26 Ağustos 2012
Gece bir ara üşüdüğümü hissediyorum. Evet evet, Ağustos’un ortasında Seydişehir Kuğulu Park’ta gece üşüyorum. Sabah kalktıktan sonra arkadaşlarımın da üşüdüğünü öğreniyorum. Bulunduğumuz yer vadi gibi, o nedenle soğuk oluyor sanırım. Zar zor çadırdan çıkıp çadırları toplamaya başlıyoruz. Seydişehir’de kahvaltı yapıp yola çıkacağız.
Kuğulu Park’tan bir kare çekip merkeze devam ediyoruz. Sabahın erken saatinde yine biraz ürperti giriyor içimize.
Bir fırının önünde duruyoruz ekmek almak için. Çay ikram edeceklerini söylediklerinde masamızı hemen fırının yanına kuruyoruz. İkişer bardak çay, zeytin ve reçel ile karnımız doyuyor. Artık yola çıkabiliriz…
Evet günler sonra üç kişi yollardayız. Volkan’ın katılması ile turumuza biraz daha can geliyor. Günlerdir Kaan ile keyifle pedal çeviriyorduk, bu sayede keyfimiz daha da arttı.
Kısaca bugünkü rotamızdan bahsedeyim. Taraşçı üzerinden güzel bir rampa tırmanarak Derebucak ilçesine geçeceğiz. Sonrasında ise İbradı’ya devam edeceğiz. Orada kalmayı hedefliyoruz.
Seydişehir’i geride bırakıp Taraşçı yoluna giriyoruz. Bu arada artık hava sabahki kadar üşütmüyor. Formalarımız ile pedallayabiliyoruz.
Düz giden yolumuz üzerinde keyifle pedal çeviriyoruz. Kaan ve Volkan’ı arada sırada fotoğraflıyorum.
Taraşçı kasabasına vardık ama transit geçerek yolumuza devam ediyoruz.
Buradan sonra hafiften yükselmeye başlıyoruz ve Taraşçı aşağıda dağın yamacında kalıyor.
Hafiften başlayan çıkış artık tüm ihtişamı ile karşımızda. Yaklaşık 10 km kadar devam edecek bu tırmanış. Yine kendi tempomuzda çıkmaya başlıyoruz. Volkan benim ardımdan kopmamaya çalışıyor ve birlikte devam ediyoruz. Kaan ise hemen arkamızda. Ara ara durup toplanıyoruz, sonra yine kendi tempomuz ile çıkışa devam ediyoruz. Gördüğünüz dağ manzarasında pedallamak çok keyifli yalnız, bunu belirtmeden edemeyeceğim.
Geldiğimiz yola dönüp bakıyoruz ve gaza geldikten sonra çıkışa devam ediyoruz. 🙂
İşte manzarasında pedallamaktan mutluluk duyduğum yüce dağlar…
Çıkış tüm eğimi ve hızı ile devam ediyor. Kaan arkadan gelirken onu çekiyorum ama manzaranın içinde kayboluyor. 🙂
Aşağıda ki manzaraya bakarsanız ufukta Suğla Gölünü görebilirsiniz. Daha dün oradaydık ve kendi gücümüz ile şuan buradayız. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi?
Yollar,dağlar, manzara insanı ufacık bir varlık gibi hissettiriyor.Doğa ana bize izin verdiği sürece yollardayız. Bu güzellikleri görmek için, bu manzaralarda boğulmak için buradayız. Ve yollarda olmaya devam edeceğiz…
Yılan gibi kıvrılarak ilerleyen yollarda çıktığımız yolu görmek hiç zor değil. Kaan gelirken yine onu çekiyorum.
İşte budur, sevdiğim bir yol manzarası. Ben, aşağıda Volkan, daha aşağıda ise Kaan. Bu arada dikkatinizi çekmiştir, üzerimizde ne varsa çıkarttık. Rampanın da etkisi ile çok terliyoruz ve en iyi çözüm yolu bu. Yolda trafik yok denecek kadar az. Tüm rampa boyunca üç, bilemedin beş araç anca geçmiştir. Sapa bir yolmuş burası meğer…
Bir kıvrım ile tırmanışa devam…
Bulduğumuz ağaç gölgelerini değerlendiriyoruz tabii ki. Buralarda durup dinlenirken, toplanmış oluyoruz.
Çıkılan yollar geride kalırken güzel manzaralar oluşturuyorlar. 🙂 Nasıl olsa çıkıldı oradan, çıkalacak olsa bu kadar hoş görünmez göze. 🙂
Üstümüzdekileri çıkarttıktan sonra daha rahat pedallamaya başladık. Volkan ve Kaan geliyorlar muhabbet ederek.
Hala yükseliyoruz, daha da yükseleceğiz. Karayolları haritasına göre burası geçit değil ama tırmanışın sertliğini daha önceden biliyordum. 2008 yılında “Kuruyan Göllerimiz” turunu Seydişehir’de sonlandırmıştım. Beyşehir – Seydişehir etabında bana eşlik eden Bahri Öztaş dönüşte bu yolu kullanmıştı. Çok zorlu olduğunu ondan duymuştum. 🙂 Ki şuan bunu kendim yaşayarak görüyorum.
Bir süre sonra bir çeşme başında yine mola veriyoruz. Elimizi yüzümüzü bir güzel yıkıyoruz ve serinliyoruz. Biraz da Volkan’ın yanında getirdiği bayram şekerlerinden yiyoruz. 🙂
Dinlenirken izlediğimiz manzara ise budur… 🙂
Bizimle birlikte yol arkadaşlarımız da dinleniyorlar.
Moladan sonra tekrar yola düşüyoruz ve çıkış devam ediyor. Ama artık zirveye yakın olduğumuzu hissediyorum. 10 km olarak biliyoruz bu tırmanışı ve artık bitirmeye yakınız. Son birkaç viraj daha kaldı o kadar.
Dönmeye devam… 🙂
Bu kadar çıktık bir tane hatıra fotoğrafım olsun diyerek makineyi Volkan’a uzatıyorum. 🙂
Veee nihayet zirveye varıyorum ve hemen arkamdan Volkan geliyor. Ne kadar mutlu oluyoruz siz düşünün. Her çıkışın mutlaka bir inişi var, onun için daha da mutluyuz. 🙂
Yine garip bir olay. 🙂 Dediğim gibi burası karayolları haritasında geçit olarak görünmüyor. Ama zirvede Reze Beli tabelasını görünce mutlu oluyorum. Hemen makineyi otomatik moda kurup geçiyoruz tabelanın yanına. Gülümseyin çekiyorrrr.. 🙂 Nedense tek gülen ben. 🙂
Zirve mutluluğunu yaşadık(m) ve artık şimdi iniş zamanı. Üzerimizi giyiniyoruz ve salıyoruz bisikletlerimizi rampadan aşağıya. İnişin tadını çıkartmak adına fotoğrafta çekemiyoruz tabii. Lakin yol ara ara bozuk olduğundan dolayı pek tadını çıkartamıyoruz. Durak köyüne kadar durmadan iniyoruz ve burada bulduğumuz bir markette mola veriyoruz. Birkaç bir şey alıp oturup onları yiyoruz.
Durak Köyünden birkaç kare fotoğraf çekiyorum. Sonrasında tekrar yolumuza devam ediyoruz.
Buradan biraz daha indikten sonra yol yapım çalışması tabelası ile karşılaşıyoruz. Beyşehir – Derebucak yoluna çıkmamız gerekiyor ama yol kapalı. Telefonun haritasından Derebucak’a çıkabileceğimiz bir yol bakıyorum. Soldan devam ediyoruz biz de ve biraz gittikten sonra sağa dönmemiz gerekirken yolu kaçırıyoruz. Bir süre yanlış yolda gidiyoruz. Tekrar geri gelip aradığımız yola giriyoruz. Buradan sonra zemin de toprak oluyor.
Harita üzerinde doğru yoldayız, ama yinede birilerini bulursak doğru yolda olup olmadığımızı soracağız.
Karşıdan gelen motosikletli amcayı durdurup yolu soruyoruz. Evet tahmin ettiğim gibi doğru yoldayız. Buradan Gencek kasabasına çıkacağız ve sonrasında Derebucak yoluna gireceğiz. Biraz ilerledikten sonra çeşme başında su molası veriyoruz.
Yol manzaraları yine burada da çok güzel. Tabii asfalt bir yol olmadığı için trafik neredeyse yok. Ondan dolayı çok rahatız ve keyifle pedal çeviriyoruz. Karşımıza çıkan birkaç tepeyi de bir çırpıda aşıyoruz.
Çevrede otlayan inekleri rahatsız etmeden geçmek istiyoruz yoldan. Zaten pek sallamıyorlar onlar da bizi. 🙂
Yine bir tırmanış gerçekleştiriyoruz. Daha önce çıktığımızın yanında aslında bunlara rampa bile denmez. 🙂 Ama yinede bizi yavaşlatıyor.
Gencek’e kadar bu bozuk yolda ilerliyoruz. Nihayet öğle 12:00 dolaylarında varıyoruz ve bir kahvede oturup çay içerek dinleniyoruz. Henüz çok aç değiliz, o nedenle Derebucak’a kadar idare edebiliriz. Gencek’te verdiğimiz moladan sonra kasaba çıkışında bir kare fotoğraf çekiyorum ve vadiden yolumuza devam ediyoruz.
Harika bir ortam var burada, üçümüz muhabbet ederek pedal çeviriyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi trafik yok denecek kadar az. Bu arada kasklar bisiklete bağlı duruyor, yanlış anlaşılmasın. 🙂 Tırmanışlarda rahatsız ettiği için çıkartıyoruz, inişlerde tekrar kafamızda oluyor, biraz yukarıdaki fotoğraflardan da göründüğü gibi.
Vadinin içerisinde usulca süzülüyoruz…
Saat 12:24 ve biz Derebucak’a vardık. Karnımızı doyurmak için market bakacağız.
Merkeze doğru ilerlerken belediyenin yanından geçiyoruz.
Merkeze vardık ve market ararken bir manzara ile karşılaşıyoruz. Ana, o da ne? 🙂 Hayrına yemek veriliyor. Aramızda bize de verirler mi diye konuşurken bizi duyan vatandaşın birisi gidip oturun diyor. Biz de bunun üzerine bisikletlerimizi park edip masanın birine oturuyoruz. Birkaç kişi daha geldikten sonra masamız donatılıyor ve başlıyoruz yemeğe. 🙂 Menüye bakın hele… Kaç gündür yollardayız böyle bir sofra daha görmedik. 🙂 Tabaklar boşaldıkça tekrar dolup geliyor, bunu da belirteyim. 🙂
Karnımızı bir güzel doyurduk, üzerine birer maden suyu iyi gider artık. Karşıda gördüğümüz kahveye oturup maden sularını söylüyoruz. Bu sırada telefonumun azalan şarjını tamamlamaya çalışıyorum. Sürekli nerede olduğumuzu internet sitesinde paylaştığım için telefona ihtiyacım oluyor…
Yaklaşık 1,5 saatlik molanın ardından saat 14:00 gibi tekrar yola düşüyoruz. Derebucak çıkışında hedefimiz olan İbradı’ya 44 km kaldığını görüyoruz. Yol epey düz gidecek, sonrasında yine tırmanış bizi bekler… 🙂
Buraya kadar geldiğimiz vadi buradan sonra da devam ediyor ve sanki dere yatağındaymışız gibi pedal çeviriyoruz. İki yanımız dağ, biz ortasında su misali akıyoruz.
Akıyoruz akmasına ama Kaan’dan olumsuz bir haber ile duruyoruz. Arka lastiği patlamış, hemen el birliği ile lastiğini tamir etmeye başlıyoruz. Sen şunu tut, ben bunu, hadi bakalım oldu da bitti maaşallah. 🙂
Tamir aşamasında jandarma aracı gelip duruyor yanımızda. – Ne yapıyonuz burada gençler? – Lastiğimiz patladı onu yapıyoruz. Birkaç sorudan sonra zararsız olduğumuzu anlayıp gidiyorlar. 🙂
Lastik tamamdır hadi artık yola koyulalım. Rüzgar esiyor biraz ama çok etkilemiyor. Pelaton oluşturup daha verimli gitmeye çalışıyoruz ama çok uzun sürmüyor bir süre sonra dağılıyoruz.
İşte o anlardan bir kare fotoğraf. 🙂 Ben, Volkan ve Kaan birlikte pedallarken…
Bir süre sonra kısa bir mola için duruyoruz. O kadar kısa ki sularımızı doldurup tekrar devam ediyoruz.
İbradı’ya 36 km yolumuz kalmış, burada yine makineyi Volkan’a veriyorum. Farkındaysanız pek fotoğrafım yoktur. Arada birkaç tane ancak çekiliyorum ve onu da sizlerle paylaşıyorum, hatıra diyerekten… 🙂
Düz yolda pedallamaya devam, devam ama sıkılmaya başladık. 🙂 Artık tırmanış gelse diye gözlerim aramaya başladı.
Gözlerimin hasreti pek uzun sürmedi ve tırmanış boylu boyunca karşımızda göründü. Tırmanışa başlamadan önce yine konsantreden meyve suyu yapıyoruz. Birkaç bardak içtikten sonra tırmanış için kendimizi ve psikolojimizi hazırlıyoruz. Artık hazırız… 🙂
Muhteşem bir manzara ile pedallar dönüyor. Birkaç km sonra şarıl şarıl akan çeşmenin başında toplanıyoruz. Havanın sıcaklığı ile çok terledik serinlemek iyi geliyor. Ardından tekrar yolumuza devam ediyoruz. Zirvede buluşmak üzere kendi hızımda çıkıyorum.
Geldiğimiz yöne bakınca çok güzel bir manzara ile karşılaşıyorum.
Diğer yandan ise dağların manzarası büyüleyici. Ardı ardına sıralanmış muhteşem bir manzara…
Saat 16:40’da zirveye varıyorum ve arkadaşlarımı bekliyorum. Neyse ki çok beklemeden onlar da geliyorlar geçit zirvesine. Buradan sonra İbradı’ya kadar ineriz diye düşünüyorum. Ama biraz indikten sonra pek düşündüğüm gibi çıkmıyor. 🙂
Kasklarımızı takıp daha fazla oyalanmadan inişe geçiyoruz.
Biraz indikten sonra yol tekrar düzleşti, yada dalgalandı diyebilirim. İbradı’ya artık 10 km yolumuz kaldı. Buradan sonra hepsi tırmanış olsada çok önemsemiyoruz. Ki güzel bir iniş bizi bekliyor. 🙂
Sakin yollarda emin pedallarla İbradı’ya yaklaşıyoruz.
Karşıda gördüğüm sivri dağa giderek yaklaşıyoruz ve bir süre sonra da ardımızda bırakıyoruz.
Buraya kadar yine gelirken zorlandık ve artık inişin başladığı noktadayız. Arkadaşlarımı bekliyorum ve hep birlikte inişe geçiyoruz. Bir sonraki buluşma noktamız İbradı girişi olacak. 🙂
Saat 17:23 ve Antalya’nın İbradı ilçesine ulaşmış bulunuyoruz. Arkadaşlarım gelmeden ben fotoğraf çekiyorum. Onlar geldikten sonra merkeze doğru devam ediyoruz.
İbradı’dan birkaç kare fotoğraf çekerek devam ediyoruz. Bugün burada kalmayı düşünüyoruz o nedenle kamp için uygun bir yer bulmalıyız.
İbradı merkezden bir kare daha…
Merkezde bulunan bir parka gidip birer çay içerken kalacak yer işini düşüneceğiz. Önce park işletmecisi arkadaş ile biraz muhabbet ediyoruz. Tabii biz kalacak yer derdindeyken o hala nasıl geldiğimizi, neden geldiğimizi merak ediyor. 🙂 Çevrede nerede kalınabilir sorumuza zar zor cevap verdiriyoruz. Bu parkı seviyorum, hatta bir köşesini de gözüme kestiriyorum ama gece geç saatlere kadar insanlar burada olur denince vazgeçiyorum.
Çayların ardından polis merkezinin yerini öğrenip oraya gidiyoruz. Görevli arkadaş ile konuşmaya başlıyoruz ve biraz yukarıdaki çocuk parkını öneriyor. Onun dışında da pek bir yer bulunmaz burada diyor. Hatta ileride Manavgat çayının olduğu vadiden bahsediyor ama oraya kadar gitmek istemiyoruz. Bu arada GBT kontrolü unutulmadı. 🙂 GBT kontrolünü yapacak polis arkadaş akşam 7 gibi gelecekmiş, bizim o saatte kimlikleri getirmemiz söyleniyor. Burada da muhabbetten sonra çadırlarımızı kurmak için çocuk parkına gidiyoruz.
Parkın kuytu bir köşesine çadırlarımızı kuruyoruz ve akşam yemeğine gitmeden önce polis merkezine gidiyoruz. GBT kontrolümüz tamamlandıktan sonra yemek için öneri istiyoruz. Tavsiye üzerine bir lokantaya gidip karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Buradan sonra kola ve çekirdek eşliğinde parkın duvarında oturarak üçümüz muhabbete başlıyoruz. Günü yorumluyoruz ve yarın gideceğimiz yoldan bahsediyorum biraz. Ardından da her daldan muhabbet devam ediyor.
Kaan ve Volkan yatmak için çadırlara giderken ben de telefonumu şarj etmek için polis merkezine gidiyorum. Bu arada Beşiktaş’ın maçını da izlemek nasip oluyor. 🙂 Güzel dakikalardan sonra telefonumu alıp ben de yatmaya gidiyorum.
Gün Toplam Km: 100,74 | Ort. Hız: 17,1 | Max. Hız: 72,9 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:53:24
Tur Toplam Km: 1746,84
17.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Seydişehir – İbradı); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgilerimle…
Serkancım harikasınız, imrenerek takipteyim…selamlar..
Çok teşekkürler Yavuz Abicim,
Takibiniz ile daha mutluyum… Sevgiler…
serkan kaan volkan turu başından beri takip ediyorum ki bu en eylenceli okuduğum bölümlerden bitanesi helede fotolar reze beli gecitindeki fotografa koptum anadolu tarzanlarıı :))
O rampada sen olsan neler olurdu neler Suatcım. 🙂
o kıvrımlı dağ geçidindeki üçlü fotoğraf gerçekten de harika. Hem yolu, hem yolcuları, hem de yolculuğu (yani bisiklet yolculuğunu) çok iyi anlatıyor.