Akyaka – Datça Bisiklet Gezisi

13 Ağustos 2011

Merhaba sevgili dostlar,

Akyaka’da bir akşam çalan telefonum ile sahile doğru iniyorum. Yıllar önce ege Üniversitesi Bisiklet Festivalinde tanıştığımız Derya Akyaka’daymış. Buluşuyoruz ve eski günlerden biraz muhabbet ediyoruz. Eskisi kadar bisiklete binemediğinden bahsediyordu. Bu arada Taylan Doğaroğlu ve Cem Baba ile tanışıyoruz. Muhabbet sırasında Cumartesi günü Datça’ya gidelim mi diye bir teklif çıktı. Ben tabi hemen vardım dedim ve ardından plan programı yapmaya başladık. Sabah erkenden çıkıp Marmaris’e uğrayıp Datça’ya gidecektik.

Bu sırada Derya telefonuna sarılıp babasını arıyor ve İzmir’den bisikletini yarın göndermesini istiyor. Lafı daha fazla uzatmıyorum, nihayetinde Derya’nın da bisikleti geliyor.

Cuma günü akşam Taylan arayarak sabah 6:00’da Halil’in Yerinde buluşuyoruz diyor. Bende bisikletimi hazırlayarak uyumaya çalışıyorum. Ama maalesef uyuyamıyorum ve internette birşeylerle uğraşarak vakit geçiriyorum. Sabah tekrar Taylan ile haberleşiyoruz ve buluşma noktamızda belirttiğimiz saatte buluşuyoruz. Tur kadromuz ise 5 kişi olacak. Taylan, ben, Cem Baba ve kardeşi Vehbi Abi ve Derya…

Sabah geç uyanan Cem Baba’yı da evine giderek uyandırıp yola çıkıyoruz. Derya’yı ise Karaca Köyü kavşağından alacağız.

Gökova’nın meşhur okaliptüs yolunda geçerek pedal çevirmeye devam ediyoruz.

Yola çıkalı 5-6 km oldu ve Datça’ya 100 km tabelası çıkıyor karşımıza. Burada eksik olan havaları doldurma çabası boşa çıkıyor ve tekrar pedallamaya devam ediyoruz.

Gökçe köyünü geçiyoruz ve tırmanış başlıyor. Yollar yapılmış ve muhteşem zeminde bisiklet kendisi çıkıyor neredeyse. Ya da bana öyle geliyor. Aylardır yollardaydım bununda faydası var tabi. Akyaka karşı dağın yamacında kalıyor.

Zirveye geliyorum ve arkadaşları beklemeye başlıyorum. Vehbi abi, Taylan ve Cem Baba sırası ile geliyorlar. Zirve de biraz dinleniyoruz.

Biz dinlenirken, bisikletim de dinleniyor tabi. Oksijeni bol yerde içimize çekerek kendimize geliyoruz.

Buradan sonra inişe başlıyoruz ve Çetibeli köyüne kadar iniyoruz. Buradan sonra ise düz yolda pedal çeviriyoruz. Ta ki Karaca Köyü kavşağına kadar. Buraya ulaşıyoruz ve Derya ile buluşuyoruz. Yola çıkmadan önce 5 kişilik tur kadrosunun fotoğrafını çektiriyoruz. Sol baştan; Taylan, Derya, Vehbi Abi, Cem Baba ve son olarak bendeniz Serkan…

Buradan sonra ilk petrole kadar pedal çeviriyoruz. Burada mola veriyoruz ve ben kahvaltılık birşeyler atıştırıyorum. Birer tane de maden suyu iyi geliyor.

Molamızın ardından tekrar pedal başına geçiyoruz. Önümüzde 3.7 km.lik bir tırmanış bizi bekliyor. Burayı tırmandıktan sonra Marmaris’e doğru 5 km.lik inişe geçeceğiz. Yol yapım çalışması devam ettiği için kontrollü geçmek gerekiyor. Tam tepede Marmaris’i izleyen noktada bekliyorum arkadaşları.

Yoldaşım ile Marmaris manzarası…

Taylan geliyor…

Taylan’ın ardından Vehbi Abi de geliyor, Cem Baba ve Derya ise arkadan geliyorlar. Biz Marmaris’e inişe geçiyoruz onları beklemeden. Taylan ve Vehbi Abinin bisikletlerinde problem var, onları yaptıracağız ve vakitten kazanmak için devam ediyoruz.

Buradan sonra başladığımız iniş, bir solukta bitiyor. Marmaris ilçe merkezinde girerek Velomaris Bisiklet’e doğru gidiyoruz. Bisikletlerin küçük sorunlarını giderip Datça’ya doğru devam edeceğiz.

Biz burada sorunları gidermek için beklerken Cem Baba ve Derya’da geliyorlar. Çay molasının ardından tekrar yola çıkıyorlar. Taylan ve ben ise biraz daha kalıyoruz ve son olarak ikimizde çıkıyoruz. Onları rampa bitmeden yakalarız diye düşünüyorum. Datça’ya son 70 Km…

Yükseldikçe Marmaris ayaklarımızın altında kalıyor. Manzara ise muhteşem… 🙂 Böyle yolda rampa çıkmak ne olacak. Yanımızdan geçen turist taşıyan araçların desteğini de unutmamak gerek.

Zirveye birkaç metre kala Cem Baba ve Derya’yı görüyorum. Hemen durup Taylan’ı beklemeye koyuluyorum. Bu sırada Derya’nın fotoğrafını çekiyorum. 1.5 yıldır bisikletten uzak çalıştığı için epey hamlamış. O nedenle biraz zorlanıyor rampalarda.

Cem Baba’dan bir poz…

İniş çok güzel oluyor, bizi geçen araçları biz inişte geçiyoruz. Çok keyifli oluyor bu şekilde pedal çevirmek. Rampa sonunda Vehbi Abi bizi bir market önünde bekliyor. Durup soğuk birşeyler içtikten sonra tekrar devam ediyoruz. Buradan sonra ki molamız Çubucak’ta olacak. Buradan sonra Datça’ya 60 km yolumuz kalıyor.

Düz yolda hızla pedal çeviriyoruz ve Çubucak Kamp ve mesire alanına varıyoruz. Giriş için 3.50 Tl istiyorlar. Önce girmiyoruz ve hemen karşıya geçerek birer gözleme yiyoruz, ardından Cem Baba ve Vehbi Abi gelip girmişler bile. Bizde içeriye giriyoruz ve uzun süre mola veriyoruz burada. Denize bile giriyoruz, üzerimizde ki yorgunluğu biraz olsun atıyoruz.

Vehbi Abi buradan sonra işleri nedeni ile geri dönüyor. Biz ise biraz daha vakit geçirip yola çıkıyoruz. Deniz bizler için epey iyi oldu. Sadece Taylan girmedi denize, onunda kulaklarında küçük bir sorun olduğu için. Çubucak’ı çıkar çıkmaz rampalarda başlıyor ve üzerimizde sadece şort kalacak şekilde soyunuyoruz. Her viraj güzel manzaralar ile önümüzde uzanıyor.

Her tepeyi aştığımızda karşıda yeni çıkacağımız rampayı görüyoruz. Bu moral olarak her ne kadar bizi çökertse de çıkacağız başka yol yok. 🙂 Taylan’ı fazla gözden kaybetmeden çıkışa devam ediyorum, arada sırada bekliyorum, geliyor devam ediyoruz. Cem Baba ve Derya’da arkadan geliyorlar.

Taylan geliyor, hava çok sıcak ve suyumuz neredeyse tükenmek üzere. Yolda buluruz diye sularımızı tamamlamadıkta.

Çık çık bitmek bilmiyor ve suyumuz tükendi artık. Havanın sıcaklığı bizi üç kat daha fazla yoruyor. O nedenle çok kötü oluyoruz, Balıkaşıran tepeye varınca kurtulacağız. Datça’ya son 40 km…

Bu yolu defalarca geçtim ama tersi istikamette. Bu tarafın bu kadar yorucu olduğunu hiç tahmin etmemiştim. tabi her ne kadar bu kadar zorlu yol olsa da, manzarası da tam tersine muhteşem güzellikte…

Rampa devam ediyor, ama zirveyi görüyorum artık çok az kaldı.

Evet Balıkaşıran zirvesine ulaşıyorum. Burada 45 dakika kadar Taylan’ı bekliyorum. Derya ve Cem Baba’dan hiç iz bile yok. Bir süre sonra Taylan’ı görüyorum, yanında bir araç duruyor. Suyu iyice tükendiği için araçlardan su almış. Onun yanında duran araç benim yanımdan geçerken sorun olup olmadığını soruyorum. O da geliyor deyince rahatlıyorum ve Taylan’ı bekliyorum.

Zirveden deniz ve yol manzaraları…

Taylan geliyor ve hiç kendini bırakmadan inişe geçmesini biraz ileride çeşme olduğun söylüyorum. Birlikte çeşmeye kadar dayanıyoruz ve suyu bulunca kendimizden geçiyoruz. Sularımızı dolduruyoruz ve Soğuksu tesisine kadar iniyoruz. Orada oturacak gölge yer olduğu için Cem Baba ve Derya’yı orada beklemeye karar veriyoruz.

Soğuksu’ya varıyoruz ve dinlenmeye başlıyoruz, bu arada Derya’lara ulaşıyoruz telefon ile, daha 10 km mesafeleri var bize ulaşmaları için. Bu da nereden baksan 1.5 – 2 saat sürer. Otostop vs birşeyler ayarlayıp gelmelerini söylüyoruz. yarım saat geçmeden geliyorlar. Bir araç onları almış ama tesisi geçmişler. Sonra sağ olsun adam geriye tesise kadar getirmiş.

Burada gözleme, soda-ayran ve çay içiyoruz. Bu sırada neredeyse 2 saat kadar mola veriyoruz. Güzelce dinleniyoruz ve sonra tekrar yola çıkma için hazırlanıyoruz.

Yola çıkmadan sularımızı dolduruyoruz. Derya su doldururken fotoğrafını çekiyorum. Tabi son anda bakmasını söylediğim için şaşkın bakışlı çıkmış.

İniş ile başlıyor yolculuğumuz ve uzun süre keyifli devam ediyor. Datça’ya artık 30 km yolumuz kaldı.

Aktur Kamp alanından hızla geçiyoruz ve hemen sonrasında 900 metrelik bir tırmanış yapıyoruz. Tırmanış bitişinde Taylan’dan bir kare…

İnişte o kadar hızlı hareket etmişiz ki ne çabuk 10 km geçtiğimizi anlamadım bile. Datça’ya 20 km yolumuz kalmış ve yolumuz buradan sonra düz olacak. Tabi bir sorun var, o da karşıdan esen sert rüzgar…

Taylan ile fazla uzaklaşmadan pedal çeviriyoruz. Rüzgara karşı zorda olsa gidiyoruz. Tabi yine bulduğumuz çeşmelerde suyumuzu tazeliyoruz.

Yola devam ediyoruz ve rüzgara karşı yorgunluk belirtileri iyice anlaşılıyor. Meyve, sebze satan bir yerde durup bir kavun alıyoruz ve oracıkta tüketiyoruz. Bizi serinletiyor ve biraz olsun kendimize gelmemizi sağlıyor.

Kavunumuzu tam bitiriyoruz ve yola çıkmak için hazırlanırken Derya geliyor. Eee Cem Baba nerede? O biraz daha geriden geliyormuş. Bu defa üç kişi olarak devam ediyoruz. Datça’ya çok az yolumuz kaldı ve girişte Cem Baba’yı bekleyeceğiz.

Saatimiz 19:00’u gösterdiği sırada Datça’ya giriş yapıyoruz. Tabi buradan sonra daha gideceğimiz 7-8 km daha yolumuz var. Cem Baba’dan hala haber yok, gidip merkezde bekleyelim diyoruz ve hatıra fotoğrafının ardından devam ediyoruz.

Datça merkeze varıyoruz zor da olsa ve eve döneceğimiz kavşağa geliyoruz. Burada Taylan’ın arkadaşına ait çalıştırılmayan bir otelde kalacağız. Cem Baba’yı arıyoruz, ama henüz 15 km civarında çok yolu var. Datça’ya geldiğinde bize haber etmesini söyleyerek biz otele geçiyoruz.

Geldiğimiz otelin manzarası çok güzel, hemen yoldaşımı park ederek fotoğraf çekmeye başlıyorum.

Otelin manzarası, karşıda ki küçük ada ise Fener Adası, daha ileride ki dağı görünen ada da Yunan adası…

Akşam yemeği alışverişi için Taylan ve arkadaşları markete gidiyorlar. Derya ben ise bu güzel yerde vakit geçiriyoruz. Üzerimizde ki yorgunluğu atmak için duşumuzu da alıyoruz. Artık keyfimiz yerinde ve Cem Baba’yı bekliyoruz.

Çok geçmeden Derya’ya telefon geliyor, Cem Baba girişe kadar gelmiş ve oradan Akyaka’ya geri dönüyormuş. Artık gelecek gücü kalmamış ve bizimde düşüncesizliğimiz ile geri dönmeye karar vermiş. Bu karar hepimizi çok üzüyor. Artık kendimizi nasıl affettirebiliriz Cem Baba’ya bilmiyorum. Dilerim affeder…

Tabi bu saatten sonra ekibin pek keyfi kalmıyor. Taylan ve arkadaşları akşam yemeğini hazırlıyorlar. Hep birlikte güzel bir akşam yemeği yiyoruz.

Bu gece muhabbetler ardından son buluyor ve yatmak için odalarımıza geçiyoruz. Yarın ki plan ise tamamen free… Derya ve Taylan bir gün daha Datça’da kalmaya karar veriyorlar. Bende burada ki dostum Feyyaz’ı ziyaret edip, öğleden sonra Marmaris’e döneceğim.

Sabah uyandıktan sonra, güzel kahvaltının ardından bütün arkadaşlara teşekkür ederek otelden ayrılıyorum ve Feyyaz ile buluşuyoruz. Burada Feyyaz ile muhteşem vakitler geçiriyoruz. Latin Amerika hikayelerini dinlemek süperdi gerçekten…

Datça’nın merkezinde biz muhabbet ederken yoldaşım da öyle manzaranın tadını çıkartıyor.

Bu güzel muhabbet bir yıl konuşsak bitmez. O kadar keyifli ki, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Birlikte güzel bir öğle yemeği yedikten sonra ben 16:00 arabası ile Feyyaz’ı Datça’da bırakarak Marmaris’e dönüyorum. Bu iki günlük gezi benim için çok güzel oluyor.

Güzel vakit geçirmem de emeği geçen; Derya, Taylan, Cem Baba, Vehbi Abi, otelde ki ismini hatırlayamadığım arkadaşlar ve Feyyaz’a çok çok teşekkür ederim.

Toplam Km: 106.49 Km | Ort.Hız: 18.9 | Max.Hız: 63.8 | Bisiklet Kullanımı: 05:37:37

Güzergah ve Yükselti Haritası;

Sevgi ve Saygılarımla…

Akyaka – Datça Bisiklet Gezisi” üzerine 3 düşünce

  • 17 Ağustos 2011, 16:30
    Permalink

    Gerçekten harika bir tur olmuş. Maviliğin ve yeşilliğin huzuru içinde pedal çevirmek kadar zevkli ne olabilir acaba ?.. 🙂

  • 19 Ağustos 2011, 16:56
    Permalink

    DELİ MORUKLAR..YA YOLDA AYI ÇIKSAYDI KARŞINIZA :DDD

  • 19 Ağustos 2011, 16:57
    Permalink

    O ZAMAN YOKUŞLARI 90 KM HIZLA ÇIKARDINIZ KESİN 😀

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.