17’den 7’ye Bisiklet Turu 16.Gün (Taşkent – Seydişehir)

25 Ağustos 2012

Rahat bir uykunun ardından güzelce dinlenmiş bir şekilde uyanıyoruz. Kahvaltımızı yapmak için salona iniyoruz. Benim sabahları pek iştahım olmuyorum, ama zorla da olsa yemek istiyorum. Bugün yine tırmanışlar bizi bekliyor. Seydişehir’e kadar gideceğiz. Çünkü Konya’dan Volkan kardeşimiz bize katılacak. O nedenle Taşkent’ten çıktıktan sonra Hadim, Bozkır, Ahırlı, Yalıhüyük rotasını izleyerek Seydişehir’e varacağız. Ahırlı’ ya kadar yolumuz inişli çıkışlı. Sonrasında ise düzelecek…

Kahvaltının ardından tekrar odamıza çıkıp toparlanıyoruz. Neyse ki fazla dağıtmamışız ortalığı. Kısa sürede hazır oluyoruz ve bisikletlerimizin yanına iniyoruz. Onları da hazırladık ve yola çıkmaya hazırız. Hatıra fotoğrafı ve ardından çıkış… 🙂

Taşkent’i geride bırakıyoruz ve Hadim’e doğru pedallamaya başlıyoruz.

Hadim’e 13 km yolumuz var. Şimdilik ciddi bir tırmanış yok ama ilerisi için neler bekliyor bizi bilmiyoruz.

Sakin yollarda pedallıyoruz. Oteldeki kahvaltı nedeni ile bugün geç çıkıyoruz yola. Saat 8:40’da ancak ayrıldık otelden .

Taşkent’e yakın olan Hadim’e ulaşmak hiç zor olmadı ve saat 09:25’te ilçeye giriş yaptık. Kendi tempomuzda keyifle yol alıyoruz. Akşama kadar nasıl olsa ulaşırız Seydişehir’e.

Daha yola yeni çıktık, molaya ihtiyacımız olmadığı için Hadim’in merkezine girmiyoruz. Çevresinden dolaşarak yolumuza devam ediyoruz. Geçtiğimiz yerden ilçenin genel bir fotoğrafını çekmeyi unutmuyorum tabii.

Hadim çıkışında Bozkır’a 47 km yolumuz olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda tırmanışın başladığını da görüyoruz. Haritada göründüğüne göre geçit çıkıyoruz. Günün ilk geçidi olan Geynebeli Geçidini aşacağız. 1800’lü metrelere kadarda çıkmış olacağız.

Objektif şeklinde bardağım her zaman yanımda. 🙂 Çay içmek için, meyve suyu için, yada aklınıza gelen her türlü sıvı içecek için elimin altında. 🙂 Hadim’i geride bırakıp tırmanışın tadını çıkartmaya koyulmalıyız artık. Fotoğraf bahanesine epey dinlendik. 🙂

Kaan tırmanışta, hadi bakalım kolay gele…

İlk su molasını tırmanmaya başladıktan 10 dakika sonra veriyoruz. 🙂 Sıcak kendini hissettirmeye başladı, bahanemi arıyoruz dinlenmek için anlamadım yani. 🙂

İstemesek de çeşmeden ayrılıyoruz ve bir süre sonra karşımıza çıkan tabela ile mutlu oluyoruz. 🙂 Ne mutluluk ama anlatamam. 3 km’lik bir tırmanış bizi bekliyor. Aslında mutluluk, tırmanışın 3 km sonra biteceğini düşünmek ile alakalı. Daha uzun da olabilirdi. 🙂

Güzel manzaralar eşliğinde pedallıyoruz. Zirvede buluşmak üzere Kaan’ dan ayrılıyorum. Tırmanışlarda kendi tempomuzda çıkıyoruz. Bu ikimiz için de en doğrusu. Diğer türlü sıkıntılar olabiliyor. Kimse kimsenin hızına kendini ayarlamak zorunda değil. 😉

Şuan kaç metrede olduğumuzu bilmiyorum ama buranın geçit zirvesi olduğunu tahmin ediyorum. Buradan sonra artık inişe geçeceğiz. Kaan’ın gelmesini bekliyorum bir süre ve sonra yolumuza devam ediyoruz.

Hafif bir inişle devam ederken, manzara apayrı bir güzelliğe bürünüyor.

Evet sert inişin başlamasına pek birşey kalmadı. Kasklarımızı taktık artık inişe hazırız. Manzaranın tadını çıkartmak için biraz bekliyoruz.

Bu görünen vadinin dibine kadar ineceğiz. Hatta gideceğimiz yol bile görünüyor. Biraz dikkatli bakınca siz de göreceksiniz. Dar yolda hızlı ve dikkatli bir şekilde inişi yapıyoruz. Bir ara durmak zorunda kalıyorum. Bagajımın vidası sarsıntıdan dolayı çıkmış ve düşmüş. Bagaj lastiğe sürtünce fark ediyorum. Yanımda taşıdığım yedek vidalardan bir tanesini uydurup inişe devam ediyorum.

Korualan’a kadar geldik. Burada bir çay molasını hak ettik. O nedenle karşımıza çıkan ilk kahvede duruyoruz.İkişer bardak tavşan kanı çayı indiriyoruz midemize. Bizim yakıt da bu işte arkadaş. 🙂 Artık 20-30 km daha sorunsuzca gidebiliriz. 🙂

Eğim dikliğini kaybetsede iniş devam ediyor. Keyifle bu güzel yolda pedallıyoruz.

Saat 11:30 civarı ve Bozkır’a 30 km’den az yolumuz kaldı. Yanımızda akan derenin akışı ile aynı yönde gidiyoruz.

Saat 12:00’ye gelirken Bozkır 20 km tabelası karşımıza çıkıyor. Dere boyu inmeye devam ediyoruz. Kilometrelerdir iniyoruz, bunun mutlaka bir çıkışı olacak diye düşünüyoruz. Her an karşımıza çıkacak gibi hissediyoruz. 🙂

Evet dediğim gibi, çok değil 10 dakika sonra bozuk zeminde tırmanmaya başlıyoruz. Yol yapım çalışması devam ediyor burada. Arada sırada geçen araçların oluşturduğu toz bulutunun içinden geçerek tırmanmaya çalışıyoruz.

Bir kaç km bozuk yoldan sonra tekrar asfalttayız. Aşağıdaki fotoğrafta tankerin hemen arkasından gelen Kaan.. 🙂 Yine tırmanışın zirvesinde buluşmak üzere sözleşiyoruz.

Çıktıkça geride kalan manzara bize güç kuvvet veriyor. Kendi gücümüzle bir yere ulaşmış olmanın mutluluğunu bu şekilde çok daha iyi anlıyoruz.

Tam zirve olmasa da çeşme başında Kaan’ı bekliyorum. Su takviyesi yaparken geliyor. Artık alıştı beni çok bekletmiyor.  5 gündür birlikte yollardayız, bunun büyük faydası var. 🙂

Buradan sonra inişler ve çıkışlar ile devam ediyor yolumuz. Önümüze çıkan kavşaktan sola dönerek devam ediyoruz. Düz giden yol Konya’ya devam ediyor. Bizim rotamız ise Bozkır’a doğru…

Çok güzel manzarası olan yolda ilerliyoruz. Bu güzelliklerin arasından geçerek Elmaağaç köyüne ulaştık.

Buradan sonra Bozkır’a 10 km yolumuz kalıyor. Üçpınar’a ağaçların arasından geçerek güzel bir iniş ve hemen ardından bir çıkış ile giriyoruz.

Burası büyük bir yer, yanılmıyorsam belediyelik. Burada da oyalanmadan yolumuza devam ediyoruz.

Üçpınar’ı geçip hızla Bozkır’a doğru gidiyoruz. Ben biraz önde gidiyorum ve uygun bir yerde Kaan’ın gelmesini bekliyorum. Bu sırada yanımda bir motosikletli duruyor ve ileride Jandarma olup olmadığını soruyor. Bende Üçpınar girişinde beklediklerini söylüyorum. Arkadaşımızın ehliyeti yokmuş, o nedenle gitmekten vazgeçiyor. 🙂 Kaan gelene kadar ayaküstü muhabbet ediyoruz ve sonra o yoluna ben yoluma devam ediyoruz.

Bozkır ileride göründü, iniş tüm hızı ile devam ediyor.

Kıvrılarak aşağıya doğru inen yolda süzülmeye devam…

Fotoğraf çekmek için duruyorum ve Kaan yanımdan geçip gidiyor. Çok geçmeden aşağıdaki yolda karşıma çıkıyor. 🙂

Bozkır’a vardık sayılır artık. Karnımız acıktı, buralarda bu işi halletmemiz gerekiyor. Merkeze girip marketten bir şeyler alacağız. Ya da sadece ekmek. 🙂

Saat 13:15 gibi giriş yapıyoruz Bozkır’a. Öğle yemeğinin tam saati. 🙂

Merkeze doğru pedallamaya devam ediyoruz. Saat 13:30’da vardığımız merkezde hemen her yerde market görüyoruz. Hangisine gireceğimizi şaşırıyoruz resmen. Bu kadar çok marketi olan bir yer daha gördüğümü hatırlamıyorum. 🙂 Gözümüze kestirdiğimiz birisine girip alışverişe başlıyoruz. Ekmek, su ve birkaç çikolata dışında bir şey almıyoruz. Pekmez helvamız hala bitmedi, onu yemekten de çok mutluyuz o nedenle sorun yok. 🙂

Marketten çıkıp yemek için uygun yer bakınıyoruz. Pek görünmüyor, bizde atlıyoruz bisikletlere çıkışa doğru devam ediyoruz. Bozkır’ı ayaküstü gezdikten sonra çıkışta bulunan petrole giriyoruz ve hemen bir köşesine soframızı kuruyoruz. Menüye bakın hele. 🙂 Ekmek, pekmez helvası, gül reçeli, meyve suyu… Bunları yiyen insana yol mu dayanır bee? 🙂

Petrolün bir diğer köşesinde semah yapan heykel görünüyor…

Karnımızı doyurduk ve biraz da dinlendik. Artık çok tırmanışımız kalmadı. Birkaç rampadan sonra düzleşecek yolumuz. Bozkır’ ı geride bırakırken sıradaki ilçe olan Ahırlı’ya 19 km, Seydişehir’e ise 50 km kaldığını görüyoruz. Saat henüz 14:00, akşama çok var. Acelemiz de yok o nedenle sakin sakin pedallamaya devam ediyoruz. Bu arada Volkan ile telefonlaşıyoruz. Seydişehir’ e gelmek üzere Konya’dan otobüse biniyor.

Tırmanış başlıyor ve yine kendi tempomuzda pedallamak üzere ayrılıyoruz. Akçapınar köyünün yamacından geçerek yola devam.

Zirveye geliyorum ve beklemeye koyuluyorum. Bu sırada gitmemiz gereken yolda çalışma var. Yolu trafiğe kapatmışlar, servis yolundan gitmemiz gerekiyor. Biz bisikletliyiz, ne kadar engelleyebilir ki bizi diye düşünerek yol yapımı olan yoldan devam etmek istiyorum. Kaan’ ı beklerken elma bahçesinden birkaç elma koparmayı ihmal etmiyorum tabii. Kaan gelince fikrimi paylaşıyorum, onun da onayı ile devam ediyoruz.

Burası geçitmiş meğer, biraz ilerleyince görüyorum tabelayı. Yine kara yolları haritasında görünmeyen bir geçit. Keyfime diyecek yok arkadaş. Sarılıp makineye ölümsüzleştiriyorum hemen. Artık yola devam edebiliriz. Araç yok yolumuzda rahatça pedallayabiliriz.

Günün son tırmanışını bitirmiş olduk. Bugün artık bu kadar uzun bir tırmanışımız olmayacak. Bir süre boş yolda ilerledikten sonra yolun trafiğe kapatılma nedeni olan yapım çalışması ile karşılaşıyoruz. Evet bisikletlerden inip yükleniyoruz sırtımıza. Bu şekilde ancak geçiriyoruz. Köprü yapımı varmış meğer, sanırım çok basite aldım bu çalışmayı. 🙂 Neyseki geçtik, yola kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Bu muymuş yaa, bunun için mi yol kapatmışlar dememe kalmıyor karşımızda bir tane daha. 🙂 Bu böyle 4-5 köprü yapımı ile devam ediyor. Tarlaların içine girip bisikletlerimizi diğer tarafa geçiriyoruz. Yine de servis yolunu kullanmaktan iyidir. Yapım çalışmaları dışında yol çok güzel, trafik yok, araç yok, hiç bir şey yok. 🙂

Aliçerçi köyüne kadar geldik, buradan sonra Ahırlı’ya çeviriyoruz gidonu. Birkaç küçük tırmanış ile devam ediyor yol. Ahırlı’ya saat 15:15’de varıyoruz ve birşeyler içmek için merkeze devam ediyoruz. Bu arada aşağıdaki fotoğrafta bir şeye dikkatinizi çekmek isterim. Tabelada nüfus 800 yazıyor. Evet arkadaşlar, bu doğru. Herhangi bir yanlışlık yok. 800 nüfuslu bir ilçe burası. 🙂 Benim yaşadığım yer bir kasaba ve buraya göre 3 kat nüfusu var. 🙂

Kaymakamlığın önünden geçerken fotoğraf çekiyorum. Küçük bir ilçe olması her yerinden belli.

İlçeden Suğla Gölü manzarası muhteşem görünüyor. Bir süre seyrettikten sonra devam ediyoruz.

Ahırlı’nın tek camii olsa gerek. 🙂

Merkez denilecek bir yerde markette duruyoruz ve birer maden suyu alıyoruz. Bu sırada biraz da dinleniyoruz. İlçenin merkezi burası, o kadar küçük ki inanmak zor oluyor bizim için. 🙂 Burası gerçekten bir ilçe.. 🙂

Ahırlı ismini her duyan, bu ismin nereden geldiğini merak etmiştir. Bende merak edip araştırdım. İki tane rivayet çıktı ortaya… Bunlar;

* Selçuklular döneminde bölgede Ahu Bey isimli bir beyin yaşadığı, Ahu Bey?e istinaden de Ahurlu ismini alarak zamanla Ahırlı? ya dönüştüğüdür.

* Diğer bir rivayete göre, Selçuklular döneminde Bozkır?ı ilk fetheden Bozkır Bey? in at bakıcısının bu bölgeye yerleştiği ve Ahırlı adının buradan geldiği söylenmektedir.

Maden suyunu içtikten sonra bir de market işletmecisi abimizin ikram ettiği çayı içiyoruz. Ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ahırlı geride kaldı artık, sıradaki ilçemiz Yalıhüyük’e 4 km varmış. Bu iki ilçe birbirine çok yakın, ikisini birleştirmek mantıklı da olurmuş aslında. 🙂

Saat 15:50’de Yalıhüyük’e giriş yapıyoruz. Ama daha yeni mola verdiğimiz için buranın merkezine girmeden yolumuza devam ediyoruz.

Yol kenarında mürdüm eriği ağaçları gözümüze giriyor. 🙂 Durup birkaç tane almamak olmaz ama değil mi? O kadar büyük ki neredeyse elma kadarlar. Muhteşem lezzetliler hem de. Yiyerek pedallamaya devam ediyoruz. Biraz ileride petrolde kısa bir ihtiyaç molası için duruyoruz. Burada da sebilden meyve suyu içiyoruz. Amma beleşçi oluyorum bu turlarda ben yav. 🙂

Yalıhüyük’ten sonra yol iyice düzleşti ve ovada pedallamaya başladık. Sol tarafımızda Suğla Gölü eşlik ediyor bize. Rüzgar gibi küçük bir sorunumuz var ama buna şükür. Şiddetli olmamakla birlikte karşımızdan alıyoruz…

Düz yolda ortalamamız fena değil. Seydişehir’e 27 km yolumuz kalmış. Tabii Volkan Seydişehir’e ulaşmış bizi bekliyor. Çarşıda vakit geçirip, kamp için yer soruyormuş. Biz de arada sırada konumumuzu bildiriyoruz.

Yolun yanında bize epey eşlik eden kanaldan bir manzara…

Yine bir mola anından manzara…

Ovada pedalladığımız için fotoğrafını çekecek kayda değer birşey bulamıyorum. Tarlalar arasında kalmış yalnız ağaç dikkatimi çeken bir şey. Siyah beyaz ile daha bir yalnız sanki.. 🙂

Kaan hemen önümde devam ediyoruz Seydişehir’e doğru.

Seydişehir’e 6 km kalmış, tekrar arıyorum Volkan’ı ve çok yaklaştığımızı söylüyorum. O da geldiğimiz yöne doğru yola çıkıyor. İlçenin girişinde buluşacağız.

Saat 17:30 ve Seydişehir’e ulaşıyoruz. Yolun üzerinde gelen kişi ise Volkan. 🙂 Nedense o geldikten sonra fotoğraf çekmeyi akıl edememişiz. Aramıza katılıp bizleri mutlu etti gerçekten. Antalya’ya kadar bizimle birlikte olacak, dilerim herşey yolunda gider ve keyif alırız. 🙂

Volkan ile buluşup hasret gideriyoruz ve merkeze doğru üç kişi olarak pedal çevirmeye başlıyoruz. Bizden önce geldiği için kamp için birkaç yer bakmış. Ama tek bulduğu yer Kuğulu Park olmuş. Seydişehir’e daha önce geldiğim için orayı biliyordum, ama biraz uzak olduğu için düşünememiştim. Başka alternatif olmadığı için oraya gidip kamp kurmaya karar veriyoruz.

Ama öncesinde akşam yemeği için merkezde alışveriş yapmamız gerekiyor. Pilaki, zeytin, ekmek vs vs alıp Kuğulu Parka gidiyoruz. Günlerden cumartesi olduğu için burası ana baba günü. 🙂 Piknikçiler nedeni ile çok kalabalık. İlk olarak yetkili birilerini arıyoruz. Çadır kurmak için izin isteyeceğiz. Tabii bu hiç kolay olmuyor ve saatlerdir bir adamdan haber bekliyoruz. Olacak gibi değil, çok acıktık soframızı kurup yemeğimizi yiyelim diyoruz.

Masayı kısa sürede hazırlıyoruz ve karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Çadır kurmak için karanlığa kalmak istemiyoruz ve yine adamı arayarak durumu izah ediyoruz. Ardından birisi geliyor ve bize yer gösteriyor. Bu arada beklerken yanımıza bir baba-oğul geliyor. İkiside bisiklet sevdalısı oldukları için muhabbet başlıyor ve bitmek bilmiyor. Bu güzel dakikalar için çok teşekkür ederiz.

Çadır kurmak için izin isteyerek ayrılıyoruz ve bize gösterilen yere gidiyoruz. Yer çok güzel, hemen çadırları kurmaya başlıyoruz. Burada istediğimiz yere çadır kurma özgürlüğümüz yok, çünkü her gün sulama yapılıyormuş. Yanlış yere kurarsak gece sular içinde kalabiliriz. 🙂 O nedenle, bugün sulanmayacak yere kuruyoruz çadırlarımızı.

Hava kararıyor ve yarın gideceğimiz yol hakkında kısa bir çalışma yapıyoruz. Nereden gideceğiz, nereleri göreceğiz vs vs. Bu sırada sulama şefi geliyor. Çadır kurduğumuz yerinde sulanması gerekiyormuş. Haydaaa diyerek giriyorum konuya. 🙂 Abicim yapma etme… Başka bir abimiz bize burası sulanmayacak dedi diye kurduk. Taşımamız çok zor. Bugünlük sulama, yarın sularsın diyerek ikna ediyoruz ve bu durumu da atlatıyoruz. 🙂 Bir süre sonra da çadırlarımıza çekiliyoruz…

Gün Toplam Km: 118,02 | Ort. Hız: 18,1 | Max. Hız: 67,7 | Bisiklet Kullanma Süresi: 06:30:50

Tur Toplam Km: 1646,10

16.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Taşkent – Seydişehir); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?

Sevgilerimle…

onceki-gunorta-gunsonraki-gun

17’den 7’ye Bisiklet Turu 16.Gün (Taşkent – Seydişehir)” üzerine 5 düşünce

  • 08 Aralık 2012, 11:45
    Permalink

    ah kadirim vay kadirim ezdin bitirdin beni şimdi mezardan yazıyorum sana.

  • 11 Aralık 2012, 22:32
    Permalink

    öyle demeseydin iyiydi abi yaaaaa :)))

  • 13 Aralık 2012, 21:43
    Permalink

    yine çok güzel bir bölüm hikayesi olmuş. Emeğinize ve kaleminize sağlık. Fakat, doğrusu ben o yalnız ağaç fotoğrafının renkli olmasını tercih ederdim. Doğanın renklerini gizlemek yerine hepsini görmek en iyisi.. devam..

  • 04 Şubat 2018, 03:58
    Permalink

    Güzel bir bölüm olmuş. Bu arada yol üstündeki küçük nüfuslu ve birbirine çok yakın 2 yerin ilçe olması saçma. Son nüfus sayımına göre hangisinin nüfusu daha büyükse oranın belde statüsüyle, diğerinin de oranın mahallesi olarak eskiden bağlı oldukları Bozkır ilçesine bağlanması daha doğru olur gibi.

  • 12 Nisan 2018, 17:18
    Permalink

    Merhaba,
    cok güzel bir yazi olmus. Yalniz sitede, hicbir iletisim adresi bulamadim. Yazarin benimle lütfen iletisime gecmesini rica ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.