24 Haziran 2012
2012 Haziran ayının son Pazar gününde “Şehirden Şehire Bisiklet Turlarımıza” daha önce pedal çevirmediğim farklı bir rota ile devam ediyoruz. Afyon’dan yol çıkıp İhsaniye ve Seyitgazi ilçelerinden geçerek Eskişehir’e gidiyoruz… Ediyoruz, yapıyoruz, gidiyoruz diyorum ama sadece ben varım bütün rotada. 🙂 Yoldaşım ile birlikte olduğumuz için bizli sizliyim yani anlayacağınız. 🙂
Tur duyurumu yaptıktan sonra tura katılmasını istediğim Eskişehir’den Oktay Abiyi arıyorum. Kısaca planımı açıklıyorum ve onunda aklına yatıyor. Sadece sabah erken Afyon’da nasıl olabilir onu araştırıyoruz. Bir şekilde onu da hallediyoruz ama gel gelelim tura çıkmamıza bir gün kala Oktay Abi işleri dolayısı ile gelemeyeceğini söylüyor. Bu beni biraz üzüyor tabi ama sağlık olsun yapacak birşey yok. Gelemeyeceği için o da üzülüyor tabi ki ve araç ile Seyitgazi ilçesinden beni karşılayacağını söylüyor. Hemde eşi ve minik kızı İpek ile. Bu güzel haber sonrasında üzüntüm biraz olsun hafifliyor.
Oktay Abi’den sonra gelen mesaj ile biraz daha sevindim. Afyon’dan 17 yaşında ki Taha isimli bir arkadaş, ailesinden izin alabilirse Afyon otogarda karşılamak ve sonrasında bir süre pedal çevirmek istiyor. Bu beni de çok mutlu eder, diyerek cevaplıyorum mesajı…
Cumartesi günü otobüsümün hareket saatine kadar Marmaris’te vakit geçiriyorum. Saat 22:30’da hareket edecek otobüsüm içim 22:00’de otogarda oluyorum. Çok geçmeden otobüs geliyor ve perona yanaşıyor. Ama otobüsün modeline göre bisikleti yerleştirmem çok zor olacak. Şoför ile ayaküstü konuşuyoruz ve en sonunda bakalım bir yol buluruz cevabı ile rahatlıyorum. Ankara’ya giden aracın neredeyse tek Afyon yolcusu benim. Aslına bakılırsa bu güzel haber. Afyon’a ait bagajda sadece bisikletim gidecek. 🙂
Araç hareket etmeden birkaç dakika öncesinde yüklüyoruz bisikletimi ve Muğla’da tekrar kontrol için indir bindir yapıyoruz. Onun dışında Afyon’a kadar çok huzurlu ve sorunsuz sıkıntısız bir yolculuk geçiriyorum.
Saat sabahın 5:40’ı ve otobüs Afyon otogarına giriş yapıyor. Muavin arkadaş hazırlanmamı söylüyor ki, ben hep hazırım bilmiyor. 🙂
Otobüsten iniyorum ve bisikletimi de indiriyorum bagajdan. Topluyorum bir solukta, ama tabi bir sorun var. Titriyorum üzerimde ki tişört ile. Hayda, daha dün gece terden ve sıcaktan bunalmıştım oysa ki. Hemen çantamdan uzun kollu formamı çıkartıp giyiniyorum. Saat 05:50 ve ne gelen var ne giden. Bende vakit kaybetmemek için yola çıkıyorum. Öncesinde Afyonkarahisar otogarından bir kare, yola çıkmayı bekleyen yoldaşım ile birlikte.
Güneş henüz doğarken sabahın seherinde pedal çeviriyorum. Çok mutluyum, güne böyle başlamak kaç kişiye nasip olur ki? Yolda devam ederken de karşı şeridi kontrol ediyorum, arkadaş gelip geçmesin diye.
Çevreyolunda ilerlediğim için Afyon karşımda kalıyor. Durup bu güzel şehri fotoğraflıyorum. Daha önce bu şehre geldiğim için tekrar burada vakit geçirmiyorum. Hızla Eskişehir’e kadar sürecek olan yolculuğuma dönüp, pedalımı çeviriyorum.
Eskişehir’e döneceğim kavşağa 10 dakika içinde ulaşıyorum ve fotoğraf çekip yoluma devam ediyorum.
Kavşağı dönüp yoluma girer girmez diğer taraftan bir bisikletçinin otogar yönüne döndüğünü gördüm. Selam vermek adına ıslık çaldım ve beni görmesini sağladım. Beni görünce el salladım ve durup geriye döndü. Bu arkadaş yanıma geldiğinde anlıyorum ki beni karşılamak ve birlikte biraz olsun pedal çevirmek isteyen dostumuz Taha imiş.
Onu görünce çok seviniyorum ve hemen ayaküstü tanışıyoruz. Daha önce internet ortamında yazışmıştık ama böyle karşılıklı muhabbet etmek çok daha farklı.
Taha ile muhabbet ederek yolumuza devam ediyoruz. Kardeşim hemen hemen benim bütün turlarımı okumuş. Anlattığım hemen herşeyi biliyor, bu da beni mutlu ediyor tabi. Yazdıklarımız gerçekten boşa değilmiş onu anlıyorum. Teşekkür ediyorum yazılan her kelimeyi okuyan arkadaşlarıma.
Kendi tempomuzda güzel güzel giderken Afyon çıkışında fotoğraf çekilmek için duruyoruz.
Bu sırada güneş giderek yükseliyor ve muhteşem manzarasında bizlere şölen sunuyor. Üzerimize gelen her bir güneş ışını vücudunuzun biraz daha ısınmasına neden oluyor.
Afyon’u geride bırakır bırakmaz henüz hayata başlamamış Erenler’den geçiyoruz. Burada hiç durmadan ve oyalanmadan yolumuza devam ediyoruz.
Erenler’den sonra karşımıza çıkan tabela da ilk hedefimiz olan İhsaniye’ye 25 km kaldığı yazıyor. Keyfe keder yapmış olduğumuz programa itaat ederek pedallarımızı çeviriyoruz. Mantığımız her zaman ki gibi, önemli olan yolda olmak…
Daha 17 yaşında bisiklet sevdalısı kardeşimiz Taha’yı çekmeden olmaz. 😉
İlk çay molamızı, hatta kahvaltı molamızı vereceğimiz Gazlıgöl’e geldik. Buraya kadar yanımızdan gelip geçen araçlar, otobüsler hep 31 Hatay plakalı. Hatay’da mı pedal çeviriyoruz diye şaşırmış durumda bakıyorum hepsine. Meğerse, burada ki termal turizmine gelmiş hepsi.
Gazlıgöl merkezine geliyoruz ve çay için uygun bir yere çöküyoruz hemen. Taha yanına aldığı kekleri çıkartıyor çantasından. Hemen iki çay siparişimizi de veriyoruz. Ohhh değmeyin keyfimize. 🙂
İki bardak çay içtikten sonra, hareket etmeden önce Gazlıgöl’den de birkaç fotoğraf karesi alıyorum. Artık hazırız yolumuza devam edebiliriz…
Gazlıgöl çıkışındayız ve İhsaniye’ye 15 km yolumuz var. Taha İhsaniye’ye kadar gelecek ve buradan geriye Afyon’a dönecek. O zamana kadar vaktimizi güzel değerlendirmemiz gerekiyor, Taha’Nın bu turdan keyif alarak geri dönmesi tek isteğim…
Yolumuz dar ve taşıt trafiği çokta yoğun değil. 🙂 Hatta bu yolda giderken karşımızdan gelen 10 araca karşılık bizimle aynı yöne giden araç sayısı 1’di. 🙂 O nedenle de çok rahat yol alıyoruz.
Güle oynaya pedal çevirdiğimiz yol sonucunda saat 08:00’de Afyon’un en küçük ilçesi İhsaniye’ye giriş yapıyoruz. Buraya 5-6 km kala Taha’nın lastiğinin patladığını farkediyoruz. Delik küçük olduğu için yavaş yavaş kaçırıyor havayı. Beni oyalamamak adına arada havasını tamamlayıp İhsaniye’ye kadar böyle geliyor. 🙂
İlçe girişinde bulduğumuz petrol istasyonuna giriyoruz. Burada artık Taha’dan ayrılıyoruz. Lastiğini yapacağı malzemelerinin hepsinin tam olduğunu ve benim gönül rahatlığı ile yoluma devam etmemi istiyor. Teşekkürler kardeşim, sabahın köründe kalkıp geldin ve benimle buralara kadar pedal çevirdin. Dilerim birgün tekrar bir yerlerde pedallayabiliriz.
Taha’yı petrolde bırakıp rotama geri dönüyorum. Önce ilçe merkezine girip kısa bir mola vereeğim ve ardından Eskişehir’e doğru pedal çevirmeye devam edeceğim. İhsaniye küçük bir ilçe olduğu için görülecek pek bir yeri de yok.
Burada bir market önünde durup maden suyu içiyorum. Bu sırada işletmeci abi ile muhabbete başlıyoruz. İlçenin konumundan ve Afyon’un en küçük ilçesi olasından bahsediyor. Ayaküstü 5 dakikalık muhabbet güzel oluyor ve ben daha fazla gecikmeden birkaç fotoğraf çekiyorum ve yoluma koyuluyorum.
Afyon’dan Eskişehir’e Bisiklet Turumun plakası her “Şehirden Şehire” turunda olduğu gibi yine bisikletimin önünde asılı duruyor.
İhsaniye’den sonra girdiğim yol o kadar güzel ki tarifi mümkün değil. Ara köy yollarından Afyon – Eskişehir yoluna bağlanacağım. Burada çok keyif alıyorum, o kadar güzel ve sakin bir yol… Yol ikiye ayırlıyor hemen ilçe çıkışında, tabi ki sağ taraftan dostum… 🙂
Bak yaaa… 🙂 Mutlu insan profili bu işte. Karşısında yılan gibi kıvrılarak giden bir yol, yanında yoldaşı, bir yerlerde onu düşünen ve onun düşündüğü dostları ile, tek başına ama yalnız değil… 😉
Buralar bana Güneydoğuda pedallıyormuşum hissi veriyor. Kurak ve sarı sarı her yer. Çok değişik hissediyorum kendimi. Biraz ileride yine benim gibi tek başına duran ağaca selam verip öyle devam ediyorum yoluma. 🙂
Issız ve sakin yolları hep sevmişimdir, işte yine onlardan birisindeyim. Çok uzun sürmeyecek ama, Afyon – Eskişehir yoluna kadar böyle. Bende o nedenle tadını çıkartarak pedalımı çeviriyorum.
Kayıhan Kasabasına ulaştım. Burası biraz önce bahsettiğim Afyon – Eskişehir anayolu oluyor. Geldiğim yola göre buranın trafiği biraz daha fazla. Tabi ki yine diğer ana yollar gibi değil. Rahatsız edici bir trafik yok. Hava sıcak zaten, o da olsa hiç çekilmezdi herhalde. Ama tur coşkum çok yüksek olduğu için bir şekilde onuda aşardım. Kolay kolay bu coşkumu kimse düşüremez bugün. 🙂
Ayazini Kaya Mezarları varmış biraz iç kısımlarda. Tabi rotamdan uzak olduğu için girip gezme şansım olmuyor. O nedenle yoluma devam ediyorum vakit kaybetmeden…
Sürekli fotoğraf çekmek için durmak zorunda kalıyorum. Bu güzellikleri sizler ile paylaşmak istiyorum. Her ne kadar canlı canlı izlemek kadar olmasa da gidemeyenler için hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum. Bu defa ki manzaramız haşhaş tarlası oluyor.
Çiçek açmış haşhaşlar tarlalar dolusu var.
Yolumun manzarasını süsülüyor bu tarlalar, seyrederek pedal çeviriyorum bende.
Düz ve hafiften tırmanış yol çıkıyor karşıma. Yolumun üzerinde de birkaç araç. Onlar ile uyum sağlıyorum, birbirimizi rahatsız etmiyoruz. 🙂
Sırada ki ilçeye henüz 59 km yolum var, Eskişehir’e ise 100 km. Bir önemi yok, ben yolun tadını çıkartıyorum nasıl olsa ulaşırız yolun sonuna.
Bir yol manzarası paylaşayım sizler ile… Beni diyardan diyardan alıp götüren bu yollara olan aşkımı kimse tahmin edemez. Tahmin bile etseler emin olun en az ben kadar yollarda olurlar. Ne bir tarifi var bu aşkın, ne de bir şekli şemali. Yollarda olma isteği ise sonsuzmuş gibi geliyor bana. Canım sağ oldukça bunu gerçekleştirmek tek isteğim benim.
Sol tarafıma çeviriyorum başımı gözlerim ile birlikte. Çok güzel manzara ile karşılaşıyorum. Zaten yavaş hareket ediyorum, ama yine de durup güzelce seyrediyorum bu doğa güzelliğini. Kapadokya benzeri peri bacalarını görüyorum
İşte yolda olmak bu… Sanki yollar kovan, ben bir arı, ayrılmaz ikili gibiyiz. Biliyorum belki sıkıldınız sürekli aynı aşktan bahsetmemden, kusura bakmayın artık… 🙂
Doğa da değişik gelişmiş bir çam ağacı. Ama kesinlikle insan müdahalesi vardır…
Saatim 9:30 ve artık Eskişehir il sınırları içine giriyorum. Turumun ikinci şehrinin sınırları içindeyim artık. Daha bir heyecan ile pedal çevirmeye başladım. 🙂
Hızla gidiyorum ve metreler altımdan akıp gidiyor bir su, bir hayat misali. Gökbahçe Köyüne geldim, eğer Oktay Abi gelseydi onunla burada buluşacaktık. Ama nasip değilmiş, başka tura artık… 🙂
Köyleri sırası ile geride bırakıyorum ve güzel manzaralar eşliğinde yoluma devam ediyorum. Her km yeni manzaralar, yeni güzellikler sunuyor bana.
Dereboğazı köprüsünden de geçtim, kim tutar beni? 🙂
Yine bir yol ve yoldaş manzarası sizlerle. Bu anı ölümsüzleştirmek geliyor içimden. Bisikletimi bir şekilde ayakta tutuyorum karayollarının direği sayesinde. Sonra makineme sarılıp başlıyorum bir bir çekmeye…
Buralar için söyleyecek birşey bulamıyorum ve fotoğrafları izlemeniz bile yeter diye düşünüyorum… 🙂
Seyitgazi’ye son 28 km yolum kalmış. Bir aksilik olmaz ise Oktay Abiler ile Seyitgazi ilçesinde buluşacağız. Ama daha nerden baksak 1 – 1,5 saatlik yolum var.
Hafif inişler ve çıkışlar tüm yolda olduğu gibi hala devam ediyor. Ama iyi ki böyle, yoksa dümdüz yolda çok sıkılırdım.
İşte neden iyi ki dediğimin cevabı. 🙂 4 km’lik bir iniş beni bekler. Eee o kadar çıktım, bu inişi hak ettim. Hava zaten sıcak, bu bana iyi gelecek. Tabi birde şu karşımdan esen rüzgar olmasa. 🙂 Serinletmesine birşey demiyorum ama birazda gidebilsem iyi olacak. 🙂
Çatören Baraj baraj gölüne kadar iniyorum ve baraj gölünden birkaç fotoğraf çekiyorum.
Terkedilmiş bir yer, yol manzaramdan bir enstantane oluyor.
Seyitgazi’ye 10 km kala Oktay Abi ile telefonlaşıyoruz. İlk başta hala çıkmadım yola desede, şakasını devam ettirmiyor ve Seyitgazi’ye 3-5 km birşey kaldı diyor. Bende 10 km yolum kaldı diyorum ve bana doğru geleceğini söylüyor, nasıl olsa yolda buluşuruz. Bu sırada telefon görüşmesinin hemen ardından yoluma devam ediyorum ve Seyitgazi’ye 8 km kaldığını görüyorum.
Rüzgar yine karşımdan esiyor tabi, bugün sanırım bütün gün böyle devam edecek. Hayır sorun değil de, birazda şöyle arkamdan esse hiç fena olmazdı. 🙂
Seyitgazi ilçesine 2 km yolum kaldı ama hala Oktay Abiler yok, oysa ki çoktan görmüş olmam lazımdı. Telefonlaşıyoruz ve beni görmeden geçip gitmişler bile. 🙂 Nasıl olurda bu dar yolda birbirimizi kaçırırız akıl erdiremiyorum. 🙂 Dalgınlık böyle birşey olsa gerek. Neyse ilçe girişinde buluşuruz diyerek bende girişe kadar gidiyorum. Onlarda geri dönüp ilçe girişine geliyorlar. Bu sırada bende hatıra ve koleksiyon fotoğrafımı çekiyorum. 🙂
Saat tam 12:08, Oktay Abileri beklerken hemen yanımda bulunan çocukları da çekiyorum. Çocuğun kucağında daha küçük bir çocuk ve hiç susmuyor. Sürekli ağlıyor, annesine götür diyorum. Annesi gitti diyor çocuk. Yazık yaaa…
Oktay Abi, eşi Esra Abla ve kızları minik İpek geliyorlar . 🙂 Ayaküstü selamlaşıp ilçe merkezine devam ediyoruz. Burada yemek molası vereceğim, öyle planlamıştım. Hatta birlikte yeriz diye de düşünmüştüm. Ama onlar tok gelince tek başıma yemek zorunda kalıyorum.
İlçe merkezinde bir lokantaya oturuyoruz ve ben karnımı doyuruyorum. Bu sırada Oktay Abi ile muhabbete başlıyoruz. Ardından bisikletimi lokantaya emanet ederek Seyyid Battal Gazi Türbesini gezmeye koyuluyoruz. Türbeden bir kaç fotoğraf sizlere…
Tabi arada bir fotoğrafta Oktay Abi ve minik İpek’ten.. 🙂 Geleceğin bisikletçisi İpek… 🙂 Çok şirin ve ilgi çekici.. (Maaşallah diyelim lütfen) Amcamın birisi çok sevdi onu ve alıp gezdirdi, hediye bile verdi. 🙂
Türbeye girip duamızı okumayı ihmal etmiyoruz tabi.
Artık dönüşe geçeceğiz ve çıkışta ki güvercin dikkatimi çekiyor. Sıcaktan uyumuş kalmış yukarıda. 🙂
Seyitgazi ilçesinden genel bir görüntü…
Bu son kareden sonra artık yola çıkmaz zamanı geliyor. Planıma itaat ederek devam ediyorum yoluma. Şimdiye kadar herşey yolunda gidiyor. Bir aksilik olmaz ise istediğim saatte de Eskişehir’e ulaşmış olacağım.
Seyitgazi’yi geride bıraktıktan sonra hızla pedal çeviriyorum. Oktay Abiler Seyitgazi’de kaldılar, birazdan gelip beni yakalarlar nasıl olsa. O nedenle bir gözümde arkamda…
Arada sadece fotoğraf çekmek için duruyorum onun dışında pedala devam… 🙂
Bu arada bir tırın rüzgarına giriyorum ve 45-50 ortalama ile yol alıyorum yaklaşık 10-15 dakika boyunca. Bu çok iyi geliyor bana. Bütün yolun rüzgarından sonra güzel oldu. Biraz olsun rahatladım, rampaları bile hızla çıktım. 🙂
Artık Eskişehir’e 30 km yolum kaldı, inişler ve çıkışlar ve rüzgar devam ediyor tabi.
Biraz daha gittikten sonra Oktay Abi yanımda beliriyor ve önümde giderek bana deryal oluşturuyor. 🙂 Bu sayede tır kadar olmasa da rüzgarımı kesiyor ve beni rahatlatıyor. Güzel ortalama ile Eskişehir’e doğru yolumuza devam ediyoruz.
Su takviyesi için bir çeşmede duruyoruz. Tam da mezarlığın yanında durmuşuz ve cenaze varmış. Suyumu doldururken, pide ve ayran ikram ettiler. Çok aç değilim ama ikramı geri çevirmiyorum ve oracıkta mideye indiriyorum.
Mola sonrası Oktay Abinin aracının deryalinde yolumuza devam ediyoruz. Saat 14:45’te Eskişehir’e giriş yapıyoruz ve Oktay Abinin evine doğru çeviriyoruz rotamızı. Bursa yoluna yani…
Saat 15:00’de ulaşıyoruz Oktay Abinin evine. Bisikletimi aşağıya koyuyoruz ve eve çıkıyoruz. Hemen yol yorgunluğunu ve terimi atmak için duşa giriyorum. Ardından biraz vakit geçirdikten sonra dışarıya gezmeye çıkıyoruz. Aşağıda gördüğünüz parka gidiyoruz. Buraya Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunan kulelerin temsili heykeli yapılmış. Bunlardan bazıları mesela bir çoğumuzun tanıyacağı gibi Galata Kulesi, Kız Kulesi, Antalya Yivli kule ve niceleri…
Parkta çok güzel vakit geçiriyoruz ve karnımızı da doyuruyoruz. Gölette ki ördek ve arka tarafta ki gemiyi de çekmek gerek diye düşünüyorum. 🙂
Buradan sonra eve gidiyoruz ve orada da muhabbet hoş beş vakit geçiriyoruz. Saat 21:00 gibi Oktay Abi ile dışarı çıkıyoruz. Gürkan yazısında daha önce buraya geldiğinde gittiği bir kafeden bahsetmiş. Nil bunu görüp beni bilgilendiriyor, tabi aynı zamanda Gürkan’ı arayarak bende daha ayrıntılı bilgi alıyorum ve oraya gidiyoruz. Gezgin kafesi olan yere geliyoruz ama işletme sahibi yine bir seyahat için yurt dışındaymış. Tanışmak nasip olmuyor, bir daha ki sefere diyoruz artık. Birer kahve içtikten sonra kalkıyoruz ve ben otogarın yolunu, Oktay Abi ise evin yolunu tutuyor.
Otobüsüm Bursa’dan geliyor, beni alıp Marmaris’e devam edecek. Ama yaz dönemi bagajlar yoğun olduğu için bisiklet sorun olur diye korkmuyor değilim. Tabi otobüs gelince görüyorum ve korktuğum başıma gelmiyor bir güzel yerleştiriyoruz bisikletimi bagaja. Marmaris’e kadar sürecek olan uykuya otobüse biner binmez başlıyorum. 🙂
Toplam Km: 166.70 Km | Ort.Hız: 23.6 | Max.Hız: 72.0 | Bisiklet Kullanımı: 07:02:50
Sevgilerimle…
Tebrik ederim süper ve hızlı bir tur olmuş serkan kardeş. bizler için örnek ve cesaretlendiren bir bisikletçisin. Sağlıklı mutlu güçlü pedaller
ayaklarına sağlık abi seninlea tanışmak seninle pedallamak büyük keyifti benim için .ben teşekkür ederim.inşallah yine başka rotalarda beraber pedallamak ümidi ile…
166 km..yine formdasın taşıdelen..fotolara bayıldım yine…çok güzel an’ lar yakalamışşın…tşk.ler
vavvvvvv 166 km 23 ortalama ile tebrikler senle yola çıkılmaz artık :)))))) keşke ayazinine girseymişsin 4 km için orayı görmemen yazık olmuş bi ara buralara gel bekliyorum yolun açık olsun
“Tahmin bile etseler emin olun en az ben kadar yollarda olurlar.”
merak tme dostum sendeki duyguyu anlayabilerek yollarda olmanın keyfini alıyorum.Dün nevşehirin ilçeleri bitti.sıra geldi aksaraya ord da kaldı 1 tane (eskil) yolundan devam etmeye devam dostum.cuartesi günü de nevşehirden niğdeye oradan dağlardan geçerek çiftlik-güzelyurt-gülağaç-acıgöl-ürgüp hattında tam bi tur döndüm.cidden anayoldan hariç iç yollarda görülecek çok şeyler var dostum…
ayaklarına ve ellerine sağlık…
merhaba serkan ben kayseriden ali akveran bisikletle yapmış olduğun turları takip ediyoruz gercekten güzel bir turdaha olmuş umarım birgün beraber pedallarız sevgili dostum.
Günübirlik gezi için bu kadar uzun bir mesafede lastik patlaması veya başka türden bir sorun yaşamadınız mı hiç? Eğer olduysa nerede ve tam olarak nasıl olduğunu da bilmek isteriz, bizlere de tecrübe olması açısından.
Afyondan Eskişehire. Gerçekten güzel gezi, cesaret işi. Birgün şartlar müsait olursa katılmak isterim.