15 Nisan 2011 Jufat – Al Himma
Merhaba Arkadaşlar,
Ürdün’de son pedal çevireceğimiz güne başlıyoruz. Deliksiz bir uykudan dinç şekilde uyanıyorum. O kadar rahat uyumuşum ki hiç kıpırdamamışım bile. Nasıl yattıysam, öylece kalkıverdim. Hava çok güzel, neşemiz de güzel kahvaltıdan sonra pedal çevirmek için sabırsızlanıyorum. Hemen hazırlanıp yola çıkmak için diğer arkadaşları bekliyorum. Saatimiz geldiği sırada pedallar dönüyor ve Jufat’tan ayrılıyoruz. Güzergahımız bir süreliğine düz olsa da sonradan yavaş yavaş tırmanış başlıyor. Ama çok dik olmadığı için pek hissettirmiyor. Ağaçlar ile çevrilmiş yolda hep birlikte keyifle yol alıyoruz.
30 km kadar hiç durmadan gidiyoruz. Hatta o kadar dalmışım ki yola, bu zaman zarfında fotoğraf çekmek bile aklıma gelmiyor. Mola verir vermez herkes markete akın ediyor. Hava sıcak ve bir an önce serinlemek niyetindeyiz.
Kola alıyorum bende, çok iyi geliyor. Gördüğünüz gibi burada kolaların bir yüzünde kendi isimleri yazarken, diğer yüzünde ise arapça olarak yazıyor.
Molanın ardından tekrar yolumuza koyuluyoruz. Ara ara köylerden geçiyoruz, trafik ise çok yoğun. Buralar çiftçilik ile uğraşan yerler. Sabah saatleri olduğu için toplanan mahsüller pazarlara yetiştirilme derdinde. Yol kenarlarında da yüzlerce satış yapan tezgah vardı.
Artık çok fotoğraf çekemiyorum. Grup ile hareket ettiğimiz için, daha öncede söylediğim gibi fotoğraf çekmek zor oluyor. O nedenle gruptan kopup arka tarafa gitmek her zaman kolay olmuyor. Bende artık molalarda çekmeye çalışıyorum.
Saat 12 dolaylarında yemek molasına duruyoruz. Menümüz her gün olduğu gibi aynı. Hafif birşeyler yolda giderken bizi rahatsız etmiyor.
Yemek yediğimiz yerin manzarası ise burası. Seralar… 🙂
Arkadaşlarımızın bisikletleri bizim gibi dinleniyor.
Yemek molasınında tıka basa doyduktan sonra tekrar yoldayız.
Herkesin keyfi yerinde ve firesiz pedallar dönüyor. Sıramız hiç bozulmuyor ve sıra ile önü çekiyoruz.
Yine bir köyün içinden geçiyoruz, ben onları fotoğraflarken, onlarda bizleri fotoğraflıyorlar. Tabi turist polisimiz bir an olsun bizi yalnız bırakmıyor. Anonsları ile yolu bizler için açıyor.
Köyün içinden 2 km kadar yukarıya çıkıyoruz. Bu çıkış tabi birçoğumuzu zorluyor. Ama pes etmek yok tabi.
Zirveye çıkıp gelenleri bekliyoruz.
Ekibimiz tamamlandıktan sonra soğuk ve ya sıcak birşeyler içmek için oturuyoruz. Ben tercihimi yine koladan yana kullanıyorum, Hollandalı arkadaşlarımız ise çoğu yerde olduğu gibi burada da tercihlerini kahveden yana kullanıyorlar.
Arkadaşlar dinlenirken bende çevrede fotoğraf avındayım. Tabi çok birşey yakalayamıyorum.
Bir tane de benim hatıra fotoğrafım olsun diyerek fotoğraf makinemi Niko’ya uzatıyorum. Niko Alman katılımcımız…
Bu yoldan geldik, yine yolumuza bu yoldan devam edeceğiz. 2 km kadar bir iniş ile ana yola döneceğiz.
Molamız yarım saatten fazla sürüyor. Vakit sonunda tekrar yoldayız ve artık iniş başlıyor.
25-30 km’de bir mola veriyoruz. Tabi molalarda dinlenirken aperitif birşeyler atıştırıyoruz. Bu molada karşımıza çıkan şey ise halis muhlis Balık kraker oluyor. Türk malı hemde. Mutlu oluyorum görünce ve avcumu doldurarak yemeye başlıyorum.
Mola da herkes ağaçların gölgesinde dinleniyor..
Molanın ardından yolumuzdayız yine. Bu defa çevremiz piknikçi aileler ile dolu. Her 10 metrede bir aile piknik yapıyor. Çok güzel bir görüntü var. Yol boyunca her yer araçlar ile çevrili.
Bizde hızla aralarından geçip gidiyoruz. Hello hello bağırmalarına karşılık veriyoruz acele ile.
Buralarda geride kaldıktan sonra tırmanışımız biraz dikleşiyor. Aşağıda bir dere uzanıyor ama kuru, hemen karşısı ise İsrail. Çok yakınız yani, bağırsak duyulacak. Tabi karşı tarafın fotoğrafını çekmek yasak olduğu için çekemedim. Polis arkadaşlar sürekli uyardılar.
Günün bitmesine birkaç km kala Alman arkadaşımız Niko kaza yapıyor. Ambulans hemen müdahale ediyor. Durumu çok ciddi değil ama yüzünde ve vücudunda sıyrıklar var.
Kalacağımız yere geliyoruz ardından ve Niko ile burada karşılaşıyoruz. Ambulansta muayenesi yapılmış ve çok ciddi bir durumu olmadığı için burada kalmış. Neyse ki aramıza gelip konuştuktan sonra rahatlıyoruz. Hatta akşam yemeğini bile birlikte yiyoruz.
Evet kalacağımız yere geri dönecek olursak. Çok güzel bir yer, tam bir doğa içinde. Şifalı bir havuzu da var. tabi birçok arkadaşımız gibi bende dayanamıyorum ve giriyorum bu şifalı suya. Sıcak termal suyu. Havuzdan birkaç manzara.
Bisikletlerimizi de tesisin içine alıyoruz. Burada da dün olduğu gibi dışarıda yatacağız. Hatta burada kıl çadırda yok. Ağacın altına seriyoruz minderlerimizi. Burada yatacağız, hava çok güzel. O nedenle üşümüyoruz bile.
Akşam yemeğinden önce Ürdün Polisi olan Turist Polislere bugüne kadar bize yaptıkları için kısa bir teşekkür konuşması yapılıyor. Organizasyon olarak birer kravat hediye ediliyor. Ahmet ve Yunus Abimize tekrardan çok teşekkür ederiz.
Bu seremoniden sonra çevreyi gezmeye çıkıyorum. Kaldığımız yerin manzarasını buyrun izleyin.
Alican’da dayanamayıp suya girenler arasında. 🙂
Ürdünlü dostumuz Sari’da yüzüyor.
Bu güzel yerde huzurlu bir şekilde vakit geçiriyoruz. Kalacağımız yataklara geliyorum ve yemeğe kadar uzanıyorum. Muhteşem bir yer.
Akşam yemeğimizi yine yöreye özgü yemekler ile yapıyoruz. Karnımız epey doyuyor. Ürdünlü dostlarımız bize göstermiş oldukları ilgiden dolayı çok çok teşekkür ederiz.
Yarın artık Ürdün’ü geride bırakacağız. Bekle bizi Suriye… 🙂
Gün Toplam Km: 108,66 | Ort. Hız: 21,5 | Max. Hız: 65,1 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:03:11
Tur Toplam Km: 798,61
Güzergah Haritası: Jufat – Al Himma
Sevgi ve Saygılarımla…
israil işte …ama şu yataklara hasta oldum…harika görünüyorlar…ya böcek,haşarat filan yokmu…aklınıza gelmedimi…
Otelde baya iyiymiş. Şifalı bir gün.
İsrail tarafının fotosunu çekmek yasakta neden yasaklamışlar.
Yasak olsada diyelim çektik nasıl bilecekler.
Yada çektiğinizi bilseler ne gibi bir ceza uygulayacaklar merak ettim.
Ayaklarınıza sağlık.
Semih Hocam,
Gerçekten hiç aklımıza gelmedi böcek vs. Tesadüf olacak ki sabahta kimsede bir sorun yoktu. 🙂 Ama turun en güzel uykusunu bu iki günde geçirdim. 🙂
Aydıncım,
Çeken arkadaşlar vardı sanırım. Herhangi bir yaptırım uygulamıyorlar tabi ki ama. Sadece “No Photo” diye uyarı yaptılar. İsrail askerleri görüp bir sorun çıkmasından korkmuş olabilirler. 🙂