13 Ağustos 2012
İki gündür kaldığımız Emine Teyzenin evinden sabah erken saatte ayrılıyorum. Bu güzel günler için teşekkür ediyorum ve bisikletimin yanına inerek onu yola hazırlıyorum. Yola tek başıma devam edeceğim, bunun keyfi de bir başka tabii. Ben her türlü keyif alabiliyorum. Feyzan’ ı Erdek’te bırakıp yola koyuluyorum. Erdek’in çıkışında hafif bir tırmanış yapıyorum ve çıkış tabelasında güneşin doğuşu ile hatıra fotoğrafımı çekip yoluma kaldığım yerden devam ediyorum.
Geldiğimiz yoldan değilde, bu defa kısa yoldan gidiyorum. Oteller bölgesi diye geçiyor burası. Herkes uyuyor henüz, tek uyanık ben ve sokak köpekleri herhalde. 🙂
Deniz ve sahil bile hala uykuda, dalgalar hafiften tokatlıyor sahili uyan uyan diye çekiştirir gibi. Ama pek bir nazlı bugün gün doğumu. Bir tepeyi inerken çıkan güneş, tekrar tepe çıkarken kayboluyor. O bile henüz doğup doğmamak arasında tereddüt ediyor. 🙂 Neyse ki kurtarıcım dönen dünya oluyor ve çok geçmeden herşey normale dönüyor.
Buraya Edincik tarafından gelmiştik, şimdi ise tek başıma Bandırma yönüne devam ediyorum. Bandırma aklımda hep fırtınalı olarak kalmış, dilerim bugün geçerken öyle birşey ile karşılaşmam. 🙂 Hava açık ama hiç belli olmaz.
Marmara denizinin diğer yakasına geçiyorum. Erdek Yarımadasının diğer tarafı olur bir başka deyişle. Burada bir tesis var ama ne olduğunu bilmiyorum.
Büyük bir gemi açıkta bekliyor, belli ki bir şey getirmiş ya da götürüyor…
Saat 7:20’de Bandırma’ya giriş yapıyorum. Yol ilçenin dış kısmında devam edecek. Dün zaten burada vakit geçirmiştik o nedenle girip vakit kaybetmek istemiyorum. Manyas’a doğru yavaş yavaş devam ediyorum.
Bandırma çıkışında D200 karayolunda seyrediyorum bir süre daha. İki gündür karşıdan esen rüzgar nihayet bugün tahmin ettiğim gibi döndü ve arkamdan esiyor. Tabii haliyle bisiklet neredeyse kendi gidiyor. Bu uyarıyı Feyzan’ a yapmıştım ama o yine de devam etmek istemedi. 🙂 Saygı duyuyorum kararına ve ben yoluma devam ediyorum.
Daha bir güneye dönüyorum buradan. Manyas Gölü kenarından kıvrılarak pedal çevirmeye devam ediyorum.
Günebakanlar başlarını eğmişler, hala uyanmamış bunlar. Oysaki saat çoktan 8’i geçti, bunlar daha nazlı çıktılar. 🙂
Kısa kısa verilen fotoğraf molaları dışında durmuyorum. Arada çevreyi seyrediyorum tabii ki, onun dışında ise sevgili selemin üzerinde kilometrelerce doğayı seyrederek gidebiliyorum. 🙂
Kuş Cennetinin yanından geçiyorum, Manyas kavşağından dönünce daha çok yaklaşacağım doğal ortama. O nedenle buraya girmiyorum ve devam ediyorum.
Aksakal Köyüne varmadan bir petrolde duruyorum ve soda içiyorum. Kaç saattir yoldayım ve bir şey yemedim, içmedim. Burada kek ile soda iyi geliyor bana. İstikamet Manyas, hadi Pedalla… 🙂
Burayı döner dönmez yol çok daha güzel bir hal aldı. Trafik çok daha az ve yol çok daha doğal. Tam istediğim türden bir yol. Böyle yerlerde insan pedalladıkça mutlu oluyor. Manyas’a 21 km var ve bitsin istemiyorum. 🙂
Günebakan tarlası arasında tek başına kalmış bir ağaç, halinden memnundur dilerim…
Günebakanlar ve kavunlar evet bir onlar bir bunlar her tarafı sarmışlar. Yol boyunca bunları seyrederek pedallıyorum.
Güzel yol hala devam ediyor ve gerçekten çok mutluyum ve tur enerjim çok yüksek. Şu an hiçbir şey keyfimi bozamaz… 🙂
Bir köprünün üzerinden geçerken bisikletimi park edip çevreyi gözlemlemeye başlıyorum. Burada bir sürü kuş var ve harika görünüyorlar.
İşte bu Bahri… 🙂 Beni görünce kaçma çabası ile harika bir poz veriyor bana. Tabii ki ona zarar vermeyeceğim ama nerden bilsin kuşcağız. 🙂
Bu da Ak Balıkçıl kuşu, derenin üzerinde uçtu durdu… Elimdeki ekipman ile ancak bu kadar yakalayabildim. 🙂
Balıkçıl gövde gösterisi yapıyor gibi. 🙂 Çok güzel bir manzaraydı gerçekten, dakikalarca onları izledim…
İleride görünen ise ya Erguvani Balıkçıl ya da Gri Balıkçıl, yanlış tanımlamadıysam tabii. O uzak olduğu için yerinden bile kımıldamıyor. Ben de güzel güzel izleyebiliyorum. 🙂
Bu güzel alanda daha bir sürü kuş görüyorum, hepsini fotoğraflamak mümkün olmuyor. Sakar Mekeler, Gece Balıkçılları ve diğer su kuşları o kadar çoktu ki… 🙂
Arada geçen tek tük araçlar ile hiç takışmadan devam ediyorum. Yolun manzarası güzel olunca durup fotoğraf çekme olayı da bir o kadar fazla oluyor. Mola vermekten yol alamıyorum ama olsun önemli olan zaten bunu içime çekmek ve ruhumu doyurmak…
Su takviyesi için güzel bir çeşme, hemen çevireyim gidonumu… O da ne? Küçük bir köpek yavrusu, önce korkuyorum ama, annesi neyim buralardadır diye, sonra seviyorum bu ufaklığı. Büyüyünce nasıl olsa sevmeyeceğim, değerini bilsin. 🙂 Suyumu dolduruyorum ve arıların saldırısına uğramamak için hemen oradan ayrılıyorum. Ama bu defa da rampa tırmandığım için yavaşım ve sinekler başımdan ayrılmıyor. Lanet yaratıklar gidin yaaa… 🙂 Sinir ediyorlar beni sinir…
Ufukta görünen köyü şöyle bir süzerek devam ediyorum yoluma…
Manyas’a 10 km yolum kalmış ve güzellikler hala devam ediyor.
Günebakanlar ve kavunlar geride kaldı, yol manzaram pirinç tarlaları ile süslendi. Sulu tarlaları izlemekte güzel oluyor pedallarken…
Bu sırada yol nasıl geçti gitti anlamadım. Saat 10:10 gibi giriş yapıyorum ilçeye. İlçe merkezinde yol çalışması olduğundan dolayı yavaş yavaş yol alıyorum. Merkeze girip birşeyler atıştırmak istiyorum.
İlçenin içi de girişi gibi berbat durumda, her yerde çalışma var. Bir market önünde durup alışveriş yapıyorum ve kapı önünde karnımı doyuruyorum. Burada daha fazla vakit harcamamak için tekrar yola koyuluyorum.
Manyas ilçesinden bir kare. 🙂
Haydar Köyüne kadar gittiğim yolu geri geliyorum ve buradan Susurluk yoluna dönüyorum. Susurluk için 29 Km yazıyor ama inanmayın, bu tabela yanlış. 🙂 Neredeyse 35 km var Susurluk’ a…
Bir süre gittikten sonra yol tekrar istediğim gibi oluyor ve trafik neredeyse yok. Ormanlık alanda tırmanış yapıyorum, çok keyif alıyorum bu durumdan.
Geriye bakınca da ne kadar yükseldiğimi görüyorum, ama önemi yok tabii ki. Geride kalan manzara daha ilgi çekici…
Tepeler, vadiler, yollar, dağlar… 🙂 Git git git bitmezler bir ömür. Onlarla mutlu olmanın yolunu bulmuşum dokunur mu bana? 🙂
Uzun süre fotoğraf çekmeden yoluma devam ediyorum. Bir süre sonra Bursa – Balıkesir anayoluna çıkıyorum ve burada pedallamaya devam ediyorum. Biraz önce ki yolun yanında burası doğal olarak sıkıcı geliyor. Ama olsun benim için sorun değil. Yol yoldur… 🙂 Susurluk’a 7 km kalmış ve 12:22 olmuş. Gideceğim yer ise Ulusoy Outlet olacak, bugün orada kalacağım. Neden orada? Erzincan’dan arkadaşım burada petrol istasyonu işletiyor. O nedenle onun misafiri olarak burada kalacağım. 🙂
Susurluk göründü artık, içinden sessizce geçip gitmek iyi olacak. 🙂
Saat 12:43 ve ben Susurluk’a giriş yapıyorum. Daha önce 2007’de geçmiştim buradan. O zaman 22400 olan nüfus bugün 24000 olmuş. Çoğu şehre bakıldığında artış oranı o kadar da yüksek değil…
Susurluk’tan transit devam ediyorum ve Outlet Park’ a ulaşmam çok zaman almıyor. Sürekli inişle geliyorum ve saat 13:30 gibi giriş yapıyorum tesise. Burada arkadaşımla buluşup birlikte vakit geçiriyoruz. Bugün kısa bir gün oldu benim için. Ama olsun, biraz da dinlenmek gerekiyor.
Arkadaşımın işlettiği petrol istasyonu. Buradan geçen bisikletçi dostlarım durup bir çay içmeyi ihmal etmesinler. 🙂
Bu da arkadaşım sevgili Batıkan… 😉
Güzel bir gün geçiriyoruz ve akşam yemeği için Balıkesir’e gidiyoruz. Orada yemeğimizi yedikten sonra tekrar tesise dönüyoruz ve mağazaları dolaşıyoruz. Saat gece 11 gibi artık yatmak için izin istiyorum ve uykuya dalıyorum. Yarın yolum uzun olacak. 🙂
Gün Toplam Km: 113,75 | Ort. Hız: 21,7 | Max. Hız: 51,1 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:13:37
Tur Toplam Km: 286,95
4.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Erdek – Susurluk); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgilerimle…