Knidos Bisiklet Gezisi

25 Mart 2012

Merhaba Sevgili Pedal Dostları,

Yeni, yepyeni, süper bir tur ile yine sizlerle birlikteyiz. Neredeyiz? Datça Yarımadasının en uç kısmındayız. 🙂 Knidos’a doğru pedal çevireceğiz ve geri döneceğiz. Toplamda 50 km kadar bir rotamız olacak. Kalabalığız, Marmaris’ten, Orhaniye’den ve Köyceğiz’den olmak üzere kadromuz 26 kişi. 🙂 Bir hafta sonu etkinliği için çok güzel bir rakam. Şimdiden bu turda aramızda olan tüm arkadaşımlarıma teşekkür ederim.

Sabah’ın 7’sinde kahvaltı yapmak için pastanede buluşuyoruz. Poğaçalarımızı çay eşliğinde yedikten sonra son hazırlıklar için Velomaris Bisiklete gidiyoruz. Son kalan 3 bisikletide araçlara yükledikten sonra yola koyuluyoruz. ARaç konvoyumuz 6 taneden oluşuyor.

Bilmeyenler için kısa bir bilgi. 🙂 Turumuza Datça’nın Mesudiye köyüne bağlı Hayıtbükü’nden başlayacağız. O nedenle oraya kadar araçla gitmemiz gerekiyor. Marmaris’ten Knidos’a gidip gelmek her babayiğidin hakkı olmadığı için, bizlerde babayiğit olmak istemediğimiz için böyle bir yola başvuruyoruz. 😉

Saatimiz 7:30 gösterdiği sırada artık yola koyuluyoruz. Marmaris çıkışında yakıt ikmali yaptıktan sonra ki ilk durak yerimiz Balıkaşıran mevki oluyor. Burada yıllarca toplu fotoğraf çekilmiştik. Bu defa çok daha farklı bir sebeplerle buradayız. Tabi yine bu güzel anı ölümsüzleştirmek bize kalıyor. Haydi eller havaya, zıplıyoruz…

Datça’ya geldik, araç konvoyumuz ile mutlu mutlu gidiyoruz. 15-20 km daha yolumuz var Hayıtbükü’ne…

Kıvrılarak iniyoruz buralardan, tam bu sırada telefonum çalışıyor ve arayan Cihan Abi. 🙂 Biz neden yukarıda bisikletlerimizi indirmedikte, bu rampadan aşağı salınmadık diye. 🙂 Tabi bu telefon iş işten geçtikten sonra gelince macburen yapacak birşey kalmıyor ve hayıflanmak zorunda kalıyoruz.

Artık Hayıtbükü’ne vardık. Saatimiz 9:30 ve 10:00’da yola çıkacağız. O zamana kadar bisikletlerimizi ve kıyafetlerimizi yol için hazır konuma getiriyoruz. Ogün Palas’ta ikram edilen çaylarımızı da yola çıkmadan önce yudumluyoruz. Bu sırada bende çevreden birkaç fotoğraf alıyorum.

İçilen tavşan kanı çaylarımız. 🙂

Saat 10’a 5 kala son hazırlıklar kontrol ediliyor ve 10:00’da yola çıkıyoruz. Dakik olmalıyız, yoksa turu güne sığdıramayabiliriz. Kalabalık turlarda böyle vakit uyuşmazlığı sıkça rastlanan şeyler sonuçta. Hep birlikte hareket etmek epey zor oluyor. Yavaş yavaş ve emin pedallarla turumuza başlıyoruz.

Hayıtbükü’nün hemen diğer yamacında bulunan bir diğer koy ile Ovabükü. Burayı geçtikten bir süre sonra yükseliyoruz ve geride kalan bu güzelliği çekiyorum.

Çok mutluyuz, muhabbet ile pedal çeviriyoruz. Yolumuzun araç trafiği bu noktada yok denecek kadar az. Ya bir tane, ya da iki tane araç geçmiştir bu bölgede. 🙂 Bu arada bir araçta bizi takip ediyor. Fırat Abinin eşi ve kızı da bizlerle birlikte. Bu eşlik içinde onlara ayrıca teşekkür ediyoruz.

Turumuza, daha önce bu kadar uzun turlara çıkmayan arkadaşlarda katılıyor. Onlar için birazcık endişeli olsakta, hiç birimizden geri kalmadılar. Onlarıda ayrıca tebrik etmek gerek, isimlerini burada yazıp deşifre etmeyegerek yok. 🙂

Turumuzun neşe kaynağı Zeynep Ablacım geliyor, hemen arkasında ise Dilek… 🙂

Hafif çıkışlar ve inişler ile yol alıyoruz. Tabi manzara müthiş… Karşımızda ucsuz bucaksız deniz manzarası uzanıyor.

Burası ayrı bir güzeldi. Hızla inmiştik, dönüşte çıkmakta bir o kadar yavaş olmuştu tabi. 🙂

Küçük küçük koylar, eşsiz maviliği ile gözler önünde…

Yoldaşımı da bu güzel manzarada ölümsüzleştireyim ama değil mi?

Ve ben, çoğu turda kamera arkasındayım. Bu defa Cihan Abinin ellerinde çekiliyorum nihayet. 🙂

Palamutbükü’ne geldik, aşağıda ki yoldan devam edeceğiz. O nedenle grubun toplanmasını bekliyoruz. Onlar geldikten sonra Palamutbükü’ne doğru devam edeceğiz. Tabi yine burada boş durmayıp sarılıyorum makineme… 🙂

Bulunduğumuz noktadan Palamutbükü…

Burada kısa bir çay bolasını hak ettik. 8-9 km kadar yol geldik, ama çay içmek için çok güzel bir yer olduğunu görünce devam edemedik. Bol bol fotoğraf çektim, değişik çalışmalar yaptım. O nedenle hepsini koyamıyorum ama şu garip olanı önceden bi seyrinize sunayım. 🙂 Cihan ve Osman Abi… 🙂

Bu fotoğraf ise muhteşem olmuş. Hepimiz çok mutuyuz gerçekten, harika keyif alıyoruz. Burada da taşlanan fotoğrafçının son karesini görüyorsunuz. 🙂 🙂 O taşlar çok geçmeden üstüme gelecek gibi. 🙂

Burada ise gurur verici bir tablo var. 🙂 Turumuzun bayan katılımcıları hep bir arada. 26 kişinin 7’si bayan olması güzeldi bence.

Palamutbükü sahilinden…

Molamızı bitiriyoruz ve tekrar yollara düşüyoruz. İstikamet Çeşme köy, oraya giderken yol hafiften tırmanışa geçiyor. Ve yol boyunca badem ağaçları eşlik ediyor bize. Bizlerde yavaştan gidiyoruz hedefimize doğru. Taa ki bir amca tarafından durduruluncaya dek. 🙂 Amca bize çağalalardan ikram ediyor, tabi kalabalık olduğumuzu çok geçemden de görüyor. Ama bu kadar eli açık insan olur. Buyrun buyrun, koparın yiyin çekinmeyin diye sürekli bizlere sesleniyor. 🙂 Bizde mideyi bozmamak için yeteri kadar yiyebiliyoruz ancak. 🙂 Teşekkürler Palamutbüklü amcam…

Ekip geliyor arkadan, ağaçlardan çağala toplayanları görebiliyorsunuz… 🙂 Hepsi helal heee. 🙂

Çeşme köyden geçip devam ediyoruz yolumuza. Sırada ki köy Yazıköy ama içine girmeden yamacından geçip gideceğiz. Dönüşte uğramayı düşünüyoruz buraya.

Buradan düz gidersek Yazıköy, biz Knidos tabelasını takiple devam ediyoruz yolumuza. Tabi her fırsatta topluca fotoğraf çekilmeyi ihmal etmiyoruz.

Güzel bir manzara karşısında Cihan Abiyi çekiyoruz ama çekimimiz Fırta Abi tarafından sabote ediliyor. 🙂

Yine bir kavşata duruyorum ve geride kalanlara yolu gösteriyorum. Knidos’a 8 km yolumzu kalmış. Buradan sonra hafif bir çıkış, ardından ise hafiten niş ile varacağız.

Tabi yine çok geçmeden duruyoruz. Bu defa farklı bir amca bizi çağırıyor yanına. Yiyin yiyin arkadaşlar, hatta ceplerinizi doldurun… 🙂 Bu lezzetli çağalalardan bir kare…

Çağala ile ilgili küçük bir anı sıkıştırayım araya. 🙂

” Yıl 2008, ay Mart, gün ise 3… Kevser ile Adana’dan Osmaniye’yi takiple Hatay’a gittik. Burada gezinirken çağalaları görüyorum ve hemen gidip taze mi değil mi diye elime birkaç tane alıyorum. Bu sırada – dayı ne kadar bunun kilosu? diye sormayı da ihmal etmiyorum tabi. 🙂 Ama gelen cevap üzerine beynimden vurulmuşa dönüyorum. – 25 lira. 🙂 Elimdekileri de yerine bırakarak, – kusura bakma dayı ellemiş bulundum diyerek, hemen oradan ayrılıyorum. 🙂 ”

Hadi bakalım tekrar yolda devam… Güzel koyları izliyoruz ve pedal çeviriyoruz. Hava tam bisiklet havası, ne güneş var ne yağmur. Üzerimizi bir çarşaf gibi örten bulutlar var o kadar.

Osman Aganın hemen ardından Altuğ Kaptan ve Ayşe geliyor…

Sıradakiler ise Cihan Abi, Şükrü ve Dilek. 🙂 Cihan Abinin pozlar muhteşem tabi. 🙂

Knidos feneri göründü, hatta Knidos’ta göründü. Buradan sonra hafiften nişe geçiyoruz Knidos’a doğru.

Fener yukarıda antik şehir ise aşağıda… 🙂

Masmavi deniz ile yoldan geçip giden bisikletçiler. Dahon ile gelen Fatih Abiyi unutmamak lazım. Dahon ile bir kez daha her yola gidileceğini görmüş oldunuz.

Veeee saat 12:40 ve biz Knidos’tayız… 14:00’e kadar buralardayız. Yemeklerimizi yiyeceğiz, Knidos antik şehrini gezmek isteyenler gezecekler. Sonrasında dönüşe geçeceğiz.

İçeriye girmek yasak, antik şehir gişeleri çok daha ileride olmasına rağmen aşağıya inmemize izin verilmiyor. Orası için bile bilet almak zorundaymışız. Bizde burada bulduğumuz yeşilliklere oturarak yanımızda getirdiğimiz yemeklerimizi yemeye başlıyoruz. Süper bir piknik havası oluşuyor. Herkes birbirine yiyeceklerinden ikram ediyor. İşte budur arkadaşım, dostluk ve pedal kardeşliği… 🙂

Karnımız doyduktan bir süre sonra, Osman Aga elinde telefonla birisi ile konuşuyor. Konuşma sonunda ise içeriye ücretsiz olarak girebileceğimiz haberi geliyor. Antik şehri gezmek isteyenler ayrıca parayı verip girecekler tabi. 🙂 Bizde bu habere seviniyoruz ve hemen limana doğru hareket ediyoruz. Bu sırada tel örgünün hemen içinde görünen tiyatroyu fotoğraflıyorum. 🙂

Eski liman… Burası Ege Denizi…

Burası da diğer taraf, Akdeniz… 🙂

Uydudan bakacak olur iseniz, Ege ve Akdenizi bir arada görebileceğiniz nadir bir yer…

Biz burada genirken arkadaşlarda Knidos antik şehrini geziyorlar.

Gezinti sonunda ayrılmadan önce iskele üzerinde topluca yine fotoğraf çekiliyoruz. Burada gülmekten kırıldık desem yeridir.

Belediye Başkanı pozu vermeye çalışan bisikletçiler. 🙂

Ve son olarak her kafadan bir ses diyen bisikletçiler… 🙂

Tabi hikaye burada bitmiyor ve hala devam ediyoruz. Çıkışa doğru giderken yine farklı pozlar veriliyor. Durduk yerde dönüyoruz arkadaşlar… 🙂

Eeee ben çeken isim olduğum için aralarında yokum. 🙂 Şannslı mı, yoksa şanssız mıyım bilmiyorum. 🙂

Knidos’tan son karemiz ise arkamızda fener ile ayrılırken oluyor. 🙂

Saat 14:00 gibi dönüşe geçiyoruz ve buradan sonra Yazıköy’de ilk molayı vereceğiz. 8-9 km kadar yolumuz var yani. Yol üzerinden su ikmali yapıyoruz ve gönül pınarından kana kana içiyoruz, ardından da yad ediyoruz… 😉

Saatimiz 14:45 ve Yazıköy’e geldik. Burada da kısa bir çay molası vereceğiz.

Yazıköy çok şirin ve muhteşem bir yer, bir kahvede oturup çaylarımızı sipariş ediyoruz.

Yazıköy’den bir kare fotoğraf… 🙂

Mola vaktinden fazla uzayınca ne yapsak, ne yapsak geliyor aklımıza. Cihan Abi ve Recep kantarda bisiklet tartmaya başlıyorlar. 🙂 Neyin peşindesiniz arkadaşım. 🙂 🙂

Yazıköy’den sonra inişe geçiyoruz ve yine Çeşme üzerinden Palamutbükü’ne iniyoruz. Buradan sonra rotamız geldiğimz rota ile aynı. Palamutbükü’nde bu defa durmuyoruz ve hızla Hayıtbükü’ne devam ediyoruz. Küçük, kısa, sert ve gevşek bir zeminde tırmanış bisikletler elde. 🙂 Tabi ben bu tür zeminlere Karadeniz’de alışık olduğumdan sıkıntı yok. Al vitesi 3’e yavaşça tırman… 🙂

Güzellikler eşsiz ve muhteşem… 🙂

Yine bir tırmanış, ama öyle göründüğü gibi sert değil. Hafiften çıkartıyor insanı, çaktırmadan. 🙂

Giderken indiğimiz, yılan gibi kıvrılan rampadan bir kare. Nil ve Ayşe aynı karede ama arada epey mesafe var. 🙂

Döne döne başımız mı döndü ne? 🙂

Bu son tırmanışımız bu arada, buradan sonra Hayıtbükü’ne kadar ineceğiz. 🙂 Çok değil ama zorlanmayacağız. Ekipte yorulanlar da var sonuçta, fazla hırpalanmalarını istemeyiz.

Ovabükü’ne geliyoıruz. Datçalı arkadaşlarımız ile saat uyuşmazlığı nedeni ile pedallayamıyoruz. Bize börek yapıp getirmişler, aracı tarif edip anahtarını da Altuğ kaptanıma vermişler. Dönüşte Ovabükü’nde aracı bulup börekleri alıyoruz. Hayıtbükü’ne kadar taşıma görevini ise Osman Kaptan üstleniyor. Eee abicim hakkın ödenmez, çok teşekkür ederiz. Bize de verirsin artık bir parça börek değil mi? Bu börekler benim der gibi bir poz ile yanımdan akıp gidiyor. 🙂

Veee artık Hayıtbükü’nde turumuzu bitiriyoruz. Turu bitirmemizle birlikte kendini denize atanları görmek lazımdı. Hava çok güzel olunca denize girmekte kaçınılmaz oluyor.

Acelesi olan arkadaşlar bisikletleri araçlarına yükleyip ayrılıyorlar. Diğer kalanlar ise günün yorgunluğunu atmak için çay, biraz, rakı, soda vs vs içerek rahatlıyorlar. Tabi bu arada börekleri unutmamak gerek. 🙂 Datçalı dostlarımıza çok teşekkür ederek börekleri afiyetle yiyoruz.

Burada yeterince dinlendikten sonra bisikletlerimizi araçlara yüklemeye başlıyoruz. Eski Datça’yı görmeyen arkadaşlar için oraya gidip kısa bir grzinti yapacağız, ardından Marmaris’e geçeceğiz. Bu sırada Köyceğiz’den gelen arkadaşlarımız Eski Datça’ya uğramayacakları için burada vedalaşıyoruz ve tekrar turlarda buluşmayı diliyoruz. İyi ki geldiniz… 😉

Eski Datça sokaklarındayız artık. Burası bana dostum Feyyaz’ı hatırlatıyor. 🙂 Hemen ilk marketten Evin şaraplarını alıp Can Yücel’in evinin önünde yudumlayarak içiyoruz. Bu şarap Can Baba’nın yanında Feyyaz’ım sana da gelsin. 🙂

Eski Datça sokaklarında yine bir grup fotoğrafı daha. 🙂

Buradan sonra ki istikametimiz Datça şehir merkezi oluyor. Burada da birazcık dolaşıyoruz, bazılarına göre biraz fazlaca, bana göre ise çok kısa olarak turladıktan sonra araçlara geçip Marmaris’in yolunu tutuyoruz. 🙂

Yolumuz üzerinde pidecide akşam yemeğimizi yine hep beraber yedikten sonra ayrılıyoruz ve turumuza bütün güzellikleri ile son veriyoruz. Harika bir gün, harika bir rota ve harika bir ekip ile pedallamak çok güzeldi…

Toplam Km: 49,10 | Ort. Hız: 17,2 | Max. Hız: 63,0 | Bisiklet Kullanma Süresi: 02:51:15

Tek Yön Güzergah Haritamız;

Tek Yön Yükselti Haritamız;

Sevgilerimle…

Knidos Bisiklet Gezisi” üzerine 10 düşünce

  • 29 Mart 2012, 09:45
    Permalink

    Bravo, Serkan. Yine muhtesem resimler ve muhtesem anlatim. Sizinle pedallamak cok keyifliydi. Sevgiler.

  • 29 Mart 2012, 16:34
    Permalink

    vay arkadaş ya canımız çekti : ).. eline sağlık

  • 29 Mart 2012, 18:41
    Permalink

    Eline, pedalına sağlık Serkan yine gitmiş kadar oduk ama bir gün mutlaka geleceğim sizin oralara. Sevgiyle ve padalla kalın.

  • 29 Mart 2012, 20:02
    Permalink

    seninle gezmiş kadar oldum :).. yüreğine sağlık çook beğendim 🙂

  • 29 Mart 2012, 20:27
    Permalink

    Seninle de pedallamakta çok güzeldi Fatih Abicim, tekrarını isteriz…
    Sevgiler…

    Atla gel Gürkancım, senin içinde bir tur hazırlarız hemen. 🙂

    Cengiz Bey,
    Sizleri de bekleriz buralara… 🙂

    Çok teşekkür ederim Nurcancım, sevgiler…

  • 30 Mart 2012, 08:26
    Permalink

    Dostum ;
    İnanılmaz keyifli olmuş yolculugunuz… Senin ılımlı, paylaşımcı ve grup tutumuna hayranım 🙂 Yazıyı okuyunca, bir Ege türküsü duyulmaya başladı 🙂 Finali de Can Baba ve Evin şarabı ortaklıgıyla yapmışsın, bir de üstüne beni anmışsın, mest oldum 🙂
    Türkiye içinde pedallarken, ben de her daim seni anıyorum dostum… Halaylar ve güzel anadolu yemekleri 🙂

    Emegine ve yüregine saglık dostum 🙂
    Bitmesin.

  • 30 Mart 2012, 14:09
    Permalink

    Selam Serkan,
    Güzel gezmişsiniz,keyifli yolculuk olmuş..Eline ve pedalına sağlık..İnşallah bir ara fırsat bulurum da bu turlara katılırım:)) Sağlıcakla kal…

  • 30 Mart 2012, 19:21
    Permalink

    valla bu kadar kalabalık olurda,keyifli olmaz mı? muhteşem…fotolar harika…sağol

  • 01 Nisan 2012, 13:42
    Permalink

    Süper bir tur olmuş. Sanki havanın kapalı olması ayrı bir hava katmış 🙂 Bir yanda mavilik bir yanda yeşillik harika bir görüntü.. 🙂 Orada olmak isterdim..

  • 02 Nisan 2012, 09:46
    Permalink

    Feyyazcım selamlar,
    Yeni yolunda herşey seninle olsun… 😉

    Merhaba Atilla Bey,
    Sizleri aramızda görmeyi bizlerde çok isteriz…

    Semih Hocam,
    Fotoğrafların yansıtmadığı onlarca şey olduğunu eminim tahmin edebiliyorsunuzdur.

    Muratcım,
    Çok daha güzel günler için sabretmek gerekiyor. 🙂 Hayat neler getirecek bizlere kimbilir. 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.