8 Temmuz 2011
Sıkıntılı geçen gecenin ardından sabaha uyanıyoruz. Gün güzel başlıyor ve dünkü sıkıntıları unutmuş durumda yeni güne merhaba diyoruz. Bugün İsmail aramızdan ayrılacak, bunun üzüntüsü var üzerimizde biraz. Ama turumuzun da sonuna yaklaşıyoruz giderek. Bünyan’ın Pınarbaşı mevkiinde uyandıktan sonra çadırlarımızı toplayıp yola çıkmaya hazır oluyoruz. Bünyan ilçe merkezinde kahvaltımızı yapmayı planlıyoruz, ama öncesinde Pınarbaşı’ndan fotoğraf çekmeden gitmiyoruz.
Merkeze kadar iniyoruz ve ilk gördüümüz kahvede kahvaltı molası için duruyoruz. Kahvehanenin yanı fırın ve oradan kendimizi simit ve poğaca alıyoruz. Sonrasında kahvede oturup kahvaltımıza başlıyoruz. Kahvaltımız sırasında kahve işletmecisi Şaban Abi bize kısa bir konser veriyor sazı ile. Bu bizim için çok güzel bir başlangıç oluyor.
Sazı bırakan Şaban Abi sırası ile bizlere elleri ile ceviz yediriyor. 🙂 Çok güzel bir görüntü ile cevizlerimizi yiyoruz. Bunun için ayrıca teşekkür etmek gerekir.
Düz yollar ile Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine doğru pedalları çevirmeye başlıyoruz. Bünyan artık geride kaldı ve biz güneye daha bir yakınlaşmak için pedallarımızı hızla çeviriyoruz.
Pınarbaşı’na henüz 55 km yolumuz var, ama acelemiz de yok. Kaçta varırız, herhangi bir önemi yok. Önemli olan yolda olmaktır felsefesini hala savunuyoruz ve bundan dolayı da çok mutluyuz.
Yolumuza devam ederken yanı başımızda yanan bir ateş görüyoruz, ama durmadan devam ediyoruz. Çünkü tehlike oluşturabilecek bir yangın değil…
Yol manzaraları herkesi etkileyecek güzellikte. Bu manzaraları gördükçe pedallarıma biraz daha yükleniyorum ve beni etkileyen yeni yerler görmek istiyorum.
Bu yolların bir ömür bitmemesini hayal ederek pedala devam…
Suyumuz bitmek üzere iken bir tesis anca buluyoruz ve hemen durup sularımızı dolduruyoruz. Kayseri – Malatya anayoluna çok az yolumuz kaldı. Burası aynı zamanda İsmail ile ayrılma noktamız…
Saatimiz 9:00’u gösterdiği sırada ulaşıyoruz Kayseri – Malatya yoluna. Buradan sonra İsmail Kayseri yönüne, biz ise Malatya yönüne devam edeceğiz. Tabi ki Malatya’ya gitmeyeceğiz, Pınarbaşı ilçesinden Kahramanmaraş’a dönüp o tarafa devam edeceğiz. Kavaşağa ulaşmış durumda, İsmail’i bekliyoruz…
İsmail kardeşim ile son anlarımızı geçiriyoruz. Bizim gideceğimiz yönü gösteren tabela önünde İsmail fotoğraflarımızı çekiyor.
İsmail ile vedalaşıyoruz ve o Kayseri’ye, biz ise Pınarbaşı’na doğru pedallamaya yöneliyoruz. İsmail kardeşim pedallamadan önce arkamızdan son fotoğrafımızı çekiyor.
Buradan sonra Pınarbaşı’na 32 km yolumuz kaldığını görüyoruz. Biz Nesim ile keyifle pedallarken, İsmail ise tek başına pedallıyor. Bir yandan da aklımız İsmail’de kalıyor. Kayseri’ye gidip oradan da otobüs ile Ankara’ya geçecek.
Düz yolda devam ederken birkaç iniş ve çıkış gerçekleştiriyoruz ve bir çeşme başında molaya duruyoruz…
Bu defa karşımıza daha uzun bir rampa çıkıyor. Viteslerimizi yumuşağa alarak rölanti şekilde pedallarımızı çeviriyoruz. başka türlü burayı geçmenin bir yolu yok. 🙂
Pınarbaşı ilçesine 13 km yolumuz kaldı ve çay içmek için uygun yer arıyoruz. Çay içme isteğimiz hat safhada. 🙂
Rampa sonunda çay içmek için bir yer buluyoruz ve hemen bisikletlerimiz bir yerlere bırakarak çaylarımız sipariş ediyoruz. Çok geçmeden geliyor çaylarımızı ve içiyoruz afiyetle, sonra birer tane daha sipariş ediyoruz. Çay keyfimiz bittikten sonra çay baiına 1’er liradan 4 TL hesap ödeyerek yolumuza devam ediyoruz.
Saat 11:00 gibi Pınarbaşı ilçesine giriş yapıyoruz.
Pınarbaşı ilçesi girişinde ilçenin genel bir görüntüsünü fotoğraflıyorum.
İlçe merkezine girip öğle yemeği için alışveriş yapıyoruz. Henüz aç değiliz, ama ileride birşey bulamayabiliriz, o nedenle temkinli davranığ alışverişimizi yapıyoruz ve yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Pınarbaşı ilçesini geride bırakıyoruz ve aynı şehre bağlı Sarız ilçesine doğru devam ediyoruz. Sarız’a 38 km yolumuz var bu yolda ilk defa pedal çeviriyoruz. O nedenle bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz. Harita üzerinden gördüğümüz “Dokuzdolanbaç Geçidi” hariç tabi. 🙂
Yolumuz hafiften tırmanıyor ama şöyle geçidi andıracak ciddi bir rampa tırmanmıyoruz. Bu sırada suyumuz azaldı su takviyesi yapmamız gerekiyor. Ama yolda bulduğumuz çeşmeler susuz çıkıyor, tabelalarda ki petrollere ulaşmak için pedallıyoruz.
Susuz Serkan’dan bir kare fotoğraf çekiyorum. Elbet bir çeşme çıkar karşımıza…
Sarız’a 26 km yolumuz kaldı ama suyumuz yok ve karnımız çok acıktı.
Manzaramız ise standart Anadolu manzarasından ibaret… Kavaklar ve yeşillik… 🙂
Evet, nihayet bir tane petrol çıkıyor karşımıza ve yemek molası için duruyoruz. Pınarbaşı’ndan aldığımız nevaleler ile karnımızı doyuruyoruz bir güzel. Artık tokuz ve mutluyuz. Sarız’a da pek yolumuz kalmadı, önümüzde bir geçit var ama sonrasında da bir iniş var.
Yemeğimizi yiyip yola çıktıktan bir süre sonra bir kamyoncu tarafından durduruluyoruz. Karpuz davetini geri çevirecek durumda değiliz. Çünkü biz alsak iki kişi bir karpuzu yiyemeyiz, o nedenle almıyoruz. O zamanda bu teklifi geri çeviremiyoruz. Hemen birer dilim karpuzumuzu yiyoruz.
Buradan sonra rampa kendini hissettirmeye başlıyor. Dokuzdolanbaç geçidini tırmanmaya başladık yanlış bilmiyor isek.
Tırmanma sırasında tekrar yol üzerinde gördüğümüz bir tesiste molaya duruyoruz. Yolun bazı kısımlarında çalışma olduğundan dolayı zift var. Bu da lastiklerimize yapışıyor ve kötü bir görüntü oluşturuyor.
Tesiste bir süre dinlendikten sonra harekete hazırlanıyoruz…
Yola çıkıyoruz ve tesis geride kalıyor, tabi bize bu sırada tırmanış varlığını hatırlatıyor.
Hedefimiz olan Sarız’a 16 km yolumuz kaldığını görüyoruz ama, hala Dokuzdolanbaç Geçidinin zirvesine ulaşamadık…
Rampamızın eğimi ise %7 dolaylarında. Ama çok dik bir eğim yok, o nedenle pek yorucu olmuyor. Sadece sıcak biraz sıkıyor.
Saat 14:20 dolaylarında anca ulaşabiliyoruz zirveye. Dokuzdolanbaç Geçidinin zirvesine Nesim benden önce ulaşıyor ve ben gelirken beni çekiyor. 🙂
Geçidin zirvesi 1890 metre yükseklikte. Geçmiş olduğum geçitlere bir yenisini daha ekliyorum. Bunun mutluluğu birçok şeyden daha çok içimde…
Burada bir tane de ben hatıra fotoğrafı çekiliyorum, o kadar rampa tırmandık bunu hak ettim ama değil mi?
Geçit zirvesinden sonra güzel bir iniş bizi bekliyor. Bunun farkındayız, Sarız’a kadar ineceğiz. Hem pek yolumuz da kalmadı, o nedenle daha fazla vakit kaybetmeden yola koyuluyoruz. Pedal çevirmeye gerek yok, yoldaşlar kendi gidiyor zaten.
Sarız’ı gördük göreceğiz, 6 kmcik yolumuz kalmış. Sıcak bizi çok kötü yaptı, o nedenle bugün otel günümüz olduğu için bir an önce gidip duşa girmek istiyoruz.
Bu tabeladan hemen 2 km sonra Kahramanmaraş yolundan ayrılıp sol tarafa dönüyoruz. Sarız ilçesine gireceğiz, virajı döndükten sonra ilçe ayaklarımızın altında belirdi bile. Tabi şu gelen polis arabası da…
Yurdum insanından bir örnek olan polis memuru arkadaş yanımıza gelip bizi durduruyor. Önce turist zannediyor, yerli olduğumuzu çok geçmeden fark ettiriyoruz tabi ki. Sonra aklınca başlıyor geyik yapmaya. Derdin ne arkadaş?
Önce kimliklerimiz alınıp GBT’lerimiz kontrol ediliyor. Buna alıştık nasıl olsa, etsinler bakalım. Bu durumda hep merak ediyorum, bu kontrolü kaç yerde yapıyorlar acaba her yapıldığında kayıt tutuluyor mu? Tutuluyor ise Türkiye’nin dört bir yanından kaydım çıkar. Bu defa bundan şüphelenip içeri almasınlar? diye düşünmeden edemiyorum.
Polis memuru arkadaşımız bir türlü bizi bırakmıyor, Sarız’a neden geldiniz diye soruyor. Burası Türkiye’nin bir ilçesi değil mi? Gelmek için herhangi bir sebep, neden mi gerekiyor? Kimse gelip gezemez mi diye soruyorum. Ama yine ukala bir şekilde cevap veriyor. Nesim ve benim sinirlerimiz iyice geriliyor ama sabırla beklemeye devam ediyoruz. Bisikletlerimiz de ki plakayı gösterip bisiklet turu yaptığımızdan bahsediyoruz. Ama bunu bu arkadaşın kafası bir türlü almıyor, o nedenle bir şekilde kimliklerimizi alıp kaçmaktan yanayız.
Nihayetinde kurtuluyoruz ellerinden ve Sarız ilçesine giriş yapıyoruz…
İlçeye giriş yapar yapmaz kalacak yer bakıyoruz kendimize. Bugün bu konaklama konusunda biraz şanssızız. Kalacak tek yer Öğretmenevi ve çokta iyi bir yer değil. Başka seçeneğimiz olmadığı için mecburen burada kalıyoruz. Odaya yerleşmek için işletmeci arkadaşı neredeyse 3 saat bekliyoruz. Gelene kadar Sarızlı arkadaşlar ile muhabbet ediyoruz, birde internet kafede vakit geçiriyoruz.
Saat 6:00 gibi anca giriyoruz odamıza ve soyunup dökülüyoruz. Sıra ile duşumuzu alıyoruz ve sonrasında Sarız’ı gezmek için dışarıya çıkıyoruz. Çok küçük olan ilçeyi geziyoruz olabildiğince.
Bu ilçenin te bisikletçisi bu sanırım. Acil durum için tabela da telefon numarası da yazıyor…
Sarız’a ait son karemiz ise kaldığımız Öğretmenevinden oluyor. Daha fazla gezip görülecek yeri olmadığı için fotoğraf çekemiyoruz. Karnımızı doyurduktan sonra meyve alıp öğretmenevine doğru geçiyoruz.
Bugünümüz bu şekilde son buluyor. Biraz dinlenip kendimize geliyoruz. Yarın zorlu bir yol bizi bekliyor. Kahramanmaraş’tan sonra pek zorlu bir yol olduğunu tahmin etmiyorum. O nedenle yarın bizi zorlayacak son gün diye düşünüyoruz.
Bu arada çamaşır makinesi görüyoruz ve aktif olarak çalışıyoruz. Orada görevli arkadaşa bizim birkaç parçamız olduğunu ve yıkanabilir mi diye soruyoruz. Sorun olmadığını ve yıkanacağını söylese de saatlerce beklememize karşı yıkanmıyor. Bizde geri alıyoruz kıyafetlerimizi ve başka bir yerde yıkamayı düşünüyoruz.
Yapacak pek bir şey olmadığı için yatmak için yataklarımıza gidiyoruz ve günü burada noktalıyoruz.
Gün Toplam Km: 102,94 | Ort. Hız: 19,8 | Max. Hız: 71,5 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:11:04
Tur Toplam Km: 704,18
6.Gün Harita ve Yükselti Tablosu ( Bünyan – Sarız ); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla?
NOT: Pedalla.com imzası olmayan fotoğraflar İsmail Odabaşıoğlu ve Nesim Gözeten?e aittir.
İsmailll Abiii dee varr hee harikasınızz Valla….
Dokuz dolambaci bende ciktim sizin ters istikamette o zaman tabela asagidaymis şimdi yukarida ama yinede fotograf alınıyor.sariz gördüğüm en bakimsiz ilce bünyan yanında paris kalıyor.