadırına gidiyorum. Ben, Serkankam ve Kevser ile birlikte fısıldayarak muhabbet ediyoruz. Sonrasında ise aynı çadırda uyuya kalıyoruz…
Gün Toplam Km: 50,61 | Ort. Hız: 11,4 | Max. Hız: 58,9 | Bisiklet Kullanma Süresi: 04:25:41
Tur Toplam Km: 230,72
3.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Beypazarı – Kıbrıscık); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgilerimle…
rampalar…tam benlik miş :)…ama akşam sefası güzel olmuş…ama şu kamp alanı nasıl bir yer ,pek anlamadım…
ayağına sağlık serkan kardeş…..
benim planlayıp da gidemediğim bir rota idi.
ayrıca ankara-bolu hattının güzel ve sakin bir alternatifi…
devamını merakla bekliyoruz….
son olarak gittiğin güzergahları gösteren harita ve yükselti tablolarını nereden ve nasıl çıkadığını tarif edersen çok iyi olur..
selamlar saygılar….
iyi pedallar….
Merhaba Semih Hocam,
Kamp alanı linkte ki fotoğraf gibi bir yer..
http://www.dask.org.tr/adam_2011/fotolar/yarisma_fotolari/1.jpg
Doğa Araştırmaları Sporları ve Kurtarma Derneği’nin Anadolu Dağ Maratonunun olduğu gün oradaydık…
Çok teşekkürler Kürşad,
Yol çok keyifli, bir o kadarda zordu ama. Doğa açısında muhteşem manzaralar vardı. Tavsiye ederim her daim…
Haritaları mapmyride sitesinden çıkartıyorum. Biraz kurcalarsanız bulursunuz…
Sevgiler…