01 Temmuz 2012
Merhaba Sevgili Arkadaşlar,
Elimden geldiğince her pazar günü gezmeye, yeni yerler görmeye ve yeni yollar keşfetmeye devam ediyorum. Temmuz ayının ilk günü Pazar’a denk geliyor ve yine yerimde duramıyorum. Tabi öncesinden planladığım turları sırası ile gerçekleştirmek adına Cumartesi geceden atlıyorum otobüse ve doğru Akhisar’a doğru yolculuğa çıkıyorum. Akhisar’dan bisikletim ile yola çıkarak sırası ile Kırkağaç, Soma, Kınık ve Bergama ilçelerini takip ederek Aliağa’da noktalayacağım turu. Sonrasında ise yine Aliağa’dan Marmaris’e otobüs ile dönüş. Daha önce bahsettiğim gibi yeni yerler görmenin heyecanı ile bu kadar otobüs yolculuğu hiç zor gelmiyor bana. Belki de bisiklet üzerinde ki vakitten daha fazla otobüste geçiyordur. 🙂
Marmaris’ten gece 23:30 otobüsü ile yola çıkıyorum ve İzmir’de yaptığım aktarma ile 07:00’de anca ulaşıyorum Akhisar’a. Güneş çoktan doğdu ve hava sıcak. Ama şanslıyım ki Marmaris’te ki bunaltıcı hava yerine rüzgarlı bir hava var. Otobüsten indikten sonra yoldaşımı toplamaya koyuluyorum. Bu işlem çok uzun sürmüyor ve yoldaşım kısa sürede yola hazır hale geliyor. Bende otobüste yediğim keke ek olarak bir tane daha yiyorum ve artık yola çıkmaya hazırım. Saatime baktığımda ise 07:15 olduğunu görüyorum. Yapmış olduğum plan programa göre 15 dakika rötarla çıkıyorum yola. 🙂 Bu turda vaktin önemi var, çünkü Aliağa’dan Marmaris’e dönüş otobüsüm 16:15’de ve tek araç. 🙂
Uzun, birkaç haftalık turlarda vakitli gitmeyi hiç sevmem ama günübirlik turlarda böyle olmak zorunda oluyor. Aslına bakılırsa çokta üzücü olmuyor… Önümde ki yola ve plana baktığım zaman çok rahatlıkla bu yolu alabileceğimi görüyorum nasıl olsa. 🙂
Yola çıkmadan önce Akhisar otogarında bir kare fotoğraf çekiyorum ve hemen ardından düşüyorum yola.
Tabela koleksiyonuma bir kare daha eklemek adına bu tabelayı es geçmiyorum. 🙂 O nedenle yolun dğer tarafına geçerek çekiyorum fotoğrafımı. 101000 nüfusu ile birçok il merkezinden büyük olan Akhisar artık geride kalıyor.
2 – 3 km kadar gittikten sonra yolum sol tarafa dönüyor. İstikamet ilk olarak Manisa’nın kavun ile ünlü ilçesi Kırkağaç olacak. Sola dönüyorum dönmesine ama o da ne? 🙂 Dönmemle birlikte rüzgarda alnımın ortasına vurmaya başlıyor. Hadi bakalım kolay gelsin. 🙂
Haritadan rotamı biliyorum ve bakıldığında kuzey batıya doğru hareket ettiğimi görüyorum. Rüzgar ise tam kuzeyden esiyor. Sağ karşımdan alıyorum yani rüzgarı. Eğer bu rüzgar bütün gün böyle esecek olursa Soma’ya kadar zorluk çeker, sonrasında ise çok rahat ederim gibi görünüyor. Şuan için tek hedef bir an önce rüzgardan kurtulmak adına Soma’ya ulaşmak. Devam edelim bakalım yolumuza, bu kadar hesap kitap yeter. 🙂 Kırkağaç’a 24 km yolum kalmış nasıl olsa. 🙂
Karşıda görünen rüzgar güllerinden belli olmalıydı aslında buraların sürekli rüzgarlı olduğu. 🙂 Ama sorun değil, öyle ya da böyle bu yolu bir şekilde gideceğim. Büyük bir aksilik, sorun veya sıkıntı olmaz ise tabi.
Yolda genişletme çalışmaları devam ediyor, o nedenle yer yer tek şerite düşüyor yol. Trafik çok yoğun olmadığı için pek zorlandığım söylenemez. Şuan için tek rakibim tatlı tatlı esen rüzgar. 🙂 Tek başına olunca bu biraz keyif kaçırabiliyor. Bunu bir şekilde iyiye çevirmeliyim, ama nasıl? Bir an için kendimi hayallere daldırmaya çalışıyorum, başarılı da oluyorum tabi. Neleri hayal ediyor, neleri düşünüyorum kim bilir… 🙂 Bu sırada altımdan akıp giden yolları unuttum bile.
Saatim 07:50’yi gösterdiği sırada Süleymanlı kasabasından geçiyorum. Yola daha yeni çıktığım için mola verme ihtiyacı duymuyorum. Karnım tok, sırtım pek nasıl olsa. Biraz daha gidelim bakalım, bir çay molası verebilirim belki. Süleymanlı’da bir fotoğraf çekerek pedallamaya devam ediyorum.
Buradan sonra rüzgara ek olarak bir tırmanış başlıyor. 🙂 İki istenmeyenli denklem ortaya çıkıyor şimdi. Neyse ki üçüncü istenmeyenden (yağmur) hiç haber, ses, seda, kıvılcım, hissiyat vb. şeyler yok. 🙂 Olmasın da zaten… 🙂 Bu ikisi ile cebelleşmeye başlıyorum, bir üçüncüsünü kaldıramam zaten… Biraz yükseldim ya dönüp şöyle bir bakayım arkama diyorum. Süleymanlı ve karşı dağın yamacında Akhisar görünüyor.
D240 karayolunda pedallamaya çalışıyorum. Rüzgar nedeni ile istediğim tempoya ulaşamıyorum. Yine de 15-20 km/h arasında seyrediyorum…
Yola devam ederken karşıma köy ya da ilgi çekici şeyler çıkarsa ancak duruyorum. Eğer öyle birşey yok ise, kilometrelerce pedallayabilirim durmadan. Bir yandan da iyi ki var diyorum, ne gereği var canım deli dana gibi bisiklete binmenin. 🙂
Bakır Belediyesine ait Organik Köylü Pazarını görüyorum ama pazar gününden olsa gerek sadece bir tane dükkan açık, diğerleri kapalı. Bende oyalanmadan tekrar yoluma dönüyorum.
Tabi öncesinde Bakır Belediyesinden bir fotoğrafı da eksik etmeyelim…
Saatim 08:43 ve ben Kırkağaç ilçesine giriş yapıyorum. Öncelikle ilçe girişinde bulunan tabelayı fotoğraflayayım. Hemen tabelanın arkasında ve üzerinde bulunan belediyenin hoşgeldiniz mesajına, hoşbulduk cevabını veriyorum. 🙂 Sonrasında ise ilçe merkezine doğru harekete geçiyorum.
Kırkağaç ilçesinin çevreyolundan bir görüntüsü… Dağın yamacına kurulmuş küçük bir ilçe. Komanda birliği olduğu için geçim kaynağı askerler oluyor. Kısaca ilçe hakkında bilgi paylaşalım;
Manisa’nın küçük ilçelerinden biridir. Nüfusu 20 900 civarındadır. Kendi adıyla anılan ova ve yunt dağı eteklerinde kurulmuştur. 13 km. mesafedeki Soma nedeniyle fazla gelişememiştir. Ekonomisi tamamıyla tarıma dayalıdır. Küçük çaplı sanayi kuruluşlarıda hammadde olarak bölgede üretilen zeytin, domates, üzüm vb.işler. Ülke çapında ünlü Kırkağaç kavunlarının memleketidir. Ayrıca traktör galerileri ilçede oldukça faaldir. Beylikler döneminde Karasi Beyliği’na bağlı bir ilçedir.
Kırkağaç 6. Jandarma Komando Eğitim Alay Komutanlığı Kırkağaç çıkışında Soma istikametindedir ve Alay’dan hemen sonra Kırkağaç’ın mesire yeri, panayırı şeklini alan Kırkağaç çamlığı bulunmaktadır. Son birkaç senedir resmiyet kazanan Kırkağaç Çam Mesiresi çok uzun yıllardır yöre insanının tek ve en önemli eğlence kaynağıdır. Bir panayır görünümündeki mesirenin en önemli farkı ilçe insanının panayır boyunca çamlık içinde çadırlar kurarak burada konaklamasıdır. Son zamanlarda şehir dışından da misafirler ağırlamaya başlayan Kırkağaç Çam Mesiresi yavaş yavaş tanınmaya başlamasına rağmen kendini geliştiremediği için yöre insanının gözünde eski önemini kaybetmektedir. Ayrıca Kırkağaç’ta Gençlik ve Spor Müdürlüğüne bağlı bir tesis bulnur. İzci ve sporcuların kullandiği bu tesis ilçede bulunan Sarıkız Mezarlığı yakınında bulunur.
Zengin bir yerel kültüre sahip olan Kırkağaç maalesef bu kültüre yaterince sahip çıkamadığı için eski renklerini yavaş yavaş yitirmektedir. Kırkağaç insanının yemek kültürü son derece gelişmiş olup kendine has değişik lezzetlere sahiptir.
Yukarıda da okuduğunuz gibi meşhur Kırkağaç Kavununun heykelini ilçe girişinde bulunan kavşağa dikmişler. Hatta bununla yetinmeyip bir otele de ismini vermişler. 🙂
İlçe merkezine doğru girip şöyle yüzeysel olarak geziyorum ve birkaç fotoğraf çekiyorum.
Buradan sonra Soma’ya gideceğim için doğru yönü takip ediyorum. İlçe içinde biraz ilerledikten sonra bir market önünde duruyorum ve su ile maden suyu alıyorum. Mataramı dolduruyorum kalanınıda diğer suluk bölmesine yerleştiriyorum. Maden suyunu oracıkta kafama dikiyorum, her ne kadar hava rüzgarlı olsa da yine de sıcak. Biraz serinledikten sonra yoluma kaldığım yerden devam ediyorum.
İlçe çıkışında ki kavşakta ise Şehit J.Binbaşı Başayar’ın heykelini dikmişler. Hayat hikayesini de buraya yazmışlar. Bu ülke için hayatını kaybeden şehidimizi saygıyla anıp yoluma devam ediyorum.
Kırkağaç – Soma arası çok uzak olmadığı için bir süre sonra Soma beliriyor karşımda. Burada da ilçeye ulaşmak için pedal çevirmeye devam ediyorum. Yol hafiften iniş ama rüzgar hala karşımda. 🙂
Saat 09:25’te Soma’ya giriş yapıyorum. Soma’da Linyit işletmeri çokça bulunuyor ve yanlarından geçerek ilçe merkezine ulaşmaya çalışıyorum.
Yine Soma içinde kısa bir vikipedi bilgisi paylaşacak olur isek;
Manisa ilinin kuzey kapısıdır. Kuzeyden, Balıkesir’in Savaştepe ve İvrindi ilçelerine komşudur. Güneyinde Manisa’nın Akhisar ilçesinin Akhisar beldesi, doğusunda Kırkağaç ilçesi bulunur da Manisa’yı bir başka ile daha komşu eder. Soma, batısındaki Kınık ve Bergama ilçeleri ile İzmir’e 135 kilometre mesafedeki Soma’nın ilçe merkezi, Kırkağaç-Kınık-Savaştepe karayollarının kavşak noktasımda ve Bergama-Akhisar karayolu ile İzmir-Bandırma demiryolu üzerindedir. İklim ise yazlar sıcak ve kurak. Kışları soğuk, yağışlı ve kar yağışlı geçer.
Soma ilçe merkezinde fazla vakit geçirmiyorum ve bir tane fotoğraf çekerek yoluma devam ediyorum. Sırada ki ilçeye doğru hareket etmemle birlikte rüzgarında arkama döndüğünü farkediyorum. 🙂
Rizgar arkamda tempom normal olarak yükselmeye başlıyor. Gittiğim yöne bakılırsa bu şekilde epey uzun gideceğim. Tabi bir aksilik olupta rüzgar yön değiştirmez ise. 🙂 Soma’da mola vermediğim için çıkışta bir petrol istasyonunda durup soğuk birşeyler içiyorum. Aynı zamanda birazda soluklanmış oluyorum.
Yapmış olduğum plana göre artık öndeyim ve çok daha rahat hareket ediyorum. Hem rüzgar da artık benden yana, ortalamam giderek yükseliyor. 16:15’te Aliağa’dan hareket edecek otobüsüm için artık panik yapmama gerek bile yok. Kafam rahat olunca turun tadı çok daha iyi çıkacak. 🙂
Saatim 10:10 geçiyor ve ben artık İzmir il sınırlarına giriyorum. Tabelanın hemen arkasında ki ağaçlara lütfen dikkalice bakın. 🙂 Rüzgarın şiddeti ile yan yatmışlar neredeyse. 🙂 Nasıl rahat ve güzel gittiğimi varın düşünün. 🙂 Ama Soma’ya kadar aynı manzaranın tersi yönünde gidiyordum. 🙂
İzmir’in Kınık ilçesi sınırlarında pedal çeviriyorum. İlçe’ye çok yolum yok ve çevreyi seyrederek pedal çeviriyorum. İşte o sırada yanımda uzanan tali yol dikkatimi çekiyor ve hemen yoldaşımın frenlerine asılıyorum. Koca bir treni durduruyormuşum gibi siren sesleri ile duruyorum. Rüzgarın da etkisi ile hızım epey vardı tabi.
Beni tanıyanlar bilir az çok, yol manzaralarına bayılırım. Burasıda o kadar güzel ki hemen yoldaşımı yerleştiriyorum bu güzel kadraja ve fotoğraflıyorum. 🙂 Bana sonsuzluk ve özgürlük hissi vermiştir hep, sonu görünmeyen yollar. O nedenle mutlu eder beni…
Bu fotoğraf molasından sonra 10 dakika kadar pedal çevirdikten sonra turumun 4. ilçesine ulaşıyorum. Kınık, İzmir’in kuzeyinde bulunan ve Bergama ilçesi ile çevrelenmiş küçük ilçelerinden birisi.
İlçeye ulaşana kadar yol boyunca tütün tarlaları eşliğinde pedal çeviriyorum ve girişte dayanamayıp bu tarlaların bir fotoğrafını çekiyorum. Uzunca bir işlemden sonra insanların hayatını zehirleyen bu bitkinin ilk hali çokta kötü görünmüyor. 🙂
Tütünler, Haziran-Ağustos ayları arasında pembemsi renkli çiçekler açan, 0,75-1,5 m boylarında, bir yıllık kültür bitkisidir. Gövdeleri dik, silindir şeklinde, tüylü ve yapışkanlıdır. Yapraklar sapsız veya kısa saplı, büyük oval, tüylü ve yapışkan, özel kokulu ve acı lezzetlidir. Çiçekler tepede salkım durumunda bulunurlar. Tüp şeklinde, pembemsi-kırmızı renkli, tüylü ve beş sivri dişli çiçeklere sahiptir.
Bu lanet bitkiden yeteri kadar söz ettik. 🙂 Kınık ilçemize geriye dönelim artık. İlçe merkezinden geçerek Bergama’ya doğru devam edeceğim için burada da bir kare fotoğraf çekiyorum.
İlçe adını Oğuz Türkleri’nin Bozoklar kolundan Denizhan’ın oğlu Kınık boyundan alır. Türkmen aşireti adıdır. 1306 yılında Karesi Beyliği ile Türk dönemi başlamış, 1345 tarihinden sonra Orhan Gazi zamanında Osmanlı yönetimine girmiştir. Osmanlı yönetimine girene kadar alevi türkmen geleneğini sürdürmüşlerdir. Halen Anadolu’nun bir çok noktasında asimile olmadan aynı geleneği sürdüren Kınık boyu mevcuttur. İlçede Yıldırım Beyazıt Camii, İbrahim Ağazede Camii ve altı kemerli Su Kemeri önemli yapılardır.
Poyracık Beldesinden geçerek Kınık’ı da geride bırakıyorum ve Akhisar – Bergama anayoluna geri dönüyorum. İstikamet Bergama, rüzgar sayesinde tam yol ileri… 🙂
Genellikle çok nemli iklim bölgelerinde yetiştirilebilen, tek yıllık, özellikle yağı doymamış yağ grubunda olan bir tarım bitkisi olan mısırların, yeşilliğin etkisine kapılarak bir fotoğrafını çekiyorum. Burada da çok üretiliyor ve muhtemelen yağ üretimi için kullanılacaktır.
Sürekli bahsediyorum, bilmiyorum sıkıyor muyum ama rüzgar gerçekten çok etkileyici. O nedenle durup yolda fotoğraf çekmek bile aklıma gelmiyor. Bisikletim hızını aldı mı durmakta bilmiyor. 🙂 O nedenle Kınık – Bergama arasında sadece mısır tarlalarını çekmişim…
Saat 11:24’te Bergama’ya giriş yapıyorum. Öyle ki Allianoi antik şehrinden dolayı Bergama’nın ismini çoğumuz duymuştur.
Bergama için de kısa bir vikipedi bilgisi paylaşmak istiyorum…
İzmir iline bağlı bir ilçedir. Bergama, İzmir?in kuzeyinde, Bakırçay Havzasında yer alır. Doğuda Kınık, batıda Dikili, güneyde Aliağa, kuzeyde ise Balıkesir ve Manisa illeri ile çevrilidir. İl merkezine uzaklığı 103 km?dir. Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası?nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında ekonomik getirisi yüksek olan çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir. Tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.
Bergama, Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri olup, kendisine toplam 114 köy ve 5 belde bağlıdır. Karesi Beyi tarafından fethedilen Bergama uzun süre Karesi Beyliği egemenliğinde kalmış daha sonra Osmanlı devletine bağlanmıştır. 1337-1868 arası merkezi Balıkesir olan Karesi sancağına bağlı olan Bergama, 1868-1877 arası merkezi Manisa olan Saruhan sancağına bağlandıktan sonra İzmir sancağına bağlanmıştır.
İlçe girişinde bir fotoğraf alarak merkeze doğru çeviriyorum gidonumu. Burada yemek molası vereceğim. Yolda Merih Abi ile telefonlaşıyoruz. Kendisi Çandarlı’da tatilde olduğu için bana karşı yola çıktı bisikleti ile. Yolda buluşup, bir süre birlikte pedallamayı düşünüyoruz. Sonrasında o Çandarlı’ya ben ise Aliağa’ya devam edeceğiz.
Bergama ilçesinden fotoğraflar;
Burada bir lokanta bulup oturuyorum ve hemen kendime kuru fasulye, pilav sipariş ediyorum. En kısa sürede hazırlanıp servis edilecek yemek bunlar nasıl olsa. 🙂 Saat 12:00 gibi Bergama’dan hareket edeceğim ve biraz önce bahsettiğim gibi Merih abi ile buluşacağım yolda. Karnımı bir güzel doyuruyorum ve belirttiğim saatte çıkıyorum yola. İlçe çıkışında ilk çıkan tabelada İzmir’e 103 km kaldığı yazıyor. Tabi İzmir’e kadar gitmeyeceğim için bir önemi yok. 🙂 Artık son ilçe Aliağa hedefim. 🙂
Bir süre ilerledikten sonra Çanakkale – İzmir ana yoluna çıkıyorum. Yol çalışması olduğu için trafik sadece bir şeritten akıyor. Ama yol yapımı devam eden yol neredeyse bitmiş, bisiklet ile gitmemde herhangi bir sakınca yok. 🙂 Bende giriyorum bu yola ve güvenle pedal çeviriyorum.
Yine kafamı şöyle sağ tarafa çevirdiğimde gördüğüm manzara aynı. Rüzgarın etkisi ile yan yatmış ağaçlar ile yola devam. 🙂
Biraz daha bu güzel yolda keyifle ilerledikten sonra tekrar araçlar ile aynı trafikte buluşuyorum. Ama yol çalışması buralarda sona ermiş, o nedenle de yeteri kadar geniş banket var. Hızımı almış giderken bir petrol istasyonundan Merih Abi karşıma çıkıyor. 🙂 Kısa bir mola vermiş burada beni bekliyormuş. Hemen bana da bir soda ısmarlıyor ve birlikte içtikten sonra yola çıkıyoruz.
Yola çıkar çıkmaz karşımıza çıkan tabelada Aliağa’ya 30 km yolum kaldığını görüyorum. Görmesemde biliyorum ya orasıda ayrı. 🙂 Tabela ile birlikte Merih Abininde fotoğrafını çekiyorum. 🙂 Bana eşlik ettiği için mutluyum ve birlikte pedalladığımız sürece muhabbet ediyoruz.
Bu sırada yine sağ tarafıma baktığımda güzel manzaranın beni beklediğini görüyorum. Makinemi de bu defa sağ tarafa çeviriyorum ve çekiyorum. Bu fotoğrafı Buddylerim için çekiyorum, bunu da belirteyim yani. 🙂 Her ne kadar tek başına olsakta, yalnız değiliz… 😉
Merih abi ile Çandarlı kavşağına kadar 8-10 km kadar pedallıyoruz. Bu kısa sürede çok mutlu olduğumu bilmenizi isterim. Az da olsa çok güzel vakit geçirdim… Yol boyunca gelecek haftalara ait planlar programlar yaptık, geriye sadece uygulaması kaldı. 🙂
Saat 13:00’de Çandarlı kavşağından Merih Abi ile ayrılıyoruz. O Çandarlı’ya, ben Aliağa’ya pedallamaya devam. Tabii öncesinde son kez hatıra fotoğrafımızı çekelim… 🙂
Çandarlı kavşağını geçer geçmez Aliağa 22 km tabelası karşılıyor beni. Buradan sonra rüzgar yine arkamda ama yol hafiften inişler ve çıkışlar ile devam etmeye başladı. Rampalarda rüzgar özelliğini yitiriyor ve ben terlemeye başlıyorum.
Yeni Şakran’dan bir çırpıda gelip geçiyorum. Karnım tok, sıvı ihtiyacımda yok şimdilik. O nedenle durmaya da gerek yok, asılıyorum pedallara…
Artık deniz ile buluştum. Arada durup güzel manzaraları da çekmeyi ihmal etmiyorum. Özellikle de rampalarda. Dinlenmek için iyi bir bahane nasıl olsa. 🙂
Deniz manzarları ile devam ederken saat 13:45 gibi bir markette duruyorum. Meyve suyu alıp bir solukta dikiyorum kafaya. 🙂 Bana epey iyi geliyor bu ve sonra tekrar yola çıkıyorum. Rampalar yüzünden tempom düştü ve sıcak etkilemeye başladı.
O nedenle bu bölgede fotoğraf çekme sıklığı arttı. 🙂 Neredeyse her 2-3 km’de durup fotoğraf çekiyorum. Hem vaktim de var yeterince, o nedenle salıyorum kendimi. 🙂
Veee final ilçeme de saat 14:01’de giriş yapıyorum. Buraya kadar sağ salim ulaştım. Otogara kadar da sorunsuzca ulaşırsam benden şanslısı yok. 🙂 Giriş tabelasının fotoğrafını çekiyorum ve arkasına da PEDALLA stikerimi yapıştırıyorum. Ardından da ilçe merkezine doğru devam ediyorum.
Biraz daha anayoldan gittikten sonra sahil şeridine inip trafikten kurtularak pedallamaya başlıyorum. Burada da arada durarak fotoğraf çekmelere devam ediyorum tabi. Tek gitmeyi bazen bu nedenlerden dolayı çok seviyorum. Kimseyi bekletmiyorum ve engellemiyorum.
Yoldaşım ile Aliağa’nın denizi. 🙂
Aliağa ilçesinden birkaç görüntü sunalım… Yolum üzerindeki ilçelere ait bilgiler verdik, burası için de vermeyi ihmal etmeyelim ama değil mi?
İzmir iline bağlı bir ilçedir. İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege denizi kıyılarında sayıları 30’u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4’ü Aigai, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Sınırları içerisinde Petrol Ofisi, Petkim Petrokimya Holding gibi büyük şirketleri barındırmaktadır. Dünyadaki 2 gemi söküm tesislerinden birisi Hollanda’da diğeri ise Aliağa’dadır.
Her yılın yaz aylarında yapılan Emek Şenlikleri, bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için düzenlenen, yaklaşık 4 gün süren, çevre ilçe ve illerden de katılımın olduğu halk konserleriyle şenlenen bir etkinliktir.
Aliağa için uğraş verenler, Aliağa’nın bir liman kenti olması için yıllarca çalışmışlardır. Tam bir liman kenti sayılmasa da, Petkim Limanı ve Aliağa Limanı gibi limanlara bu uğraşlar sayesinde kavuşmuştur. Geniş bir plaj alanına ve bir kuş cennetine sahip olan Aliağa, daha çok yerli turistlerin ilgisini çekmektedir.
Aliağa Belediyesi…
İlçeyi yine yüzeysel gezdikten sonra otogara doğru gidiyorum. Saat henüz çok erken ama gidip otogarı bulayım, sonrasında tekrar gezmeye devam ederim diye düşünüyorum. Tam Kamil Koç’un yerine geliyorum ama birde bakıyorum ki ön lastiğimin havası inmiş. Birşey battı ve patladı muhtemelen. O nedenle hemen başlıyorum onarmaya. Önce çıkartıp yedek iç lastiğimi takıyorum, hava basarken aniden havası iniyor. Yine ne oldu diye çıkartıyorum iç lastiği ama yıllardır yanımda taşıdığım iç lastik çürümüş, o nedenle biraz hava basınca bir tarafından yırtılmış. Kolay kolay lastiğim patlamadığı için öylece hep yanımda kalmış iç lastik demek ki. 🙂
Sonra ilk patlayan lastiğime yama yapmaya koyuluyorum. 10 dakikaya kadar onu hallediyorum ve takıp havasını şişirmeye başlıyorum. Elimde ki pompa ile bir yere kadar basabiliyorum. Beni idare etsin yeter mantığı yani. 🙂 Bu sırada saat 15:00’ü geçti, otobüsüm 16:15 olduğu için burada oturup beklemek istiyorum. Yanımda taşıdığım kitabımı okuyorum bir süre, biraz da çevreyi izliyorum ve vakit geçirmeye çalışıyorum.
Bu arada vakit geçiyor ve saat 16:15 oluyor ama otobüs ortada yok. 🙂 Çanakkale’den geldiği için yolda çalışmalardan dolayı gecikecekmiş. Bunun üzerine beklemeye devam ediyoruz ve 16:40’da anca geliyor otobüs. Durduktan sonra ön lastiği sökülmüş bisikletimi güzelce bagaja yerleştiriyorum ve Marmaris’e doğru yola çıkıyorum.
Geciken otobüste ki aksilikler İzmir’de de devam ediyor ve İzmir otogarında otobüsümüzü değiştirmek zorunda kalıyoruz. Bu benim için iyi oluyor ve bisikletimi çok daha güzel konumda bagaja yerleştiriyorum. Nihayetinde saat 21:45’te Marmaris otogara iniyorum. Buradan sonra 10 km daha pedal çevirerek İçmeler’e varıyorum ve günü noktalıyorum.
Toplam Km: 130.10 Km | Ort.Hız: 23.2 | Max.Hız: 51.5 | Bisiklet Kullanımı: 05:36:06
Akhisar, Kırkağaç, Soma, Kınık, Bergama, Aliağa Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…
Güzel bir parkuru daha bitirmenin mutluluğu olsa gerek. Paylaşım için teşekkürler. Birlikte pedallamak dileği ile.:))
Çok teşekkür ederim Can Abicim, her güzel tur gibi bu da muhteşemdi…
Bir gün mutlaka birlikte pedallayacağız… Sevgiler…
yine çok güzel bir günübirlik tur olmuş abi tebrik ederim yine beraber pedallamak dileğiyle
Maşallahın var Tebrik ederm
Bizlere örnek ve cesaret veren bisikletçisin. İnşallah birlikte daha nice turlarda pedallemek nasip olur. Sağllıklı mutlu güçlü pedaller dilerim.
Çok teşekkürler Taha ve Adnan Abicim,
Birlikte pedallayacağımız daha nice yollar bizi bekler… 😉
senin sayende türkiye den haberimiz oluyor.nerede ne var,nasıl..gibi…teşekkürler …
Kendim sürmüş kadar oldum . Tebrik ederim 🙂 Bir gün beraber pedallamak dileğiyle. Burası yerimi biliyorum ama o stickerlardan bizlerde edinebiliyor muyuz?
Teşekkürler Semih Hocam,
Merhaba Bahadır,
Tabi ki edinebilirsin… Adresini iletişim kısmında bana iletmen yeterli…
Sevgiler…