16 Ağustos 2012
Bu sabah erkenden ayaktayım, çünkü otelde çok güzel dinlendim. Hazırlanıp aşağıya iniyorum ve bisikletimi tur için hazırlıyorum. Fazla oyalanmadan yola çıkıyorum. Dün Alaşehir girişinde tabelayı çekemediğim için önce Kula yolunda 3-4 km kadar gidiyorum ama maalesef orada tabelayı bulamayınca geri dönüyorum ve Denizli yönüne, yani gitmem gereken yöne doğru dönerek yoluma devam ediyorum. Boşu boşuna 8-10 km yol yaptım. Ama buraya kadar geldim tabelayı çekmeden gitmek istemiyorum. 🙂 Koleksiyonumda bir parça eksik olacak ve sonra tekrar buraya gelmek zorunda kalacağım. 🙂
Yoluma devam ederken Alaşehir çıkış tabelasının hemen karşısında giriş tabelasını görüyorum ve hemen fotoğrafını çekiyorum. Bu fotoğraf merasiminden sonra ancak yola konsantre olabiliyorum. 🙂 6 km kadar daha Denizli yolunda devam ettikten sonra karşıma çıkan Eşme kavşağından dönüyorum. Buradan sonra yol düz ve üzüm bağı manzarası ile devam ediyor. Alttaki manzara gibiydi her yer… 🙂
25 – 30 km kadar düz gittikten sonra karşımda uzanan rampayı tırmanmaya başlıyorum. Ağustos sıcağı çok geçmeden yüzünü gösteriyor. Hava sıcak ve bunaltıcı… Başımdaki buff beş dakika içinde sırılsıklam oluyor. Yıkayıp yıkayıp tekrar kafama geçiriyorum. Ter gözlerime girince çok kötü yakıyor. 🙂 MP3 çalarımı takıyorum kulağıma, yavaş yavaş tırmanmaya devam ediyorum. Yüzümden akan terler çıp çıp kadronun üzerine damlıyor. Onları seyrederek ve kulağımda çalan şarkıya, türküye eşlik ederek yoluma devam ediyorum. Bu şekilde ne kadar çıkmışım farkına varmıyorum. Arkama bakınca anca görüyorum ne kadar yol geldiğimi. 🙂
Tırmanış devam ederken Uşak il sınırları içerisine giriyorum. Yeni bir şehrin yollarında pedallamak bana yeni yola çıkmışım gibi enerji veriyor. Tura başladım başlayalı dördüncü şehrime girdim bu sayede. Uşak il sınırlarını geride bıraktığımda bütün ilçelerini gezmiş olacağım. Gidelim, bakalım…
Her tırmanışın bir sonu vardır. Ama bu mesafe burada fazla uzadı sanki 🙂 Ne kadar uzasa da bitmeye mahkum. 🙂 Çıkışın karşılığını çıktığım kadar alamasam da bir nebze iniyorum ve inişler ve çıkışlar eşliğinde Uşak’ın Eşme ilçesine ulaşıyorum. Eşme ilçesinin ismini yıllar önce duymuştum ve merak etmiyor da değildim. O nedenle merakla ilçe merkezine doğru pedallamaya devam ettim.
Eşme ilçe merkezinde yedek iç lastik almak için bir bisikletçide durdum ama lastik bulamadım. Bu sırada karşı dükkandan bir arkadaş beni çağırdı ve çay ikram etmek istedi. Tabii böyle bir teklifi geri çevirir miyim? Hemen iki bardak çay içip, turum hakkında bilgi veriyorum. Bu güzel misafirperverlik beni mutlu ediyor. Yıllar önce ismini duyduğum ilçe bana ilk anlamda çok sıcak geliyor. Biz turcular için insanların tavırları o ilçenin görüntüsünü sergiliyor. O nedenle bu konuda Eşme için epey şanslı sonuç elde ettim. 🙂
Çay molasının ardından iç lastik bulacağım yerin tarifini alarak merkezdeki bisiklet tamircisine varıp, 26″ iç lastiği alıyorum. Artık içim çok daha rahat. 🙂
Eşme’den öğle yemeği için alışveriş yapıyorum ve ilçeyi geride bırakarak yoluma devam ediyorum. Yoldaki tabela, ileride bir petrol olduğunu gösteriyor, ben de oraya kadar sabrediyorum. Varır varmaz ekmek alıyor ve yemeğim için uygun bir yer araştırıyorum. Hemen petrol istasyonunun arkasındaki bahçeyi gösteriyorlar. Ben de bir masaya soframı kurup, güzelce doyuruyorum karnımı. Hem de tıka basa, tabir yerinde ise. 🙂 Biraz dinlendikten sonra, yolu daha fazla bekletmemek adına, düşüyorum ait olduğum yollara. 🙂
Sıradaki ilçe Ulubey. Buraya geçen yıl Nisan’da Mekke-Roma Bisiklet Turu kapsamında gelmiş geçmiştim. Tabii o tur sırasında gezmeye vaktim olmamıştı. Çevresinden geçip yola devam etmiştik. Bu sefer ilçe merkezine giriyorum ve soluklanırken soğuk bir ice tea yudumluyorum. Bir önceki ilçe olan Eşme’ye göre çok daha küçük burası. İlçenin ara sokaklarında da biraz pedallıyor ve sıradaki ilçe olan Karahallı’ya doğru devam ediyorum.
Uşak ve çevresi çok engebeli bir yer. Bugün ilk 30 km’den sonra sürekli inişler ve çıkışlar ile devam etti yolum. Ve buradan sonra hala aynı şekilde devam ediyor. Olsun artık ne yapalım, girdik bir kere bu yola. Kısa çıkışlar ve kısa kısa inişler ile çok sıkılmıyorum yolda ve biraz manzaralı oluyor. Tabii manzaraları gösteremiyorum sizlere…
Yol kenarında yetişen yabani üzümlerden bir salkım koparıp koyuyorum gidon çantama ve ufak ufak yiyerek çeviriyorum pedalımı. Bir süre böyle devam ettikten sonra güzel bir iniş ile Karahallı – Bekilli yol kavşağına geliyorum. Buradan sonra her iki tarafta tırmanış. Ne yana gitsem diye bir süreliğine düşünüyorum ve haritamı açıp bakıyorum yollara. 🙂 Kavşaktan sonra Bekilli 10, Karahallı ise 7 kilometre. Karahallı’ya devam etme kararı alıyorum ve başlıyorum yine hafiften tırmanışa. Çok geçmeden ulaşıyorum ilçeye ama yine burada giriş tabelası yok. Yol yapım çalışmasından dolayı sökmüşler sanırım. Bir molayı hak ettim diyerek uygun bir yer kolluyorum. Yolun karşı tarafındaki petrolü gözüme kestiriyorum ve bisikletimi refüjden atlatarak petrole giriyorum. Marketten bir soda kapıp hemen dikiyorum kafaya. Bu sırada petrol önünde oturan Karahallılı amcalardan birisi yanına çağırıyor ve gruba dahil ediyor beni. Sözünü bitirdikten sonra bana dönüyor ve nereden gelir, nereye gidersin? diye soruyor. Bende hemen turum hakkında bilgi veriyorum. Bu cevaptan sonraki soru ise beni şaşırtıyor.
– Arkadaşım, bugün benim misafirim olur musun? 🙂
Bu soru karşısında ne diyeceğimi bilemedim önce ve rahatsızlık vermek istemediğimi söyledim. Tabii öyle olmadığını söyleyerek teklifini yineledi. Ben de saate bakarak olur anlamında kafamı salladım. 🙂 Şaşırmıştım resmen… 🙂 Tabii bir süre sonra bu teklifi sunan kişinin petrol istasyonunun sahibi olduğunu öğreniyorum. Sağ olsun var olsun… Bu sırada Karahallı’yı gezmek istediğimi söylüyorum ve akşam 7′ de burada olmak kaydı ile merkezin yolunu gösteriyorlar. 🙂 İlçe merkezinde gezerken bir çay ocağında duruyorum ve burada da çay ısmarlıyorlar. Böyle küçük ilçeleri çok seviyorum, herkes birbirini tanıyor ve mutlu mutlu yaşıyorlar. Tabii tek sıkıntı iş imkanlarının az olması. Bu da gençlerin memleketlerini terk etmesine sebep oluyor.
Son olarak Karahallı ilçesinin tabelasını bulamadığım için hükümet konağını fotoğraflıyorum yol arkadaşım ile birlikte. 🙂 Burada bir sürü çocuk ile tanışıyorum ve ayak üstü muhabbet ediyorum. Tabii ilgi bisiklette, abi ne güzel, ne kadara aldın vs vs soruları. Klasik sorulardan farklı bir soru aldım burada. – Abi senin üzerinde de Giant yazıyor, bisiklette de? 🙂 Evet dostum bisiklet markasının forması bu diyerek cevaplıyorum sorusunu. 🙂
Karahallı ilçe gezisinden sonra petrole dönüyorum ve akşam yemeği için hazırlanan sofradan nasibimi alıyorum. Ardından işletme sahibi Ömer Ayan ile ilçe çıkışında, gelirken tabelasını gördüğüm Buğdaylı Köyüne gidiyoruz. Önce annesini ve babasını ziyaret ediyor, ben de yanındayım tabii. 🙂 Sonra köy kahvesine gidip oturuyoruz, çok geçmeden masamızın etrafı doluyor. Oradan buradan, havadan sudan muhabbet ediyoruz. Çok keyif alıyorum böyle bir ortamda bulunmaktan. Ömer Abiye çok teşekkür ediyorum bunun için. Vakit de baya ilerliyor ve ben bir an önce dinlensem diye düşünüyorum. Bir iki defa kalkma çabası göstersem de sonuçsuz kalıyor ve oturmaya devam ediyoruz. Gece 00:30′ da anca kalkıyoruz ve petrole geliyoruz. Kalacağım yatağı ve banyoyu gösteriyor bana. Sabah ben çıkarken burada olamayacağı için kahvaltını yapmadan bir yere gitme diye de tembihliyor. Sonra da yöreye özgü kavunlardan iki tane veriyor. 🙂
Ömer Abiye misafirperverliği için bol bol teşekkür ettikten sonra onu uğurluyorum. Bir güzel duşumu aldıktan sonra yatağıma girip derin bir uykuya dalıyorum.
Gün Toplam Km: 130,70 | Ort. Hız: 16,7 | Max. Hız: 63,7 | Bisiklet Kullanma Süresi: 07:46:54
Tur Toplam Km: 672,61
7.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Alaşehir – Karahallı); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgilerimle…